Dünyada, ülkelerde, belli dönemlerde,
anlayış ve düzen bozulunca, yenilemeler gerekiyor. Yönetim ve anlayış yenilemesi.
Bununla birlikte, yaşam tarzı, imkânları, geçmişi, görgü ve bilgisi farklı olan
insanlar, farklı arayışlara girerler.
Devlet deneyimi ve devleti olan milletler,
bu yenileme döneminde, kutsal kitaplara da başvururlar. Kimseye söylemeden,
gizli olarak, İncil ve Kur’an-ı Kerim okurlar.
Bu işin, dinin – dinlerin siyasetini
yapanlar ise, o gün orada gördükleri bir paragraf ya da satırı, ne olduğunu tan
anlamadan - bilmeden, toplum önünde, açıktan okuyup, oradan siyasi pirim
toplamaya çalışırlar. Gerçekte, kutsal
kitaplar ile birlikte, geçmişte gelmiş, bilinmeyen 25 bin peygamber
öğretilerinin bir bütünlüğünü algılayan insanlar ise, dini söylemler ve dini
konularda konuşmaktan ve tartışmaktan kaçınırlar. Biraz da korkarlar.
Çevrenizdeki insanları, ağaçları, suları, olayları biraz inceleyince,
gözleyince, dini konularda çok daha da dikkatli olup, insan’a ve insan
ihtiyaçlarına yönelirler. Doğanın da ayrıntılarına inerler. Bu durum, Tanrıyı
başka şekilde okumaktır. Yine, dini söylemlerden uzak durulur.
Lise yıllarımda, arkadaş ile birlikte
gezerken, şunlara bir uğrayıp – bakalım. Dedi.
Şehir merkezinde, bir dükkâna girdik. Üç –
beş makine, tavuk yavrusu, civ-civ çıkarıyor.
Bunlar, anaç tavuk arkasında, hiç
gezemeyecekler. Annesiz – babasız, bir dükkânda satılacaklar. Genetik bilgiler
ile, bazı şeyleri yapacaklar. Üç – beş nesil sonra da, genetik değişime de
uğrayacaklar.
İnsanın, bunu yapmaya hakkı var mıdır?
Hiç konuşmadan, tartışmadan, aşağıdaki yazı
da olan model ile, küçüklerin birleşip,
büyüdükleri, civ-civlerin cinsiyetlerinin görüleceği döneme kadar, -
bilmiyorum. Belki üç ay!.. – anaç tavuk arkasında gezdikten sonra, büyük
şehirlerdeki yumurta ya da et tavukçularına satışta, sadece para kazanmak değil,
aynı zamanda, bir konudaki kötü gidişi, o yöntemle geriye çevirmeye yönelik bir
gayrette olabilir. O küçük işletmede çalışanlarında, biraz artı gelir sahibi
olmaları. Kuzular, danaların da, bir başka şekilde değerlendirilmesi.
Rusya’nın bir uzak bölgesinde ya da
Türkmenistan’da, doğal yöntem kullanan, böyle küçük işletmeler, gelecekte,
İngiltere ya da Almanya da oluşacak bir krizde, başvuru merkezi olabilir.
NEDEN? HER ÜLKEDE, HER ŞEYİ AYNI YAPMAK İSTİYORLAR? Oraya gidip, kocaman çiftlik, tesisler
kuruyorlar. KİM BUNLAR???
Makine civcivleri, onlara Pazar payı
bırakmasın! Kendi bölgenizde öyle olsun.
Bırakınız Rusya, Türkmenistan da, kendi
ihtiyacını böyle karşılasın.
…………
(Başımda Rus kızı yok. Şimdi rahat yazayım.
O yanıma gelince yazamam ve haklıdır!)
Rusya’da, bin haneli yerleşim yerlerinden,
on bin haneli yerleşim yerlerine kadar.
Etnik olarak Rus nüfusun yoğunlukta olduğu
yerleşim yerlerinde, hane sayısının yüzde 20 si kadar sayıda, Türk Evi
yapılacak. HEDEF BUDUR. Önümüzdeki beş
yıl için.
(Yüzde 80, eski sistem, yine karışık oturacaklar.
Yeni yapılan mahaller ise, etnik yerleşim mahallesi. )
Ruslar, Rusya’da bu rahatlığa
kavuşmalıdırlar. Öncelik, o ülkeye ismini veren Rus Milletinindir. Sus payı,
birkaç küçük yan mahalle dışında Türkler, ikinci beş yılı beklemelidirler. Her
Oblast’ta, bu mahalleler olmalıdır. Orada yapılan her ev, sadece Rusya Türkleri
değil, Rusya Türkleri ve Orta Asya Türklerinin de güvencesidir. İşin özeti
budur.
Yeni sistem – düzen, böyle kurulmalıdır.
Yeni döneme geçiş, böyle sağlanmalıdır. İşin başlangıç noktası burasıdır. BU EVLER YAPILACAK.
