Dişlerimde, her şey yoluna girdi de, dişlerimin başına
gelenleri düşündükçe!...
Çıkan aksaklıkları, - o tarihte – sağa sola, ilgili kurum
– kuruluşlara ve hatta TBMM Savunma Komisyonuna bile, yazılı iletiyordum.
BU İŞLERİ ‘OYUNCAK’ SANIYORLAR!!!
Yasal, özlük haklarının verilmeyişi, (bunun neden olduğu
sorunlar)
Aile düzeniniz, evleneceğiniz kız, evinizin, evinizdeki
eşyaların güvenliği, evladınızın geleceği, sağlığınız, diş güvenliğiniz, iş
güvenliğiniz, yasal ruhsatlı temiz silahınız…
Bürokratlar ve siyasetçilerden;
belki – “BİR TÜRK’Ü, KENDİ VATANINDA, BU HALE GETİRDİK.
Türkler, bize karşı bir şey yapamıyorlar! Bundan sonra, Türkiye bizim.” Diye
düşünenler vardı. !!!
…..
O dönemin şartlarında, bu durumun ayrıntılarını Ruslara
aktarmak yanlıştı.
Bu bir ince hesaptır. İşin içerisinde, geleceğe yönelik,
bir de kız meselesi var.
Kendi ülkesinde, kendi sorunlarını çözemeyen bir erkeğe,
Ruslar kız vermezler.
…...
Tüm ayrıntıları, ABD ye iletiyordum.
ABD de farklı merkezlere mail atsam bile, iletişim koordinasyonu ABD Ankara Elçiliği idi. ABD, Türkler için; yakın olduğumuz, bizden bir ülkedir.
ABD de farklı merkezlere mail atsam bile, iletişim koordinasyonu ABD Ankara Elçiliği idi. ABD, Türkler için; yakın olduğumuz, bizden bir ülkedir.
Normal prosedür ve böyle geçmişimiz olan bir ülkenin,
‘güncel’ testini yapıyordum. (*)
Yönetim kadroları nasıl?
Almanya yönetimi ve Ankara’dakiler, gâvurluk yapsalar da,
merkezdeki Almanlardan, ‘sorunları çözeceğim’ umudum – beklentim vardı.
İrtibatlarda çok rahattım.
Bir yol ile, iki çok önemli ülke, konularımdan haberdar.
……
Devletimiz içerisindeki sağduyu sahibi; ‘devlet’,
‘millet’, ‘vatan’ kelimelerinin anlamlarını bilen, etkili, yetkili kişiler
dışında, bazı önemli politikacılar da, - normal, her vatandaşımızın hakkı -,
yasal özlük haklarımın verilmesini istiyorlar.
‘Ermenicilik’
yapanlar; TBMM Başkanları. TRT Genel Müdürleri.
TBMM Başkan vekili Sadık Yakut, ilk dönemin ezikliği ile,
ikinci seçim dönemi, “göreve başlatacağız” haberini veriyorlar.
Seçim bitiyor. Göreve başlatamıyor. ‘Sen Başkan
vekilisin. TBMM Başkanı, tuvalete girse bile, odanda olunca TBMM Başkanı
sensin. O tuvalete gidince, tayini sen yap! Demek ile kalmayıp, açıktan
yazıyorum. Yapmıyor. Yapamıyor.
O dönem, dış yorumcular; ‘Atama – tayinini yapmak için
daha ısrar etse, milletvekili olamazdı. Ev aldı. Onun taksitlerini ödüyor. Bir
dönem daha milletvekilliğine, ihtiyacı var!’ demişlerdi. Sayın Yakut, iyi bir
insandır. Çok geçmişten de tanırım.
Abdullah Gül’ü işaret ediyorlar.
Abdullah Gül, başlangıçta, ‘benden yana’ deyimi eksik - yanlış
olabilir ama ‘işimi, hemen yapmaktan yana’ idi.
Şöyle de bir olay yaşamıştık.
Türklere karşı, ana organizatörlerinden birisini daha mı
keşfettik?
Son günlerde, bunu düşünüyor ve onun için de bu yazıyı
yazıyorum.
O dönem, şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan
hapiste de olabilir.
Ya da, hapisten çıkmış, siyasi yasaklı dönemi olabilir.
Durumunu tam bilmiyorum.
Yeni kurulan Ak Parti yönetimi, ısrar ile, TBMM de
yayınlanan yazılarımı, kendi yazı gruplarına da göndermem için davet ediyorlar.
Ben de, üçüncü davetten sonra, daveti kabul ettim.
Bu kez de şaşırdım. Ak Parti, sadece benim yazılarımı
yayınlıyor! Ara sıra da, merkez yönetim kurulundan birkaç kişinin küçük
mesajları. Benim Ak Parti ile ilgim yok.
İş sıkıntımı biliyorlar. Ankara’ya geldim.
