Translate

31 Ağustos 2019 Cumartesi

ALMANYA, BU İŞİN TADINI ÇOK KAÇIRIYORSUNUZ!

/Ek: FRANSA; GELECEKTE, ELÇİLİKLER İLE BAĞLANTILI EK BİNALARIN, ARAZİ STATÜSÜ, nasıl OLABİLİR? 
////
Geçen Cuma Günü, sabah erkenden kalkıp, bir göz doktoruna gittim.
Girişte, kimse yok!
Yan taraf girişe varıp, ana kapının, neden kapalı olduğunu sordum.
- Bugün, resmi tatil… dediler.
Nedenini sorunca, ‘30 Ağustos’ olduğunu söylediler!

Kendi vatanımda, bayramımı, tatilimi bana unutturdunuz. 

DİŞ KONUSUNDA, DEKANIN, DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİNİ, ALMANYA’DA BİTİRMESİNİ BİR GÜVENCE OLARAK Gördüğüm için de, daha rahat oraya varmıştım. Nihayetinde, o bir yönetici. Sizleri de, elçilik çalışanlarını da, bilgilendirdiğimi hatırlıyorum. BU İŞLER İLE UĞRAŞANLAR, ( o yıllarda, biraz emniyette bir birim ve daha sonraki yıllarda, başka konularda da müdahaleleri ortaya çıkan bazı Generallerdi.

15 Temmuz olayları sonrası, emniyetteki o birimin dağıtıldığını, dıştan biliyorum.
Generallerde, ya normal öldüler ya da başka şeyler oldu. Piyasada onlar da yok.)

DİŞLERİMİN, ANA SORUMLUSU SİZLERSİNİZ.
ŞİMDİ DE, GÖZLERİMLE UĞRAŞMAYINIZ.

BUNLAR, CİDDİ SAĞLIK ve GÜVENLİK SORUNLARIDIR.

İleri aşama da, Amerika’daki Almanlar ve Almanya’daki gerçek Almanlar ile bir araya gelip, sizlerin kimler olduğunuzu, ne amaçla ne yapmak istediğinizi, Türkiye’yi neden kendinizin olarak gördüğünüzü, onlara da açık açık soracağım.   Ve Türkiye’de örgütlenme mantığınızın temelini, onlar ile birlikte yıkacağız.

İyi Alman’a rastlar, iyi Alman bulur isek, Almanya elçiliğiniz ve ora ile bağlantılı, belki de çok kişinin, Türkiye’ye girişini yasaklayacağız.
Samimi, açık olarak söylüyoruz. Bizler, Türkiye Türkleri, Almanlar ile bu kadar iyiyiz ama sizin Dış İşleri Bakanlığındaki örgütlenmenizde, Almanya’nın geleceğini tehlikeye atıyor. BUNLAR; AÇIK KONUŞULARAK DÜZELTİLİR.

Türklerin, Milli Müslüman Ermeniler ile birlikteliklerine örnek, birisini anlatayım.
Kayseri’den ve iç güvenlikle ilgili bazı konulardan hiç haberim yoktur.
15 Temmuz olayları ile bağlantılı, bir arkadaşımız da, kaybettiklerimiz arasında imiş.  
Ben onu çok severdim. Güvenirdim.
Bu arkadaşımız, Fetullahçı değildi.  Bununla birlikte, o olayları yapan Generallerin, harcamak istedikleri birisi idi. Yeni Türk Ordusunda, sağlık politikasındaki ‘Koruyucu Hekimlik’ gibi bir sistem olsa, o arkadaşımız, o ortamlara, durumlara girmeden, sağlam olarak, bugün hayatta olurdu.

Şayet, Teyyare Fabrikasında, Saddam’a karşı füzeler yapsak, ya da o fabrika bana geçse, özel kalemimde, sağ kolum olurdu. 

Günü gelince, Türkiye Cumhuriyeti’nin, kuruluş dönemlerini, öncesi ile birlikte çok iyi bilen, Fransız ve İngilizlere; “Almanya, Türkiye’yi, neden kendisinin sanıyor?’ bunu soracağız.

Bunun cevabını alınca, Alman Dış İşleri Bakanlığından uzak tutulan Almanlar ile birlikte, ortak bir YENİ ZEMİN HAZIRLAYACAĞIZ. BU ZEMİN SAĞLAM OLACAK. Mevcut durumda, Almanlar, Türkleri, iş ile, atama - tayin ile, sağlık sorunlarında problemler yaratarak, Türkleri, terbiye etmeye, kendilerine bağlı  - bağımlı yapmaya mı çalışıyorlar? ALMANLAR BÜYÜK MİLLETTİR. BU YÖNTEM, ALMAN’A UYMAZ!
…..
Kayseri’deki o yakın arkadaşım, o dönem var olan bir sıkıntımda, Mersin – Erdemli’de, tatilini yarıda kesip, Kayseri’ye geldi. O sıkıntımı çözüp, tekrar Erdemli’ye döndü. Aynı zamanda Hukuk Fakültesi mezunu olduğu için, çoğu konuyu, iyi bilirdi.
Tayin atama sıkıntım olunca,  Kayseri, kapalı etnik kimlik Ermenilerinden, en etkililerinden birisi ile görüşmeler yapıp, iş düzenimi – aile düzenimi kurmam için,  yardımcı olmaya çalıştı. Elinden gelen her şeyi yaptı.

Bizlerin, Müslüman Ermeni, diş ve göz doktorlarımız da iyidirler.
Ama bunların; Politikacı, Polis ve General etkilerini çözme güçleri, o yıllarda yoktu.
Şimdi, çok şey normale dönüyor.

…..
Almanya’nın, tapusuz arazi işgallerinde, en faal ülke olduğu da biliniyor.
Ermenilerden bu işi iyi öğrendiler. Rusya ve Türk – Rus ülkelerinde de, gem’i azıya alıp, tırısa kalkmış gidiyorlardı.
Amerikan – Rus sistemi gelince, Almanları da çok tahrik eden, kolay yoldan servet yapmak yolu da kapandı.  Yap – İşlet – Devret modelinin de, suyu çıktı. Türkiye, normalleştikçe, Almanya’nın Türkiye’deki KADROLARI DA, İSTER – İSTEMEZ DEĞİŞİYOR. Sağlık sistemi ile, ya da sağlık konularını, ikna metodu olarak kullanmak isteyenlerin de suları ısındı!

Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’nin öngördüğü 3 senenin, bir yılı geride kalmış.
Almanya: Dişimi – gözümü yaptırıp, evlenecek Rus kızına bakar hale gelebileyim.
Önümüzdeki 2 yıl, yukarıdaki örnekte olduğu gibi, çok üzülüp, ağlayacağım olayları izlemeden, onlardan haberdar olmadan, daha sonrası için, somut projeler ile uğraşıp, kenarda olmak istiyorum.

Bu kadar.

31.08.2019 12:39
------------------------

Ek: FRANSA; GELECEKTE, ELÇİLİKLER İLE BAĞLANTILI EK BİNALARIN, ARAZİ STATÜSÜ, nasıl OLABİLİR?

Yıllar önce, ANAP Genel Merkez binası yan arkasında, bahçeli bir yer gördüm.
Burası nedir? Diye sorunca, Almanya’nın Misafirhanesi dediler.
O bölge, kaçak yapı bölgesi idi.
Buna benzer, Almanya’nın çok yeri varmış.
Bazı marka otellerin de, başka isimlerle, Almanların olduğu.

Elçilik binalarının özel statüleri vardır.
Buraların ise, - sanıyorum – tam bir dokümanları yoktur. Ve o binalar yıkılacak ya da geçici, süreli, kullanım amaç tanımlı, yıkılana kadar, o ülkeye kiraya belki verilecektir. Ya da, tahliye edecekler.

(Ara not: Bir önemli yenilik: Belediyelerde,  İNŞAAT RUHSATI alınırken, TAPU BELGESİ’NİN de istenmesi.
Şu anda, sahte tapulu bölgelerinde tespit edildiği dikkate alınırsa, güncel tarihli, yeni Tapu Belgesi sunulmadan, ( köyler ve küçük nahiyeler hariç) belediyelerin iNŞAAT RUHSATI veremeyecekleri.
Tapusuz alana yapılan her inşaatın, hemen “kaçak yapı” olarak yıkılacağına yönelik bir düzenleme.
Ülke Güvenliği ve Milli Güvenlik ile direk bağlantılı bir konu olduğu için de, tapusu iptal edilen, alan, bölge, arazi, arsa ile ilgili, tapu temini için, dava açılamayacak.
Mağduriyet önleme de, Geçici – süreli kullanım, ‘Kira Sözleşme’ talebi için, mahkemeye başvurulabilecek. )

Yeni imar düzenlemelerinde ise, elçilik dışı binaların yer ve konumları, Amerikan – Türk - Ruslardan oluşacak, İmar Komitesi’nin kararına bağlı olacaktır.
Onlardan özel izin ve tanım alınmadan, yeni dış ofis olmayacaktır.
Bu komitenin onayından geçmiş arsanın, Maliye Bakanlığı, ilgili birimi ile yapılacak  “kira sözleşmesi”, belediyeye verilerek, o alana, inşaat yapım izni alınabilecek. Burada, inşaat ruhsatı için, tapu sunumuna gerek yoktur.

Dünya Güvenli Bölgesi ülkeleri için ise, 7 ülkeye özel, bazı ortak kolaylıklar sağlanabilir.
ALMANYA’NIN da bu kapsamda olduğu BU DURUMDA, UYGUN YERLERDEKİ, KULLANIM AMAÇ TANIMLI,  ARAZİ – ARSA KİRALAMALARI NASIL OLMALIDIR?

Belki de, dış lojman ya da Kültür Merkezi olarak, bir yer beğenilir ise, arsa tapusu verilmeden, KULLANIM AMAÇ TANIMLI, Almanya ya da diğer bir başka dost ülkeye, nasıl güvenceli kiraya verilebilecektir?

“Kara Deniz Üçlüsü + ABD”. Ülkelerinde ise, ayrı bir statü olabilir.
Bizim bahsettiğimiz ve çözüm aradığımız model, Kara Deniz üçlüsü ülkeler dışında, başka ülkeler içindir.

Fransa’da bu durum nedir? Başka ülkelerdeki sistemler hakkında, bir bilgi toplamaya ihtiyaç olur ise,  bunu bulmanın ön hazırlık notlarıdır.

Günü gelince, bu konuyu, konuşup – görüşme dilekleri ile…
.
31.08.2019 18:09
.
Eski dönem adamları anlatırlardı.
Çok kötülüklerin anası; arazi ve kadın meselesidir.
Buna benzer sözler, Türklere unutturuldu.
Geçen aylarda, ‘Türkçe deyimler ve Atasözleri’ diye bir kitapçık almıştım. O kitapçığa bir göz atınca, başkalarına da tavsiye etmekle, büyük hata ettiğimi anladım.
Gelecekte, aşağıdaki gençler, bu konularda ortak çalışmalar yapacaklar.
---
Türkmenistan’da, ‘i’ harfi yerine ‘y’ yazıyorlar! Vb.
Ukrayna, Rusya, Kazakistan, Türkmenistan, Moğolistan, Çin – Uygur Bölgesi Türklerinden, daha önce kendi ülkelerinde, dil ve edebiyat alanında üniversite bitirmiş olanlardan, yeni gençlerin, Ankara – Türk Dil Kurumunda, sözleşmeli olarak göreve başlatılmaları.
Toplam 7 – 10 ya da 15 kişi.

BU gençler, kendi ülkelerinde üniversite bitirmiş olmalarına rağmen, Ankara – Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesine, regular, birinci sınıftan, öğrenci olarak başlamaları.
Yer yakın, ders dışı saatlerde ve nöbetleşerek hafta sonları, Türk Dil Kurumunda, iş saatlerinde bulunmaları.
İKİ – ÜÇ YIL SONRA, BUNLAR İLE BİR SOHBET EDEREK, ONLARI DİNLEYEREK, ORTAK BİR TÜRKÇEYE NASIL GİDİLEBİLİR?  Konusunu, üç yıl sonra gündeme alalım mı?

İsterler ise, bu kişilerden, bir tanesi, etnik olarak Rus ve bir diğeri de, etnik olarak Çin olabilir. 
Bu fakülteyi de bitirince, liselerde öğretmen olma şansları var.  Veya yeterli olanlar, o fakültede öğretim üyesi olarak kalabilirler.

31.08.2019 23:28
.

25 Ağustos 2019 Pazar

AK PARTİ DÖNEMİ, EVİMİZE KERTENKELE BIRAKTILAR!


DAM'IMIZI DELDİLER. (Bunun sonucu, ev’e etkileri, SOMUT BELGE FOTOĞRAFLAR, şu anda Apartman Görevlisi, kapıcımızın cep telefonunda var. Geçen ay, o fotoğrafları, benim talebim üzerine çekti.)

EVDE, BANYO KUVET’İ KULLANMAMI ÖNLEMEK İÇİN, alt daire su tesisatını bozmuşlar. 3 -5 Yıl, Banyo Tesisatımı, kaçağı bulamadığımız için, kullanamadım.
Evin su tesisat borularının hepsini, yeniden değiştirip, döşetince, alt kattaki o kaçak, senin evden değilmiş! Dediler. Benim öyle sanmamı sağlamak için, orada ince iş yapmışlar. Amaç; Eve Rus Kızı gelir ise, kız arkadaşım ile küvete girmemi önlemekmiş.
BUNLAR, SOMUT OLARAK OLDU.
SANIYORUM, (Tahmin) BUNLARIN ÇİZİMLİ, BELGESEL RAPORLARI POLİSTE VARDIR. YOK İSE, ALT KATTAKİ SİSTEM İNCELENEBİLİR.
MÜTHİŞ, SİNİR BOZUCU, İNSANI ŞAŞKINA ÇEVİRİCİ, YÖNTEMLERDEN BİRİSİ DE, YAZI YAZAN İNSANLARIN, SU TESİSATLARI ve EVLERİ ile OYNAMAKTIR.
YAZI YAZMAK ZOR İŞ!

O eski yıllarda, o dönemlerde, inanılmaz olaylar:
Kaç yıl oldu bilmiyorum. O dönem, unutulmaz bir dönemdi.
Eve geldim. Kanepeye uzandım.
Kapının orada, bir KERTENKELE bana bakıyor.
Biraz şaşırdım. Burada, Kertenkele olmaz.
Bir hışırtı duydum.
Hayal mi? Gerçek mi? Halen bilmiyorum.
Kertenkelenin yanında, Rus Cin’i belirdi.
‘Sus – Korkma’ anlamında, bana bir işaret verdi.
Rus Cin, Kertenkele oldu.
Tüm bunlar, 3-5 saniye içerisinde, nasıl oldu? Bilmiyorum.
Hayal de olabilir! Bu nedenle, banyodaki 6-7 kertenkeleden de hiç korkmadım.

Geliş yerlerini araştırdım.
Belki çatıdan gelmiştir! Diye düşünürken, bir başka komşu, oda evinde (Yan daire değil, onun yanındaki daire, sanıyorum, o dönem, o da yönetici idi. )  Kertenkele gördüğünü söyledi. Belki, geçici olarak, apartmanı terk edenler de oldu.
Anladığımız kadarı ile – tahmin – bir yere, dışarıdan bir kutu kertenkele getirip, bırakmışlar.
Ertesi yıl, hiç birisi kalmadı.

(Eğer o kertenkeleler yabancı ise, sınır girişlerinde, yeterli önlem alınmalıdır. Yurt içi, bu tür hayvanların taşınmasında da, HER SEFER, yer değiştirmelerde – taşınmalarda,  İZİN ALINMALIDIR. )

……
Ülkeler, milletler, dünyanın coğrafi bölgelerinde, belli dönemler de, bazı değişim ve yenilemeler olur. Olması da gerekiyor. Bazen sıcak savaş, bazen de, ekonomik, sosyal sıkıntılar, doğal afetler, azgınlıkların ve yönetim bozulmalarının olduğu yıllarda da, TANRI GAZAPLARI gelir. Ekonomik Sistemi, Yönetim Modeli ve anlayışları değiştirir. Dünya kurulduğundan beri, bu böyledir.

GELİŞEN İNSANLAR, UZAY ÇAĞINDA, Yenilemelerde, yeni yöntemler buluyorlar.
ABD – RUSYA arasında, Nükleer Savaşı Önleme Komitesi, önerilerimiz doğrultusunda oluşturulunca,  bu yöntem değişimlerini, rahatlatacağı – kolaylaştıracağı düşüncesindeyiz.

ABD, Avrupa, Kuzey Avrupa, Kara Deniz üçlüsü ülkeler için, Dünya Güvenli Bölgesi, üst yönetimini oluşturacak 7 ülkenin, bu bölgelerdeki ülkeler için, halklar için, insanlar için, milletler için, daha yeni ve döneme uygun çözümleri getireceği umut ve iyimserliğin-deyiz.

Ak Parti de artık, deneyim sahibi oldu. Bu işler, Kertenkele ile çözülmez.
O yıllar, hatırlamak istemediğimiz yıllardır.
Demek ki, bazı şeylerin hazırlıkları varmış. Sonra, bildiğiniz olaylar oldu.
Ak Parti, bu dönem de, o sınavı iyi veriyor gibi.
……
7 ülke, önümüzdeki 30 yılda, birbirlerini daha iyi anlasınlar.
Birbirlerine, bugünkünden daha yakın olsunlar.
Genel de, halkları, bu yakınlıktadırlar.
……
Allahtan, hayırlı olanı dileyelim.
.
25.08.2019 10:35

21 Ağustos 2019 Çarşamba

ULUSLAR ARASI, SPOR – OLİMPİYAT OYUNLARI NORMALLEŞİYOR!


Geçmiş dönemin beyin yıkama, yanılma – yanıltma noktalarından birisi de, spor, olimpiyat oyunları idi. Ayrıca, bu alan, ticari bir sektördü. Bütçeden bu alana ayrılan paraları, çoğu ülkede, bir grup ele geçiriyordu. Spor Tesisleri Yatırımları, ihaleler, hep aynı grupların, değişik isimli şirketlerine veriliyordu. 

KARADENİZ ÜÇLÜSÜ ÜLKELERDE, HALK İŞLETMECİLİĞİ, SPOR TESİSLERİ İNŞAAT BİRİMİ, ÇOK DEDİKODUYU ÖNLEYECEK.

SPOR GİYİM ve ürün imalatında, yeni bir bölgesel düzenleme ile, MARKA değil, işe yarar, ihtiyacı karşılayan, spor malzeme üretimi.

Futbol karşılaşmalarında, Brezilya, her dört yılda bir ‘Dünya Şampiyonu’ olunca,  Brezilya halkının gelir ve aile düzeni daha iyi mi oluyordu?

Almanya’nın, Bayanlar Buz Hokeyi dalında, Ekvatordan getirdiği bir kız yarışıyordu. Enteresan olan, dereceye de giriyordu. Buz hokeyi geri çekimindeki, Alman kalçası ile ilgisi olmayan bir görüntü, izleyicileri güldürüyordu. Görüntü – fizik olarak ta, Ekvator’dan bu spor dalında, birkaç dönem Almanya adına yarışmak için getirtilen bu kız, Almanya’nın ‘Buz Hokeyi’ dalında, ne kadar geliştiğini mi gösteriyordu?

Bu konuda da bir sadeleşme, o ülke temsilcilerinin, yarıştığı ülkelerden olması…
İNSAN VÜCUDUNU, BEDENİNİ ZORLAYAN ÖLÇÜLERDE BİR YARIŞ YERİNE, MİLLETLERİN, ÜLKELERİN BİR ARAYA GELMELERİ, kısaca, biraz anlayış, yaklaşım değişimi…

BU KONU DA İYİ ŞEYLER OLACAK. 

20.08.2019 21:42

=================

ESKİ BİR BAYRAM TEBRİK MESAJIM.

O yıllarda, Kayseri’den bu mesajı, bazı etkili kişilere göndermişim.
TBMM de de, kopyasını, yine o yıllarda, aynen, yayınlamış olabilirim.
………………..

Sadece AA’yı değil, Enerji Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve daha başka nereleri idare ediyorsun sen bilirsin. Güçlüsün ne yapalım... Sadece bizim elimizden gelen; “Allah gücünü kırsın.” Demektir.

Eğer bir gün Azrail kapını çalar ise; ki her yaratılmışın bir sonu vardır,  ….. ….tam “başardım” dediğin gün bir bela verirse, Yunus’un şu dizelerini hatırlamanı dilerim:

SANA İBRET GEREK İSE

Sana ibret gerek ise, gel göresin bu sin(Mezar)leri.
Ger taş isen eriyesin, bakıp göricek bunları.

Şunlar ki çoktur malları, gör nice oldu halleri.
Sonucu bir gömlek giymiş, onun da yoktur yenleri.

Hani mülke benim diyen, köşkü saray beğenmeyen.
Şimdi bir evde yatarlar, taşlar olmuş üstünleri.

Bunlar eve girmeyeler, zühd ü taat kılmayalar.
Bu beyliği bulmayalar, zira geçti devranları.

Hani o şirin sözlüler, hani o güneş yüzlüler.
Şöyle gaib olmuş bunlar, hiç belirmez nişanları.

Bunlar bir vakit beğler idi, kapıcılar korlar idi.
Gel şimdi gör bilmeyesin, beğ hangidir ya kulları.

Ne kapı vardır giresi, ne yemek vardır yiyesi.
Ne ışık vardır göresi, dün olmuştur gündüzleri.

Bir gün senin dahi Yunus, benim dediklerin kala.
Seni dahi böyle ede,  nitekim etti bunları!...

…….. 
Benim yoluma gelince:

Menzili ırak bu yolun bu yola kim varası
Müşkili çok bu yolun bunu kim başarası

Bu yola yarağ gerek çok eksik kezek gerek
Key demir yürek gerek bu sarp yola varası

İnce sırat köprüsü sıfat imiş bu yolda
Dosta giden kişinin doğruluktur çaresi

Kimde kim toğruluk var Hak Çalap anı sever
İki cihana yarar ol erün sermayesi

Toğruluk mancınığı istiğfar taşıyıla
Toğru vardı atıldı yıkıldı nefs kal’ası.


yine Yunus’dan:

“Yavuzluk eyleme sakın, ecel sana senden yakın
Nicelerin aslın kökin yurd eyleyüp boza durur.”

Cümleleri dışında, başka ne yazabilirim ki....

Yine de hepinize, sağlık, başarı (ama bu toplum için) mutluluk dileklerimi yollarım. Belki de
Sayın Mesut Yılmaz dışında bir başka güç bu işi engelliyordur. Ama Sayın Mesut Yılmaz bu işin siyasi sorumlusudur. 

Sevgi ve saygılarımla,

Cafer Tanrıverdi
Kayseri.
=============

TBMM de göreve başladığı gün, sevinçten zıplayınca, yer çöktü. Adam çukura düştü. Öldü.

Bu olay, Ankara’da, aynen yaşanmıştır.
O dönem, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın peşindeyim. Haftada bir gün, TBMM ye gidiyorum. Göreve başlamak istiyorum.
Soranlara da; ‘HAYIRLI İSE OLSUN!’ diyorum.
Bana, evlenecek Rus Kızı getirmeyecekse, TBMM yi ne yapayım?
O yıllarda, Tv de seyrediyordum. Evimde internet bağlantım da vardı.
…..
BİRİSİ EVİME GİRİP, çok gelişmiş, KABLO Tv, müzik, Tv, İnternet bağlantı modemimi de daha almamıştı!
AK Parti dönemi, Ankara’ya geldiğim yıllarda, cep telefonu, internete giriş – bağlantı kablomu da aldılar. 
….
TBMM den eve gelince öğrendim. Galiba, fotoğrafı yayınlanmamıştı. Kişi hakkında bilgim de yoktur.

TBMM de tayin – ataması yapılıyor.  
Sessizce TBMM den çıkıyor. Personel dairesinde karşılaştığı bir kişinin de arkadan geldiğini görünce, akıllı, uslu yürüyor.
Türk Hava Kuvvetleri binası önüne gelince, ana cadde, arkasındaki kişinin başka yola döndüğünü anlayınca, ertelediği sevinç gösterisini yapmak için, hafif bir şeyler söyleyip, havaya sıçrıyor.

Ayağı, yere değer değmez, yer çöküyor.
Çöken çukura düşüp, adam ölüyor.
İNSAN HAYATI BUDUR!

Ankara’nın en iyi, en sağlam caddesi.
Avrupa Birliği, Ankara’ya, en sağlıklı gelişen, örnek şehir madalyası verdi. Bu madalyon, Kızılay Metro girişinde sergilendi.
Madalyonlu şehir. Ana cadde, düz asfalt yol, adam zıplayınca çöktü! Avrupa, zıplama testi yapmamış!
………
AVRUPA BİRLİĞİ KURULMADAN ÖNCE, TÜRKİYE’DE, TÜRKMENLERİN EVİNE, İSTİHBARAT AMAÇLI, KİMSE GİREMEZDİ. (Bir eşya, elzem malzemeleri alamazdı.) GİREN TESPİT EDİLİR İSE, VURULURDU.

İNGİLTERE’DE DE AYNI SİSTEM VARMIŞ.

Günaydın Gazetesinde, Sabri isimli, Polis – Adliye Muhabiri, yakın tanımayanlar biraz mesafeli olsalar da, bizlerin sevdiği bir arkadaşımız vardı. İneklerin de, bu arkadaşımızı sevdiği, onu dinlediği dış bilgilerine de sahiptik. Başkaları anlatmıştı.
Halen, Ankara Siyasal Bilgiler, Basın – Yayın öğrencisi idi.
Onların, yılda bir gün, İNEK BAYRAMI olurdu.
Bazı inekler de, inatçı oluyorlar. Yol da, nizami yürümüyorlar.
Sabri, ineğin yanına varıp, birkaç kelime söyleyince, ya da Sabri Bey, inek önünde yürüyünce, o kutlama da sorun yaşanmıyor.
İngiltere hakkında, ondan bazı bilgiler almıştım.

İngiltere’nin istihbarat örgütü varmış.
Etnik olarak İngilizlerin, İngiltere’de de olsalar, suç işleme hak ve özgürlükleri yokmuş. Suç – konu somutlaşınca, savcılar soruşturma açarlar, (Sanıyorum, İngiliz olanlar hakkında soruşturma açabilecek savcıların da, etnik olarak İngiliz olma zorunluluğu, kapalı olarak var. ) gereği yapılırmış.
Eğer kişi, etnik olarak İngiliz değil ise, ülke güvenliği, İngilizlerin güvenliğini etkileyecek bir şüpheli durum da, İngiliz İstihbaratı (Bana söylediğine göre, galiba MI5 ‘ti.) o kişiyi vururlar ve sonra, o şüphe ya da söylentinin doğru olup – olmadığını araştırırlarmış.
Savcıya dosya, bu işlemlerden sonra gönderilirmiş.

Her ülkenin, kendisine has, o ülkenin temelinde harcı olan insanları, aileleri (açık – kapalı, yasal) koruma sistemleri vardır.
Avrupa’da, millet esasına dayanan, milli – modern devletlerin, yeni dönem de, bu konuları da, bir sisteme bağlama, görüş alış – verişi, kapalı da olsa, yeni yasa hazırlamalarda ortak çalışmaları gereken bir konudur.

Tamamen tesadüfî, Ankara’dan İstanbul’a, bir otobüs yolculuğumda, yanımda oturan kişi, İngilizlerin; istihbarat amaçlı evlerine giren kişilerin, dış casus olarak adlandırılma, suçlanma ve cezalandırma yöntemlerini anlatmıştı.   

TÜRKİYE’DE, ASKERİ YÖNETİM DÖNEMLERİ DÂHİL, -ÖZAL dönemine kadar- TÜRKMENLERİN EVİNE, kendisinden habersiz, İSTİHBARAT AMAÇLI GİRİLMEMİŞTİ. GİREN, takibe alınıp, ÖLDÜRÜLÜYORMUŞ.
……………. 

İNSANLARIN EVLERİ; VATANLARIDIR. VATANIDIR.

İnsanlar, bunu güvenceye almak için savaşırlar.
Eş ve evlatlarınız için, güvenli bir alandır.

Bu mesajın başına döner isek, spor karşılaşmalarında, okulların birbirleri ile yarışmaları gibi, aynı mahalle çocukları, başka bir mahalle ile maç ve kardeşçe, spor karşılaşmaları yapmalıdırlar. Aynı ülkenin şehirleri de….

Ülkelere arası, spor karşılaşmaları ve olimpiyatlarda yarışanlar da, o ülkeye ait olmalıdır. YABANCI SPORCU OYNATMA, tanım ve düzenlemeleri de, yeniden yapılmalıdır. SPOR DA KAZANMAK KADAR, BİR ARADA OLMAK; BİRAZ GÜLMEK, EĞLENMEK, HOŞ VAKİT GEÇİRMEK, İYİ ŞEYLER SÖYLEYEREK BAĞIRMAK TA ÇOK ÖNEMLİDİR.

Günü gelince, bunu da konuşalım.

…..
21.08.2019 11:23

16 Ağustos 2019 Cuma

SELÇUKLU DEVLETİ’NE AİT, FRANSA’DAKİ ‘KONAR – GÖÇER’ BELGESİNİN ANALİZİ.


Ortaokul yıllarım.
Özel konulu, özel ‘küçük bir grup’ un, seminerine katılmıştım. O toplantıda olanların hepsinin ‘Türkmen’ olduklarını sanıyordum. Emin değilim ama küçük toplantıdakilerden bir kaçı ve konuşmacı, Ankara ya da İstanbul’dan gelen kişilerdi. Bugünden geriye bakınca, onların hepsi de, Türk Milliyetçisi olan, Ermenilerdi.

Konu anlatımında, el çizimi ve oklu haritada, göç yollarına görünce, ilkokul tarih kitabımızdaki; ‘Türklerin Göç Yolları’ haritası ile büyük benzerliği vardı. O an onu düşünmüştüm.

ARA NOT: İlkokul Tarih Kitabımızın yazarı, Emin Oktay’dı. Ad-soyadından anlaşıldığına göre, bir Ermenidir. Acaba? Günümüzde, gerçek Türkleri yok ederek, onların yerine geçip; Adriyatik’ten – Çin Seddi’ne kadar, Sahte Türk İmparatorluğu kurmak isteyenler, geçmişteki, Ermeni Göç Yolları ve Göç şekillerini, tarih kitaplarına, “Türklerin Göç Yolları” diye mi yazdılar?  

Belge konusu, kısaca şöyle idi:
Selçuklu Devleti sınırlarına gelip, belirlenen sürelerde, belirli yerlerde, geçici konaklama yapan, Konar – Göçerlerin, uyacakları kurallar, bir sonraki konaklama yerleri ve Bizans Topraklarındaki Rum yerleşim yerlerindeki yetkililere de bilgilendirme notları. O ekipte olanların,  net sayıları, ortalama yaşları, cinsiyetleri, deri işi, kalbur – gözer, kundura, dişçi, süs takıları vb. uğraş, ticaret tanımları. Yine o katardaki, serbest cinsellikteki kızların, yerleşim yerlerinde, bu işleri yapamayacakları,  ticaret malları dışında, halkın bu konuyu bilmeyeceği, haberdar olanların da, konaklama yeri yakınında, halktan gizli, bu tür şeylerin yapılabileceği. Benzeri, bazı tavsiye notları.

Konuları tam bilmediğim için, aklımda kalanlara göre; bugün Avrupa’da ülkelerinde olan Ermenilerin - bir kısmı – nın geçmişleri, bu tür, Asya’dan gelen konar-göçerlerdir. Asya’dan Avrupa’ya giden bu grupların, Asya’ öncesi geçmişleri de, Afrika – Mısır, Orta Asya, Hindistan eksenidir.   

Adı geçen belge, Almanya’da bir ailede bulunur. Onların geçmişleri, geliş yerleri bu şekildedir. O aileden, Fransız bir Ermeni araştırmacıya geçer.

Günümüz bilgileri ile geriye bakınca, o dönemlerde, dışarıdan gelenlerin, Selçuklu ve Bizans topraklarında, sürekli – kalıcı olma şansları yok. Kurallara uyanların, Avrupa ülkelerine “geçiş serbestliği” diyebilir miyiz? Bilmiyorum.  Bu belge, bu geçişi mi düzenliyor?

***
Bir başkasından da, Selçukluların, bu tür gruplarla ilk karşılaşmalarında, (özellikle Rus Topraklarından gelenlerin ) paralı, serbest cinselliği görünce şaşkınlıklarını dinlemiştim. İki-üç geçmiş bilginin ortalaması, yakıştırma anlatımı şöyledir:

Günümüzdeki sınır karakol birlikteliklerine benzer, yeni kurulan askeri bir merkez, uzaktan gelen, tenteli 15 at arabasını takip ve karşılamak için, atlı askerlerden bir grup hazırlanır. Boşluktan canı sıkılan, o kışlanın en üst komutanı da, bir ata biner. Onları durdurma - kontrol noktasına gelirler.

Belirli aralıklarla, gelen arabalar durur ve göçerlerin yetkilisi, nereden gelip, ne yapmak istediklerini, nereye gideceklerini anlatır.
Sıra ile arabaları kontrol ederler. İçindeki, iş aletlerini ve malları incelerler.
Arkadaki üçüncü arabadan, kışla komutanını bir bayanın istediği, komutanın kulağına söylenir. Bayan daveti olunca, üç atlı ile komutan oraya yönelir. Diğer askerler, araba incelemelerine devam ederler.

Arabanın yanına varınca, hafif şişman, orta yaşlı bir bayan; attan inip, tek başına, arabanın içine bakmasını söyler.

Komutan attan inip,  arabaya bakınca, yüzünde bir gülümseme oluşur.
Gülerek ; “Ben evliyim, bunların arasında bu iş olmaz. Gider, hanıma söylerler!” der. Yanındaki üç atlıdan, Rus olan gence dönüp; ‘Biz dolaşalım! Sen bir bak!’ der. Diğerleri ile, arkadaki arabalar geçerler.
Rus asker, arabada ne olduğunu merak edip, atını araba tekerine bağlayıp, araba tentesini arkadan açar. İçeri bakar ki; iki kız yan yana yatıyor. Bir tanesi, diz kapağında olan eteğini de, biraz aşağıya indirince, bacağında donu olmadığını da görür.

Biraz seyreder. Düşünür. Tenteyi kapatıp, atını bağlı olduğu yerden çözüp, atına atlar ve arkadaki arabayı inceleyen komutanın olduğu bölüme gider.
Komutan, ne oldu? Diye kafayı sallayınca, ‘Araba yaylı.’ Çok güzel yapmışlar. Sizler burada, diğer arabaları inceler iken, o arabayı yaylandırmak olmaz! İstemiyorum.

Komutan, ‘HiHi’ nerede? der.
HiHi, ne zaman zor bir iş olsa, öyle bir işe gönüllü istense, ‘HiHi’; kendisine özel gülüşü ile ortaya çıkar, görevi anlayınca da; Hi Hi diye gülerek, gider. ve o görevi başarı ile bitirip, gelip, yine ‘Hi Hi’ der.

Bu arada, kızlardan birisinin, arabanın arkasına çıktığı ve saçlarını eli ile geriye doğru taradığı görülür. Çok güzel bir kız.
Kontrol işlemi bittiği için, komutan ekibi ve diğer askerler, konar - göçer ekip yetkilileri ile birlikte, kenarda bir yerde oturmaya giderlerken, komutan talimatı da, karşı tepede olan HiHi, yakına çağırılıp, iletilir. Oradan herkes uzaklaştığı için de, ortam rahattır. İlerleyen dakikalarda, HiHi’nin atının, yakın arkadaşı tarafından, kendi at eğerine bağlandığı görülür.
İşte orada, ilk şaşkınlık geçtikten sonra, bu tür bir olayda, paralı ya da özel amaçlı, - kısmen rüşvet – cinsellikte,  bazı resmi ilke – kurallar konulur. Bu tür işler nedeni ile de, konaklama yeri, yerleşim yerlerinden biraz uzak olacak. Satılacak ürünler ile yerleşim yerlerine gelecek olanlar da, bu tür görüntü ve tavırlardan uzak olacaklar.

BU TÜR DENEYİMLERDEN SONRA, SELÇUKLU BÖLGESİNDE KONULAN KURALLARIN, AVRUPA’DA BAŞKA üLKELERE GİDERLER İKEN; Yol güzergâhındaki, BİZANS BÖLGESİ RUMLARINA;  o belgede, “BİLGİLENDİRME NOTU” OLARAK KONULMASI…  ndan söz edilmişti.

…….. 

Bu şekilde, ta o yıllarda Avrupa ülkelerine gidenlerin bir kısmı, yasal göç mü yaptılar? Bir kısmı, geri döndüler mi? Avrupa’da hangi bölgeler ve hangi ülkelere yerleştiler?

Bu durum, şu açılardan önemlidir.

Ermenilerin bir kısmı, normal yaşam değerlerine, hayat ilkelerine, ‘Heavenly Religion’ hayat tarzına bağlı insanlar.  Bunların çoğunu, çoğumuz tanıyor ve biliyoruz. İçinde yaşadıkları ülke ve toplumlar ile de uyumludurlar. Sorun bunlar ile değildir.

GENETİK OLARAK TA, KONAR – GÖÇER MANTIĞINDA OLANLARI İLE, MİLLİ DEVLETİ OLAN MİLLETLERİN bazı sıkıntıları olması doğaldır.  
O kişiler, din eğitimi veren kurum ve kuruluşları ele geçirirler ise, o konuda da ….

….. bazı uzmanlarca, konuların bu enlemde tartışılması, ‘YÖNETİM KONSEYİ’ sisteminin, zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. Mu?

16.08.2019 17:50

.......
'Heavenly Religion' = Kutsal Kitabı olan dinler. 
.

9 Ağustos 2019 Cuma

NASA ve ABD Hava Kuvvetleri çalışanları için bir öneri…


Genel konulara bakış – görüş dönemim bitmiştir.
Şimdi, başka özel konularıma geçmeden önce, ana konular dışında, tali konular da bazı önerilerim olabilir. Bu da onlardan birisidir. Bu konuyu, geçmişte Rusya’ya önermiştim. Onlarda bir ön çalışma var ise, Ruslardan alınabilir.
Almanya’nın buna ihtiyacı yok. Fransa’yı tam bilmiyorum.  İngilizler ile de ortak bir çalışma yapılabilir.

Kısaca: ABD, Rusya, İngiltere, Türkiye, Yunanistan. Beş ülke, kendi ülkeleri memur gelir sistemleri de dikkate alınarak, küçük farklar ile aynı, ortak modeli kurup, geliştirebilirler.

Çok kısa özet: ABD nin, mevcut personel ücretlendirme sistemi aynen devam ediyor. Siyasal iktidar ya da hükümetin genel ücret politikası dışında, o kurum çalışanlarının kendi aralarında, bir ekonomik destek – dayanışma sistemidir.

KURUM ÇALIŞANLARI, EKONOMİK YARDIMLAŞMA SİSTEMİ.

Bu sistemin somut model örneği,  Türkiye Merkez Bankası çalışanları,  Ziraat Bankası çalışanları, Türkiye Radyo – TV Kurumu (TRT) Çalışanları, Yardımlaşma Sandığı.

Bu bankalar ve TRT, devlet kuruluşlarıdır.
Kısaca, bu çalışanların hepsi Devlet Memurudurlar.

Başlangıçta, herkesten, , bir fonda, aylık, yıllık gelirinden, örneğin % 1 kesinti yapılarak, bir fon oluşturuluyor. BU FONUN (Paranın) KULLANIŞ SİSTEMİ, açık tüzük – yönetmelik ile belirleniyor. FON YÖNETİCİLERİ, seçim ile gelmiyorlar. Kurum amirlerinden birisi, Personel Müdür yardımcısı, o kurumun muhasebe bölümünden 3-5 kişi, görevlendirme ile, yönetmeliğe uygun talepleri karşılayan bir sistemi çalıştırıyorlar.

Kuruluş sonrası, yeni dönem ücretler – maaş belirlenirken, örneğin % 3 ‘te, bu yardımlaşma kurumuna kesinti zammı yapılıyor.  Kısaca, fondaki para miktarı çok artıyor. HERKESE EŞİT; evlenirken, çocuğunuz olunca, acil – nakit bir paraya ihtiyacınız olunca, o gün vezneden borç para alıyorsunuz. Masrafsız  - Faizsiz, ay sonu maaşınızdan kesiliyor.  Bir araba alacaksınız, peşin para alınca çok indirim var. Yardımlaşma Sandığına borçlanıp, aylık gelirinize uygun, az taksitle, masrafsız, faizsiz araba sahibi oluyorsunuz.

Daha ileri aşaması, az miktar ama, emeklilik destek geliriniz de oluşuyor.
Başka destekler ile, ev sahibi olma sansınız da artıyor.

SON YILLARDA BOZULMALAR OLABİLİR.
Başlangıçtaki amaç, tanımlar, uygulamalar örnek alınır ise, basit bir sistemin, kurum çalışanlarına büyük yardımları oluyor.

---------------

TÜRK MİLLETİ, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNE MİNNETARDIR.

1983 ‘ten bu yana, tanımlayamadığımız, devlet – millet düşmanı bir canavarın, somut örneklenerek, anlaşılmasına fırsat verdi.
Hem de; bu günler de, bu şartlarda…  
Amerikan Milleti, Cesurdur. Amerikan Milleti, Dürüsttür.

İstanbul – İzmir Otoyolu.

Bilinen nedenlerle, güncel konuları ve haberleri takip etmiyorum.
Geçen günlerde, CNN – TÜRK Radyosunda, konu anlatımı ve eleştiri mükemmeldi. Sanki Amerikan kaleminden çıkmıştı.

Rakamlar tam doğru olmayabilir. Orijinal metin, CNN – TÜRK Radyosundan alınabilir.  
Bu yol, 5 milyar dolara ihale ediliyor.
Yap, işlet, devret modeli olabilir.
Bu kadar lüks bir yola, Türkiye’nin ihtiyacı yoktur.
Bunun için, dış borç yükümlülüğü alma hak ve yetkisi, hükümetin olamaz.
Bu maliyetin, üç te birine, (1/3), Türk – Amerikan – Rus Halk İşletmeciliği, Karayolları yapım bölümü, bu yolu yapabilirlerdi. İŞ MAKİNELERİ DE, AMERİKAN ve RUS malı olurdu.

Sadece, Türk Halk İşletmeciliği, Amerikan ve Rus, birey teknik personellerini iş ortağı yaparak,  1/5 maliyet le, güncel, ihtiyacımız olan, temel ihtiyacı iyi karşılayan, bu yolu yapabilirlerdi.
BU YÖNTEMLE, ESKİ devlet kurumu, Ulaştırma Bakanlığı,  KARAYOLLARI Genel Müdürlüğü de, Türk Halk İşletmeciliğine dönüştürülür, başka yollar için, iş makineleri hazır olurdu.  Elde bir sürü iş makinesi kalır, onlar da, ihtiyaç olan başka yol yapımlarında kullanılırdı. Tecrübeli personel birikimi, bu milletin olurdu.

İstanbul’dan İzmir’e gider iken, 500 lira, yol ve köprü ücreti alınacakmış.
Eski yolda, 300 liralık yakıt ile, İzmir’e gidiliyor.
Eski yol kullanılır, o yoldan geçen az olur ise, gelecek nesiller, hazineden dış borç ödeyeceklermiş!

…………………………………..  

ABD İÇİN, YAZIP – YAZMAMAYI, UZUN DÖNEMDİR DÜŞÜNDÜĞÜM BİR KONU.

Bu konunun uzmanı değilim. Ben de ki yüzeysel bilgi şöyledir:
ABD de, saat ücretinde, ilk ciddi düzenlemeyi, John F. Kenedy yapar.
Hatırladığım kadarı ile, bir saat çalışma ücreti, asgari 4.50 dolardı.
O yıllardan sonra, Barack Obama Hükümeti, ilk defa, % 100 civarı bir artış yaptı.  Ben de kutlamıştım.
Daha sonra, asgari saat ücretinde, OBAMA Hükümeti,  üçüncü bir artış yaptı.
BU ARTIŞ ORANINI, AMERİKAN HALKININ GEÇİM YÜKÜNE, AMERİKAN EKONOMİSİNE DIŞ GÜÇ OYUNU OLARAK ALGILAMIŞTIM. Belki, ben yanılıyorumdur.

İşin gerçek boyutunun, etki boyutunun anlaşılması için, Arzu edilir ise, pratik talep:

ABD Başkan Yardımcısı Mike PENCE, kendi yakın tanıdıkları, ABD nin çeşitli eyaletlerinden, küçük işletme sahip ve yöneticileri, çok öğrenci çalıştıran üniversitelerde, rektör ve muhasebe müdürleri, buna benzer bazı kurum ve kuruluşlardan gelecek kişiler ile, yarım gün, bu konuda bir görüşme yapmaları.
Asgari saat ücretinde, ikinci artışın, kurum – kuruluş muhasebesi ve çalışanlar da, - UYGULAMADA - ne tür etkileri oluştu. Samimi bir sohbet.

Benim tam bilemediğim bir konudur. Belki, üçüncü artış geri alınabilir!

9.08.2019 12:44
……………..


4 Ağustos 2019 Pazar

AK Parti, o tarihten sonra, Balkona ‘UÇAN BALON’ asmadığıma, tüm Ankara şahittir

EK : 

TÜRKMENİSTAN GENÇLERİNE, KIZLAR KONUSUNDA BAZI TAVSİYELER.

....
O yıllarda: “Evimin balkonuna, o an yatağımda olan kızın adını yazıp, ip ile balkona bağlı, büyük uçan balon asmasam, atama – tayinim, o hafta yapılacakmış!”

Balon olayından üç ay sonra, ben bu söylentiyi, ta Kayseri’den duymuştum. Ak Partililer söylemişler.

Evimde internet bağlantısı yok. Şimdi o yazıyı bulamıyorum. Kaç yıl oldu? TBMM de yayınladığımı hatırlıyorum. Belki, Ak Parti de yayınlamıştır.

AK Parti iktidarı öncesinde de, bazı önemli haksızlıklar yapılmıştı ama bir başkasına gidip, sorunu çözüyordum. TBMM Bilgi Merkezi’ni kurmamı istemezler ise, TRT de ki eski memuriyetime dönüşümü, bırakınız demokrasi, Cumhuriyet rejimini, Padişah bile önleyemez! Bu kadar rahattım. Durum böyle olunca, eski kız arkadaşlarıma, bazı sürprizler yapıyordum. O an yatağımda olan kızın ismini, uçan balona yazıp, o balonu balkona bağlama konusu da, öyle, geçici bir hevesti. BU NEDENLE DE, YAPILAN TAYİN – ATAMAMIN ERTELENDİGİNİ DUYUNCA DA, BİR DAHA, o an yatağımda olan kızın ismini, büyük bir uçan balona yazıp, balkona asmadım. Bu durum, bilinen bir somut gerçektir. Evimin içinde de, sevdiğim kızın adı yazılı olan bir balon bulunmamıştır. O, BİR KEZ DENK GELMİŞTİ. Her zaman öyle şey yapılmaz.

Aradan kaç yıl geçti… O gün kızılmış olabilir. Konunun özeti böyledir. 

……


EVE, İNGİLİZ KIZLAR GETİRİR İSENİZ,
KOMŞU, DUVARA DELİK AÇIYOR!

Bu olayın da, bilinmeyen, tahrik eden yönü şudur.
Yatak odasında, sese duyarlı, lamba sistemi vardı.
Ses tonu arttıkça, ışık ta artıyordu. Daha sonra da, bir sonraki bağırışta, ışık sönüyor, oda karanlık oluyordu. Belki bu nedenle de, yan daire konuyu bilmediği için, bizim yatak odasına delik açmışlar.

Ben o deliği fark ettiğimde, bunun ne amaçla ve nasıl olduğunu tam anlayamamıştım. Yatakta dönerken, o hizada olan elektrik buatına takılı, o lamba kablosunu dizim takıldığı için, o buatın, yerinden düştüğünü SANIYORDUM. Lamba fişi, sürekli takılı olduğu için de, sonucu etkilemiyordu.


KOMŞU, YILLAR SONRA; BU KONUYU, GÜLEREK, BAŞKALARINA ANLATINCA, BEN DE DUYDUM. Neden – nasılını öğrendim. O nedenle, açıkça yazıyorum.

Komşum, komşuluk ilişkilerinde, çok iyi insanlardı. Bilinen bir kurumda çalışıyordu. Eşi hanımefendi, tam bir abla ve iyi bir komşu idi. Oğlu, o yıllarda, sanıyorum Lisede idi. Kızı, ortaokul son sınıfta olabilir. Oğlan subay oldu. Kızı da, subay ile evlendi. Diyaloglarımız çok iyi ve dürüstçe idi. O gün canları sıkılmış ve espri olarak ta yapmış olabilirler. Aramızda o samimiyet vardı ama bunu tahmin edemezdim.


Yine o odada, sese duyarlı bir saatim vardı. Alarmı çalınca, fındık kırar, alkış yapar ya da bağırır, bir cümle söyler iseniz, alarm susar, 5 – 10 dakika sonra tekrar uyandırırdı. Bu saat, Ankara’daki evimde kaybolmuştu. Daha basit ve işlevi aynı olanı, Kayseri, Ziraat Bankası arkasındaki saatçide de bulup, yıllarca onu da kullanmıştım. Yenisi de oradan alınabilir.

Yatak Odası düzeni şöyle idi.
Ev yapılır iken, bir duvar tamamen, gardırop, yan üst dolap, yüklük ve çekmeceler, kısaca sabit mobilya olarak yapılmış. Ona paralel yatak konulunca, arkaya gelecek şekilde, duvara bir priz konulmuş. Normalde, yatağın böyle konulması gerekiyor.

Bu eve gelmeden önce, aldığım yatak odası takımı sanıyorum Alman dizaynı, Adana yapımı, iki ayrı bağımsız gardırobu daha vardı. Onları da ekstradan, komodin\ çekmeceler ile birlikte, odaya koyunca, yatağın konum şeklini değiştirmiştim. O elektrik prizi, yan tarafta kalıyordu. Tam yatağı gören pozisyona geliyor.

Önceki gelen üç İngiliz kızdan, bir süre sonra, bir – kaç gün evimde kalan, yeni üç İngiliz kızların geldiği günlerde, O priz bazen düşüyordu. Fiş takılı olarak düştüğü için de, lambaya etkisi olmuyordu. SANIYORUM, O PRİZE, DUVAR ÖTESİ, KOMŞUNUN ODASINDA DA PRİZ VARDIR. O taraftan, bir çubuk ile itilince, benim odadan, priz düşüyor. Takıyorum. Bir süre sonra yeniden düşüyor. Kızların bacakları, kabloya takılıyor sanıyorum. Yan tutamaç diş yerleri iyi sıkıştırmıyor sanıp, fiş te takılı olunca, fark edememiş olabilirim.

Bu konuyu duyunca, daha sonra, orayı, sertleşen plastik ile besleyip, sabitleştirdim.

Dışarıda, bunun bile dedikodusunu yapmışlar.

…..
Ben, bunlar ile uğraşan adamdım.

Ak Parti iktidarı öncesi de, çıkan problemler, bir süre sonra çözümleniyordu.
Neden? Basit ama çok temel, memuriyete dönüşüm engellenerek, benim ile, bu kadar uğraşılması, - ELİMİZE BİR FIRSAT GEÇTİ – anlayışı, DEVLET MEMURU kavramını anlayıp, bilemeyenlerin, devleti ele geçirme….

Ne ise, geçmiş ile uğraşacak zaman ve durumum yoktur.
Hafta sonunuzun iyi geçmiş olmasını dilerim. O amaçlı bir yazıdır. 

4.08.2019 13:05

===============

TÜRKMENİSTAN GENÇLERİNE, KIZLAR KONUSUNDA BAZI TAVSİYELER.

Bu işlerin en iyisi, sevdiğiniz bir kız ile evli olmanız, sadece onun ile cinselliğinizin olmasıdır.
New York’taki Rus Kızı ile, tam o dönem de, gerekli şartları hazırlayabilsem, okulun, Kariyer Geliştirme Merkezini adres vererek, bazı askeri teçhizatların temsilciliğini alabilsem,  ( o dönem, o koşullarda bu cazipti. Eşiniz ile birlikteliğinize, yeterli ekonomik güvence altyapısını veriyordu. ) yeni öğrenci o Rus Kızını, hemen okuldan ayıracaktım. Bu tercih, her kız için doğru değildir ama o kız için, onun yapısı, bu şartlara daha uygundu. Büyük konuşmayım ama evlilik dışı ilişkim, sanıyorum olmazdı. Tüm hayat boyu, risk ya da süreklilik olmayan, bekâr kızlar ile bir-kaç kaçamağım, belki olabilirdi. O yıllarda, hayata, evliliğe bakışım böyle idi.

Genel doğrunun bu olduğunu bir kenara yazınız.

AYNI İŞYERİNDE, BEKÂR BİR KIZ İLE GEÇİCİ – SÜREKLİ İLİŞKİ.

ABD dönüşü, Sağlık Bakanı Danışmalığındaki kadro meselesi sonrası, geçici olarak Ankara’da bir Alman Vakfında çalıştım. Çankaya’da, giriş katta Türk Demokrasi Vakfı’nın haftalık, küçük seminer toplantıları olurdu. Çalıştığımız üst kata yabancı çıkmazdı. Erkek olarak, bir Anayasa Profesörü ve ben vardım. Geri taraf, bekâr genç kız ya da bayanlardı. Alman Vakıf Başkanı ve Türk Demokrasi Vakfı başkanı ise, seyrek gelirlerdi.

Bazen, yakın arkadaş sohbetleri olurdu. Bunlar hep, işyeri arkadaşı boyutunda kalırdı.
Alman Vakıf Başkanının sekreteri ise, aynı zamanda, mütercim – tercümandı. Çeviriler yapardı. Bazen, çok kısa etek giyinirdi ama ben bacaklarına, başka gözle bakmazdım.

Bir gün, bacaklarından, ben bakınca ısı algıladım. O gün ışın yayıyordu. Başka fark edecek erkekte yoktu. Baktığımı hissettirdim. Gülümsedi. Baktığım yer pembeleşiyordu.  

İlk düşüncem; ‘Bu kız bekâr. Düzenli bir arkadaşlığı yok ya da benim bildiğim yok. Şayet, geçici ya da ara sıra cinsel birliktelerimiz olur ise, işyerinde ona bir zarar gelir mi?’ Duygusal ve gelecek, evlilik planı olan cinsel birlikteliklerde, AYNI İŞYERİ, daima risklidir. Problem – Problemlerden uzak durmak için, bundan kaçınmalısınız. Ben buna özen gösterdim. Bu durum ise biraz farklıdır. Sohbet arasında, bunu öğrendim.
Bir diğer ayrıntı, aynı işyerinde iseniz, gizli ilişki olmaması gerekiyor. Bir alt sokakta buluşma yerine, işyerinden birlikte çıkıp, cinsellik olsun – olmasın, dışarıda açıktan birlikte gezebilmeniz gerekiyor.

- Akşam, mesai bitimi, birlikte çıkıp, birlikte yemeğe gitme önerisinde bulundum. 

Yemek davetimi kabul etti.
Önceden iyi olduğunu bildiğim, bir balık lokantasına gittik. Galiba birer duble de rakı aldık.
O dönem arabam yoktu. Yemek sonrası, bir taksi ile, evime geldik. Eve gelir iken taksi parasını da benim vermem gerekiyor. Çünkü benim davetlim ve belirlenmiş bir ücrettir. Yeterli süre ev de kaldıktan sonra, taksiye bindirip, yolcu ettim. Gidiş taksi ücreti ödenmez.
------------ 

AMERİKAN ELÇİSİ, SEKRETERİ İLE, ORTAM OLSA DA YATILMAZ!

Bu da farklı bir somut örnektir.

Yaklaşık 18 yıl önce, Kayseri’den Ankara’ya taşındım.
O dönem modası, internetten tanıştığımız, küçük bir arkadaş grubu, hafta sonu, ODTÜ de buluşup, yüz yüze tanışmayı istedik.
Oradaki küçük toplantıda, genele baktıktan sonra, gözlerimle ikinci tarama, güzel kızlara bakıyorum. Bu bakış, sadece yüze değil, döş – gerdanı da kapsıyor. Üçüncü taramada, tam ebat, bel, bacaklar, ayaklara kadar inerdim.  

İkinci taramada, bir yere takıldım. Kafamı döndüremiyorum. Ne sağ, ne sol başka yere bakamıyorum. Güzel, zeki bir kız! Bu kız kim acaba?
Hatırladığım kadarı ile, küçük bir oda – salonda, üç kişi masada oturuyoruz. Karşımızda diğer gelenler.  Gelenlerin hepsini rahat görüyoruz.
Kim olduğunu bilmeden, yeterince tanımadan, bir bekâr kıza, oradan bulunuş amacı dışında bakılmaz. Genel bir tanışma, sohbet.

O güzel kız ayağa kalktı. Kendisini tanıttı. Amerikan Elçiliğinde çalıştığını da söyledi.
O yıllarda, benim internet yayınlarımda, bana yardımcı oluyorlardı. “Onlardan birisidir. Beni tanıyordur.” diye düşündüm. Bu kez, ‘güzel kızlık’ gitti. Kurumsal algılama başladı.

Sohbetler bitti. Çıkışta; ‘Didem Hanım, ben araba ile geldim. Siz arabasız gelmiş iseniz, sizi, şehir merkezine ben bırakayım.’ Dedim.
O tarihte, benim kafamda: TBMM de göreve başlayacağım. Daha açıklamadığım, kapalı amacım, TBMM Bilgi Merkezi’ni kurmak. Arabadaki sohbette, gelecekte, bazı ortak çalışmalarımız olabilir! İhtimali ciddiyetinde. Böyle olunca, özel telefonunu da istemedim.

Ankara’ya o gelişimde, yollar – kavşaklar çok değişmiş, trafik Kayseri’ye göre çok kalabalıktı.  Ankara Trafiğine ve yeni yol güzergâhlarına alışana kadar, şehir içine girmiyordum. Bunu kendisine izah ettim. Bu şartlarda en uygun yerin, Bahçelievler, metro durağı olduğunu söyledi. Orada bıraktım.

Şayet, TBMM de göreve başlasam, Bilgi Merkezimiz, ABD Elçiliğinden yürünerek gelecek mesafede olacağı için, elçilikle açık bağlantılarımda, benim çok rahat çalışmamı sağlayacak, yardımcı olacak konumda idi.

Bu küçük notları, bazen hatırlayınız.
……………………

12.08.2019 16:50

Katkıda bulunanlar

Share it