Aşağıdaki yazıdaki örnekte, Kazakistan ya
da Türkmenistan da, kırsal kesimde yaşayan, hayvancılıkla geçinen Türkler,
‘Türk Evi’ ve yerleşim yerleri yakınındaki ahır sistemi ile, aile fertleri,
şehir yaşamı ile eski yaşamlarını birleştirecekler. Bir fert subay, bir diğeri
akademisyen, bir başkası ise, ailecek o ahırlara, işe gidecekler.
HAYVANCILIK İLE UĞRAŞANIN ÇOCUKLARI, o Türk
Evinde, o aile içinde, subay ve akademisyen çocukları ile büyüyüp, istediği
alanda eğitim alacak. Bir sonraki nesil, o çocuklardan ahırda çalışacak
bulunmaz ise, subay ve akademisyen olanın çocukları arasında da bu işe heves
eden, isteyen olmaz ise, o ahır, o ailenin elinden alınıp, bir başka Türkmen
aileye verilecek. ORADA, FİİLİ ÇALIŞAN, O İŞLETMENİN SAHİBİ OLACAK. Oranın
yönetimi buna karar verecek.
……..
Benim, Kazakistan,
Türkmenistan’a gelip – görmeme gerek yoktur. Şu anda, eskiden Türkiye’den
gelenlerin, orada yaptıkları şöyledir:
Sanayi
Sitesi, Toptancı Hali, Oto bakım tamirhaneleri diye bir sürü dükkân yaptırmışlardır.
Sizilerin etnik geçmişlerini bilmediğiniz, Türkmen rolündeki
kişilere, işyeri olarak, bu yerleri vermişlerdir. BU CASUSLUKTUR. GELECEĞE
CASUS HAZIRLAMAKTIR. Onlara ekonomik güvence vermektir. İki üç dükkân alıp, kiraya
verenler de vardır.
BU SİSTEM
BİTECEK. Özellikle, yanlış etnik kimlik, yanlış etnik geçmiş söyleyenlerin
dükkânları ellerinden alınacaktır. SADECE O ÜLKE DEĞİL, BÖLGE GÜVENLİĞİ İÇİN,
BU GEREKLİDİR. ZORUNLUDUR.
…..
Yine de, insanları fazla kırmadan, üzmeden,
zor durumda bırakmadan, eski dönem yanlışlarını bitirip, onların arasındaki,
iyi niyetli, temiz, çalışkan olanları da, AÇIK ETNİK KİMLİK ile, toplumun
içinde, geleceğinde yer almalarını sağlamakta, Türklere yakışandır. Bu da, bir zılgıttan sonra-J, başarılmalıdır.
…..
Yönetim ve anlayış yenilemeleri, ülke ve
bölge şartlarına uygun yapılır.
ABD ve Avustralya’nın oluşma – oluşturulma
şekli benzer ama iki farklı durumdur.
İngiltere, Almanya, Fransa gibi, milliyet –
millet esaslı olanların bile, kendi içlerinde, detay farkları vardır.
Savaşta, Toprak alınır. Tapu kayıt oyunları
değil, Savaş ile alınır. Alınan toprak, vatandır.
İki imparatorluk kurucuları için kurulan
Türkiye Cumhuriyetinin topraklarında, o imparatorluklar bölgesinde olan Türkmenlerin
hakkı vardır. Rusların hakkı
vardır. Çin – Uygur Türkleri ve Moğol
halkının da hakkı vardır. Ev, bağ,
bahçe, bölgelere göre tanımlı büyüklükte tarım alanı – tarla dışında, özel
mülkiyet olmayacaktır. Diğer araziler, kullanım amaç tanımlı, kiralanacaktır.
Arazi kullanımı, kolay ve ucuz olacaktır.
İmparatorluk sonrası, Misak – ı Milli Sınırlarının
belirlenmesinde, buna yardımcı olan, katkıda bulunan, Türkler ile birlikte savaşan,
-bu sınırlar içerisinde bulunan- Türkiye Müslüman Ermenileri dışında, başka Ermenilerin,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaya hakları yoktur.
1923 ten sonra Türkiye’ye gelenlerin
değerlendirmeye alınmasında, bu Müslüman Ermeni vatandaşlarımız tam yetkili,
kurul üyesi olmalıdırlar. Bazı göçmenlerimizde iyi insanlar. Belki, bazıları
kalmalıdırlar. (eski vatandaşlık statüsü devam yada geçici
konaklamaya dönüşüm gibi… )
Bunlar dışında, başkalarının mülkiyet hakkı da çok sınırlı
olacaktır. Bunların çoğu ile de bir bütünüz. Somut suç işleyenler, bizim konumuz
değildir. Devletimiz - hükümetimiz
gereğini yapıyor. Sap ile samanı, birbirine karıştırmayalım…
İster Libya, ister başka yer… Ötekiler
gidecekler…
Buralarda kalma hakları da yoktur.
Değerlendirme kurulunda, açık etnik kimlik
ile, eski Müslüman Ermeni vatandaşlarımızda olacaklardır.
…………
19.12.2017
19:20:38
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder