Malazgirt
Meydan Muharebesine giren Alparslan’ın görevi, mevcut imkânlar ile o savaşı
yapmaktır. Belki, yönetim konseyinde bile değildir. O görev verilmiştir. Başarılacaktır.
Avrupa
yönetim anlayışında, tek karar organı Kral – Kraliçe ise de, Türkler de, bu
yapı biraz farklıdır. Türkler; ana
yönetim ve karar organında, demokratlar ama etnikçidirler. Yönetimde olanların
Türk olması şartı vardır. Bununla birlikte, yönetimde Rus ta vardır. Nedense,
Ruslar, yadırganmıyorlar! Bunu çözmek zor oluyor.
Askeri harekât
ve bazı riskli işlerde, ‘Türkmen ne der
ise, onu tartışmasız yapınız.’ Talimatını alan Rusların –belki bilmedikleri- o
konuyu tartışan, görüşenlerin arasında Rus’un da olduğudur. O yönetim de
farklıdır. Onlar normal insanlar. Aile babaları ve o topluluk içerisinde, o
görev de olan insanlar. Görünüşte bir farkları yoktur. Seçim falan değil,
bilgi-bilgelikle, o konsey de yer almışlardır.
O yönetimin verdiği görevi yerine getirir iken, o konu lideri bağımsız
karar alır. Çevredeki herkeste, onun kararlarına uyarlar.
Belki –
mümkündür – Osmanlı imparatorluğu kuruluş çalışmalarında da, Anadolu’da, bir
Selçuklu Köyü – Kasabası ya da yerleşim yerinde, bir Rus aile vardır. O Rus Aile Reisi, Yönetim – Karar Konseyinde
olabilir. Ana kararlar verilirken görüşü alınır.
Kısaca,
Osmanlı İmparatorluğu kuruluşunda da, görünen Padişah tektir ama ana karar
organı, farklı yerleşkelerde ikamet eden, bilinen kişilerdir. Yönetim
Merkezindeki Türkmenler, o aileleri ve kişileri, detayları ile bilirler.
Din, çok
önemli değildir. O Rus, ister Hıristiyan kalmış olsun, ister Müslüman olsun.
Çevredekiler, o yönünü çok bilmezler. Bununla birlikte, onların bir yalnız
kalıp, Tanrı ile hesaplaştıkları zaman dilimi vardır. Bazen sık olur. Bazen
seyrek. Genellikle, evin bir köşesidir. Çünkü konu, sadece kendi hayatın
değildir. Birlikte olduğun toplum ve insanlar hakkında karar veriyorsun. Ruslar
da da bu böyle iken, başka bazı kavimler, bunu yanlış anlıyorlar. Bunun sorumluluğu
ağırdır.
Din’i, dış
görüntüye çevirenler hakkında, bir somut anlatı, bazen beni güldürür.
Aktif
gazetecilik yaptığım dönemlerde, Amerikan Bell Helikopter Temsilcisi şirketin
Ofis Yönetiminde bir bayan vardı. İhtilal dönemi, İran deneyimi vardı. Evli
olsa gerek ki, arkadaşlıkta ve sohbette, uygun mesafe daima olurdu. ‘Yüzeysel
olarak’ denilebilir, İran’ı konuşurduk. Oraya gelen bir başka kız, bana İran’lı
kızlar hakkında (Şimdi anlıyorum ki, bahsettiği kızlar da Müslüman Ermeni
idiler.) şunları söylemişti.
"Kara
Çarşaf ve giysiler içerisinde olduklarına bakma! İlmini bilir, ipini bir yerden
çeker isen, çırılçıplak kalır. Bazıları, altına hiçbir şey giymezler." demişti.
Kadın,
çok ayrı bir konudur. Buna çok girmeyelim. Geleneksel giysiler, daha iyi gibi…
Eşiniz,
Müslüman da olsa, Hıristiyan da olsa, -istediği an- evinde, cami de, kilise de,
kendi gönlünce dua etmesine imkân verilmelidir. (Bundan fazlasını yazma… ) Erkeği
oluşturan, gönlünü, ruhunu, bedenini rahatlatan, güvenliğini sağlayan kadındır.
…..
‘DEMOKRASİ’
denilen dönem de, Avrupa’da; yönetilenlerin, halkın, Kral’a, Saray’a karşı,
sorunlarını aktaran, çözüm getiren,
çıkarlarını koruyan bir yeniden yapılanmadır Parlamentolar. Bu tam
anlaşılamıyor!
TBMM
Eski Başkanı Bülent Arınç, ilk TBMM Başkanı olduğunun ilk haftası, bir basın
toplantısında, “ Demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesidir. Bizler, halkın
oyu ile geldik. İstersek, şunu da yaparız. Bunu da yaparız… “ anlamında,
cümleler söylemişti.
Halkın oyu ile
gelmek var ama ortada bir de, ‘KAPALI ETNİK KİMLİK HİLESİ’ konusunu bir yana
bırakalım, TEMSİL ŞEKLİNİ de bir yana bırakalım. Parlamentonun fonksiyonu tam
bilinmiyor. Parlamentoların, AVRUPA ve TÜRKİYE’DE, bu bölge ülkelerinin tarihi
geçmişlerindeki, YETKİ ve SINIRLARI ANLAŞILMIYOR. Bununla birlikte, ortada,
Kral da yok. Saray da yok. Kısaca, konuda temel ilkeleri koyan bir birey ya da
Yönetim Karar Organı da yok. Meydanı boş
bulan Brüksel ya da AB de, bunu çok bilmiyor!
BU BÖLGEDE, LİDERLERİ SEÇEN OFİSLER. Oradakilerin çoğu, bu işleri
bilmezler. -J) Tarihte hiç olmamış
bir şekilde, kendi çıkarlarına uygun kararlar alıyorlar. Sevdiğimiz kız ile
evlenmemizi de istemiyorlar. Şartları elimizden alıyorlar. Gayet normalmiş
gibi…. Vatanımızı da elimizden almak istiyorlar.
“KARADENİZ ÜÇLÜSÜ + ABD” kendi iç
düzenlemelerini yaparlarken, Avrupa’nın önemli ülkeleri ve milletleri ile ‘küs’
gibi dursalar da, - bu gereklidir- gelecekte, yine birlikte olacakları, sevdikleri,
tanıdıkları, bildikleri, Savaşları dışında, iyi anıları da çok olan, iyi halklar
ve milletler var oralarda. Ülke
güvenliği ve yönetiminizde açık verdiniz mi – affetmezler! Bu sorunlarınızı, kendi başınıza aşarsanız,
çok iyi dost olursunuz.
Bu bölgede başka insanlar yok. Başka insanlara da ihtiyaç yok. Yine, Halk İşletmeciliği - Konaklama Tesislerimizde beraber olacağız. Sorunlarımızı ortak konuşup, ortak kararlar alacağız. Yardımlaşacağız.
Bu bölgede başka insanlar yok. Başka insanlara da ihtiyaç yok. Yine, Halk İşletmeciliği - Konaklama Tesislerimizde beraber olacağız. Sorunlarımızı ortak konuşup, ortak kararlar alacağız. Yardımlaşacağız.
“Sera Meyveciliği’nin, Mevsim dışı
yapılması – sınırlandırılması.” Gibi, ortak gıda güvenliğimizi, tüm detayları
ile –açıkça- konuşacağız. Bunun dışında,
Avrupa’nın önemli ülkelerinin, kendilerine has, yeni bir YÖNETİM KONSEYİ
oluşturma ihtiyaçları var mıdır?
Karadeniz üçlüsü ülkelerde, biz bunu
kendi aramızda konuşup, bir yöntem belirledikten sonra, KENDİ BÖLGEMİZ İÇİN ‘DOĞRU OLANI’ , belki ABD
ile de görüşüp – konuşacağız. ( Ben yoruldum. Kenara çekilip, Rus Kızının
koynunda biraz dinlenip, HALK İŞLETMECİLİĞİ ve diğer yazdığım konulara
odaklanacağım. ) KARADENİZ ÜÇLÜSÜ ülkelerde, -konu başlığını- verince, bunu çok
iyi değerlendirecek bireyler- ülkeler var.
Bu nedenle, ben bu konuların dışında kalacağım.
Lideri ve üç-beş merkezi teslim alıp,
gözünü korkuttunuz mu, tüm o bölge halkının geleceğine ipotek koymak olmuyor.
Ayıp!...
Bu açığı kapatmak için; Ülkemiz için, (Küçük
bir - Yönetim Konseyi hk.) geçici bir yöntem yazmıştım. Bu atama değil, üç-beş
seçim dönemini kapsayan, etnik temsil, -belki- seçim olabilir. Vb….
Boş
dururken, eskilerden bir konuyu daha hatırlatmak istedim.
Avrupa
ülkeleri ile şimdilik küs’üz. Halk İşletmeciliği binasına onlar girmeyecekler.
ABD
ve Rusya’ya, deniz kenarı olduğu için, liman kolaylığı - Bursa, ya da Ayvalık,
İzmir civarı, nereyi uygun görürler ise, imalat atölyeleri bölgesine de,
Avrupa’dan gelenleri yaklaştırmak istemediğimizi söyleyeceğiz. Başlangıç; bu
kadar, güvenlik önlemi gerektiriyor. Sistem kurulunca, belki… ama yine de; – KARADENİZ ÜÇLÜSÜ + ABD - olarak, geleceğimizi
–gönüllü ve istekli olarak- Avrupa Halkları - ülkeleri ile birlikte yapmak istiyoruz.
…..
Saygı
ve sevgilerimizle,
1.08.2017
13:08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder