Translate

1 Ağustos 2017 Salı

SELÇUKLU DEVLETİNDE, GÖZÜKEN ALPARSLAN, GÖNDEREN BAŞKASI OLABİLİR.

Malazgirt Meydan Muharebesine giren Alparslan’ın görevi, mevcut imkânlar ile o savaşı yapmaktır. Belki, yönetim konseyinde bile değildir. O görev verilmiştir. Başarılacaktır.

Avrupa yönetim anlayışında, tek karar organı Kral – Kraliçe ise de, Türkler de, bu yapı biraz farklıdır.  Türkler; ana yönetim ve karar organında, demokratlar ama etnikçidirler. Yönetimde olanların Türk olması şartı vardır. Bununla birlikte, yönetimde Rus ta vardır. Nedense, Ruslar, yadırganmıyorlar! Bunu çözmek zor oluyor.

Askeri harekât ve bazı riskli işlerde,  ‘Türkmen ne der ise, onu tartışmasız yapınız.’ Talimatını alan Rusların –belki bilmedikleri- o konuyu tartışan, görüşenlerin arasında Rus’un da olduğudur. O yönetim de farklıdır. Onlar normal insanlar. Aile babaları ve o topluluk içerisinde, o görev de olan insanlar. Görünüşte bir farkları yoktur. Seçim falan değil, bilgi-bilgelikle, o konsey de yer almışlardır.  O yönetimin verdiği görevi yerine getirir iken, o konu lideri bağımsız karar alır. Çevredeki herkeste, onun kararlarına uyarlar.

Belki – mümkündür – Osmanlı imparatorluğu kuruluş çalışmalarında da, Anadolu’da, bir Selçuklu Köyü – Kasabası ya da yerleşim yerinde, bir Rus aile vardır.  O Rus Aile Reisi, Yönetim – Karar Konseyinde olabilir. Ana kararlar verilirken görüşü alınır.

Kısaca, Osmanlı İmparatorluğu kuruluşunda da, görünen Padişah tektir ama ana karar organı, farklı yerleşkelerde ikamet eden, bilinen kişilerdir. Yönetim Merkezindeki Türkmenler, o aileleri ve kişileri, detayları ile bilirler.

Din, çok önemli değildir. O Rus, ister Hıristiyan kalmış olsun, ister Müslüman olsun. Çevredekiler, o yönünü çok bilmezler. Bununla birlikte, onların bir yalnız kalıp, Tanrı ile hesaplaştıkları zaman dilimi vardır. Bazen sık olur. Bazen seyrek. Genellikle, evin bir köşesidir. Çünkü konu, sadece kendi hayatın değildir. Birlikte olduğun toplum ve insanlar hakkında karar veriyorsun. Ruslar da da bu böyle iken, başka bazı kavimler, bunu yanlış anlıyorlar. Bunun sorumluluğu ağırdır.

Din’i, dış görüntüye çevirenler hakkında, bir somut anlatı, bazen beni güldürür.  
Aktif gazetecilik yaptığım dönemlerde, Amerikan Bell Helikopter Temsilcisi şirketin Ofis Yönetiminde bir bayan vardı. İhtilal dönemi, İran deneyimi vardı. Evli olsa gerek ki, arkadaşlıkta ve sohbette, uygun mesafe daima olurdu. ‘Yüzeysel olarak’ denilebilir, İran’ı konuşurduk. Oraya gelen bir başka kız, bana İran’lı kızlar hakkında (Şimdi anlıyorum ki, bahsettiği kızlar da Müslüman Ermeni idiler.) şunları söylemişti.

"Kara Çarşaf ve giysiler içerisinde olduklarına bakma! İlmini bilir, ipini bir yerden çeker isen, çırılçıplak kalır. Bazıları, altına hiçbir şey giymezler." demişti.

Kadın, çok ayrı bir konudur. Buna çok girmeyelim. Geleneksel giysiler, daha iyi gibi…
Eşiniz, Müslüman da olsa, Hıristiyan da olsa, -istediği an- evinde, cami de, kilise de, kendi gönlünce dua etmesine imkân verilmelidir. (Bundan fazlasını yazma… ) Erkeği oluşturan, gönlünü, ruhunu, bedenini rahatlatan, güvenliğini sağlayan kadındır.
…..

‘DEMOKRASİ’ denilen dönem de, Avrupa’da; yönetilenlerin, halkın, Kral’a, Saray’a karşı, sorunlarını aktaran, çözüm getiren,  çıkarlarını koruyan bir yeniden yapılanmadır Parlamentolar. Bu tam anlaşılamıyor!

TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç, ilk TBMM Başkanı olduğunun ilk haftası, bir basın toplantısında, “ Demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesidir. Bizler, halkın oyu ile geldik. İstersek, şunu da yaparız. Bunu da yaparız… “ anlamında, cümleler söylemişti.

Halkın oyu ile gelmek var ama ortada bir de, ‘KAPALI ETNİK KİMLİK HİLESİ’ konusunu bir yana bırakalım, TEMSİL ŞEKLİNİ de bir yana bırakalım. Parlamentonun fonksiyonu tam bilinmiyor. Parlamentoların, AVRUPA ve TÜRKİYE’DE, bu bölge ülkelerinin tarihi geçmişlerindeki, YETKİ ve SINIRLARI ANLAŞILMIYOR. Bununla birlikte, ortada, Kral da yok. Saray da yok. Kısaca, konuda temel ilkeleri koyan bir birey ya da Yönetim Karar Organı da yok.  Meydanı boş bulan Brüksel ya da AB de, bunu çok bilmiyor!  BU BÖLGEDE, LİDERLERİ SEÇEN OFİSLER. Oradakilerin çoğu, bu işleri bilmezler. -J) Tarihte hiç olmamış bir şekilde, kendi çıkarlarına uygun kararlar alıyorlar. Sevdiğimiz kız ile evlenmemizi de istemiyorlar. Şartları elimizden alıyorlar. Gayet normalmiş gibi…. Vatanımızı da elimizden almak istiyorlar.

“KARADENİZ ÜÇLÜSÜ + ABD” kendi iç düzenlemelerini yaparlarken, Avrupa’nın önemli ülkeleri ve milletleri ile ‘küs’ gibi dursalar da, - bu gereklidir- gelecekte, yine birlikte olacakları, sevdikleri, tanıdıkları, bildikleri, Savaşları dışında, iyi anıları da çok olan, iyi halklar ve milletler var oralarda.  Ülke güvenliği ve yönetiminizde açık verdiniz mi – affetmezler!  Bu sorunlarınızı, kendi başınıza aşarsanız, çok iyi dost olursunuz. 

Bu bölgede başka insanlar yok. Başka insanlara da ihtiyaç yok. Yine, Halk İşletmeciliği - Konaklama Tesislerimizde beraber olacağız. Sorunlarımızı ortak konuşup, ortak kararlar alacağız. Yardımlaşacağız.

“Sera Meyveciliği’nin, Mevsim dışı yapılması – sınırlandırılması.” Gibi, ortak gıda güvenliğimizi, tüm detayları ile –açıkça- konuşacağız.  Bunun dışında, Avrupa’nın önemli ülkelerinin, kendilerine has, yeni bir YÖNETİM KONSEYİ oluşturma ihtiyaçları var mıdır?

Karadeniz üçlüsü ülkelerde, biz bunu kendi aramızda konuşup, bir yöntem belirledikten sonra,  KENDİ BÖLGEMİZ İÇİN ‘DOĞRU OLANI’ , belki ABD ile de görüşüp – konuşacağız. ( Ben yoruldum. Kenara çekilip, Rus Kızının koynunda biraz dinlenip, HALK İŞLETMECİLİĞİ ve diğer yazdığım konulara odaklanacağım. ) KARADENİZ ÜÇLÜSÜ ülkelerde, -konu başlığını- verince, bunu çok iyi değerlendirecek bireyler- ülkeler var.  Bu nedenle, ben bu konuların dışında kalacağım.

Lideri ve üç-beş merkezi teslim alıp, gözünü korkuttunuz mu, tüm o bölge halkının geleceğine ipotek koymak olmuyor. Ayıp!...

Bu açığı kapatmak için; Ülkemiz için, (Küçük bir - Yönetim Konseyi hk.) geçici bir yöntem yazmıştım. Bu atama değil, üç-beş seçim dönemini kapsayan, etnik temsil, -belki- seçim olabilir. Vb….

Boş dururken, eskilerden bir konuyu daha hatırlatmak istedim.

Avrupa ülkeleri ile şimdilik küs’üz. Halk İşletmeciliği binasına onlar girmeyecekler.
ABD ve Rusya’ya, deniz kenarı olduğu için, liman kolaylığı - Bursa, ya da Ayvalık, İzmir civarı, nereyi uygun görürler ise, imalat atölyeleri bölgesine de, Avrupa’dan gelenleri yaklaştırmak istemediğimizi söyleyeceğiz. Başlangıç; bu kadar, güvenlik önlemi gerektiriyor. Sistem kurulunca, belki… ama yine de;  – KARADENİZ ÜÇLÜSÜ + ABD - olarak, geleceğimizi –gönüllü ve istekli olarak- Avrupa Halkları - ülkeleri ile birlikte yapmak istiyoruz.

…..
Saygı ve sevgilerimizle,


1.08.2017 13:08

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it