Sayın Gül’ün, Ak Parti’nin önceki partisinde de çok aktif
olan, Sayın Gül’ün de ‘özel Kalem Müdürlüğünü yürüten, daha sonra RTÜK
üyeliğine atanan yeğeni ile de irtibatlıyım. Randevum var. Parti de, Abdullah Gül’ün yanına gidiyorum.
Yol da gider iken, telefonum çaldı.
Telefonu açtım. Şimdi, Afyon Milletvekili olan
Abdurrahman Öz.
‘Cafer Abi, Abdullah Gül’ün yanına mı gidiyorsun? …. Vb.
bir sohbet yaptık.’
Sayın Öz, daha stajyer avukat. Kayınpederi ile yakınım. Ankara’ya gelince
de, onun ev – ofis yazıhanesinde, kayınları ile birlikte kalırız. Onlar da beni
çok severler. Bu vesile ile tanışmıştık. İşyeri de, Abdullah Gül, Ak Parti
öncesi devlet bakanı iken, bir banka ya da yatırım kuruluşu kurmuştu. Kendisine
bağlı idi. O meşhur ‘kayıp trilyon’ davası ile birleştiğini sandığım, fazla
harcama soruşturması geçiren bir kuruluşta çalışıyor. Abdullah Gül ile –bireysel-
tanışmak, görüşmek, yakın olmak istiyor. Çünkü, amiri –sanıyorum- öyle yakın
olmalarına fırsat vermiyor.
O dönem, Sayın Öz, benim iyiliğimi ister. İşimin
yapılmasını isterdi. Bununla birlikte,
çalıştığı banka ya da yatırım kuruluşundaki ana yönetici, amiri, - o dönemki
duyum - benim gibi kişiler ile Abdullah Gül’ün yakın olmasını istemiyor ve
benim Ak Parti de yayınlanan yazılarımdan rahatsızlığı da bana iletilmişti. Ben
kim olduğunu, halen bilmiyorum. Bu iletilerin – duyumların doğruluğundan da tam
emin değilim. Randevulu gelmişim. Kapı çıkışı özel kalem de oturuyorum. İçeri
çağrılmıyorum.
Aklımda yanlış kalmış olabilir. O zaman, Abdurrahman bey,
kayınlarından, benim Abdullah Gül’ün yanına gittiğimi duyunca, beni arar iken,
amiri de yanında olabilir. Amiri; ‘Ne yapmak istediğimizi merak ediyor!’
olabilir. Mi?
Ben Partici değilim. İzin verilir ise, istenirse, TBMM de
“Bilgi Merkezi” kurmak istiyordum. istenmez ise, sıradan, normal çalışıp, çalışma
süremi tamamlamak istiyordum. Onlar iktidara gelince de, ek görevlere atama
yaparlar. O para bana yeterdi.
Benim hesap ve beklentim bu idi.
Ben her duyumu önemsemem. O amirinin müdahalesi türünde
bir duyum vardı. kısaca, başlangıçta, parti içi çekişenler, beni o partide
olacak sandılar!!!!!!
Sıkıntıların başlama süreci, böyle basit konulardan oldu.
Göreve başlayınca, o kurum yöneticisi tanımayı istiyorum.
Ben den ne istediniz? Bir bürokratın, bir politikacıyı yanlış etkilemesi, yasal
hakkın ertelenmesi, ne sonuçlara yol açtı?
…..
Bu tür hesaplar sonrası, atama – tayin gecikince, başka
başka iç – dış yerler, konuya müdahil oldular. Kurulacak, TBMM BİLGİ
MERKEZİNDEN KORKTULAR!
Çok daha sonra “Cumhurbaşkanı Adayı” olacağım sanısı da
olsa, VATAN’ı olan bir insan’a bunlar yapılamaz.
İngiltere’de, bir İngiliz’e,
Fransa’da, bir Fransız’a,
Rusya’da, bir Rus’a,
Almanya’da bir Alman’a,
Amerika farklı ama o ülkede, o toplumda geçmişe olan bir
Amerikan’a böyle şeyler yapanları vururlar. Başka çözüm yoktur.
Çünkü, orası İngiliz’in vatanıdır.
Fransız’ın vatanıdır.
Rus’un vatanıdır.
Alman’ın vatanıdır.
Amerikan’ın vatanıdır.
Bunun için, geçmişte o boy, o soy, çok bedel ödemiştir.
Orayı vatan yapmıştır.
Bu işleri yapanların cesaretleri midir? Cahillikleri
midir? Bunu düşündükçe, çok yere, olayları – konuları, açık ve doğru olarak
aktardım.
İstihbarat, polis ve ordu, bunun için vardır.
Artık, bunları öğreniniz.
…………………….
(*) Test
sonrası, çözüm yollarını da, kurum içi araştırma yer ve konularını da, bu
blogda yazdım.
……
18.02.2018 15:21
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder