Translate

20 Mayıs 2017 Cumartesi

BLOG, WEB SAYFASI – KAPANIŞ NOTLARI:

F-16 Projesinden, Karargâh Teknik Geliştirme bölümüne alındığım günler.
Akşam, Binbaşı Rütbesinde, Komando Tugayından, bir komando subayının evindeyiz. Bu subay ile tanışıklığımız eskidir.

Askerlik dönemimde, subay gazinosunda bir akşam eğlencesi var. 
Sahneye oturmuş bir subay, kaba boydan bir uzun hava türkü okuyor.  Orkestra da susmuş. Salonda çıt yok. Herkes onu dinliyor. Karargâh Destek bölüğünün üsteğmeni.

Ertesi günlerde, yanında bir güzel kız var. Öğrendik ki, yeni evliler.
Ardahan da, bir kıza ‘güzel’ demek zor iş! Çünkü, Ardahan’da,  Türkiye Standartları üstünde, güzel kız çok var.
Nöbetçi subayı olduğumuz günlerden çok, bir plan tatbikatta, kum havuzunda, diğer komutanlar ölmüş, bizim askeri birliği ben idare ediyorum. Sorulan sorularda, verdiğim cevaplarda, savunma – taarruzlarda,  sözlerim destekli mi? Karavana mı dır? (=Atışlar boşa mı gidiyor?) Komutanlara çaktırmadan, onun gözüne bakarak, anlamaya çalışıyorum. Böyle bir geçmişimiz var.
O yıllarda ise, Kayseri’de görevli idi. Akşam biraz erken gelmiştim. Yemeği onlarda yemiştim. ve daha sonra konuk – misafirler geldiler.

Gelenlerden birisi, genç bir komando teğmen ve eşi. Yeni evliler.  Ertesi gün, göreve çıkacağı, -o yıllarda- güneydoğu’ya gideceğini öğrenince, biraz da saygı ile, her ikisine de, daha duyarlı ve özenli davrandım. O yıllarda, o bölgede görev, zor işti! Bunların dışında, galiba bir-kaç ta pilot vardı. Normal sohbet seyrinde, sehpamızın üstünde, rakı – kuruyemiş, meyve vb. ya da bira da olabilir. Hafif sohbet içkilerini de yudumluyoruz.  O gün den, o akşamdan aklımda alan, bir pilotumuzun eşi hanımefendi, Suriye’den geldiğini söyledi. Suriyeli olduğunu…
Detaya giremedim.  Soru sormadım. Ama bu durum, o günden beri kafama takılır. Neden?

Kara deniz’li binbaşı arkadaşın, çok sonra – şimdilerde, isminden – Müslüman Ermeni isim, soyad listesinden- çıkarılan sonuç, ‘Müslüman Ermeni’ olduğudur. Sarışın, uzun boylu eşi hanımefendi de öyle. Ailesi içerisinde bürokratta var. Ben tanışmadım.  Bazı konularda düşünce ve uygulamalarını, dıştan biliyorum.  Şimdi halen görevde ise, etkili bir noktada olsam, vali olarak, görev atamasını yaptırırdım.

Ayrıca, onun üsteğmenlik yıllarındaki, tanıdığım kişiliği ve görüşleri ile, güneydoğu’da da beraber olsak, - diyelim, örnek olarak;- Saddam dönemi, ABD nin açıkladığı yasak bölge kapsamında, Türkiye sınırının hemen karşısında, Saddam’ın bir silah deposu - cephaneliği olsa idi. Ve depo gelecekte, düzensiz – başka güçlerin eline geçme ihtimali açık olarak var! 

Komutana – Generale söylesek. Orası, “Güvenlik sınırımızın dışındadır.” Cevabını alsak ve o depoyu soymaya ya da havaya uçurmaya, General izin vermese bile.... 

Gündüzden anlaşıp, o bölgeye bizim bölükten nöbetçiler olmasını sağlayıp, -onlar da daha iyi paylayıcı uzmanları vardı.- kendi bölüklerinden de,  iki-üç patlayıcı uzmanı ile,  gece, Irak sınırını geçip, cephaneliğe girip, orayı havaya uçurma düzeneğini kurup,  eski teknoloji,  -uzaktan kumanda yok- makaradan tel hat döşeyerek, bizim sınıra geçince, basmalı kolu indirip, o depoyu havaya uçurmaya birlikte gidebilirdik. Kısaca, onun ‘Müslüman Ermeni’ aile geçmişi olması, önemli değildir.

Yine, neden?
Bildiğim kadarı ile, Cumhuriyetin kuruluş döneminde (1923) vatandaşımız.  Belki, aile içinden de, Osmanlının son dönemi savaşlarda, şehit olanlar vardır.  Eskiden, (Bu ‘dinciler’ icat edilmeden önce)  Karadeniz’den, çürük adam çıkmazdı.  Sıkıntı, bunlarda değildir.

Geçen hafta, radyo dan, bir haber duydum. İstasyon arar iken, yarım işittim. İçişleri bakanlığımızdan bir yetkilinin açıklaması.  Suriye’den, Savaş dönemi veya son 10 yıl da da olabilir.  SURİYE’DEN, 15 BİN KİŞİ, TÜRKİYE VATANDAŞLIĞINA GEÇMİŞ!  İstisnası, tahmin – onların hepsi ‘MÜSLÜMAN ERMENİ’ dirler ya da, Müslüman etnik kimliği ile vatandaş olanlardan,

- belki –  de içlerinde, 1910 lar da olduğu gibi;
‘GİDELİM TÜRKİYE’YE, KIRALIM TÜRKLERİ. OLSUN ERMENİSTAN!’ diyen kişiler de vardır.   ve bunların, polis, emniyet üst kademe, jandarma – ordu, bürokrasi de, en iyi görevlere, 5-10 yıl içinde, çok önemli görevlere gelmeleri için mi? VATANDAŞLIK VERİLDİ!..

Bu durum, benim kadar, o subay arkadaşları ve hepimizi ilgilendirir!....
Bu duruma ve uygulamalara, ülkemizin – hepimizin güvenliği için, -can pazarında- bedel ödemiş, Karadeniz’li, Rize’li,  Osman Pamukoğlu Paşa’da buna karşı olur.

BÖYLE VATANDAŞLIK VERİLMEZ!!!!!!!!!!
Ne olur ise olsunlar, bunların hepsi, teker teker yeniden incelenip, geçici konaklama – geçici vatandaşlık statüsüne dönüştürülmelidirler. 

SAP İLE SAMANI, BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYALIM.
Gerçekçi ve doğru olalım.
Bazı dış güçler, böyle vatandaşlıklar vermemizi isteyebilirler. Bunun ortamını, gerekçesini hazırlar ve gelecek yıllar için, el ovalarlar.   Bunlar, basit değil, geleceğe yönelik, çok önemli yatırımlardır. Tehditlerdir.

*  *  *

Sanıyorum, önce Gazete Patronu Aydın Doğan’ın yanında yetişmiş, sonra Cumhurbaşkanımız Başbakan iken, uzun dönem yanında –en önemli – Danışman görevinde bulunmuş; HAYATINDA, HİÇ DAMDAN DÜŞMEMİŞ! ‘Müslüman Ermeni’ bir Başbakan Yardımcımız vardı. Bir-kaç yıl öncesine kadar da, TRT den sorumlu idi. Şimdi, bir kenarda duruyor. Onun şu anlamda bir tabiri -tanımı vardı.

‘Türk Milleti, asırlar boyu, zor da, dar-da kalanlara vatan kapılarını açmış ve onlara sığınma hakkı vermiştir.’

Öncelikle, bu durum, Türk Milletinin övünülecek bir vasfı değil, tüm Kutsal Kitaplar da, açık talimat olarak verilmiş bir hükümdür.  Bu ayet tanımlarına Türk Milleti de uyacaktır.  Çünkü, Türk Milleti, inançlı bir millettir.

Özellikle afetlerde, savaş durumların da, bir toplum ve topluluğa yönelik toplu kıyımlarda, bunu yapmak – bu yardımda bulunmak, insani bir görevdir.  Kim olur ise, olsun. Zor da, dar da kalanlara, geçici barınma hakkı verilmelidir.  Bu şartların oluşması çok zaman alır ise, onlara, anlayışlı davranılmalıdır.  Yardımcı olunulmalıdır. Tarihi, geçmiş ve gelecekte, bir risk olmayan millet ya da grup ise, (Devlet Memuru olma kısıtlaması olan – SSK sözleşmeli çalışma hakkı olan) geçici vatandaşlıkta (*) verilebilir. (Bu seçenek, farklı isimlendirmeler ile, çeşitlendirilebilir.)

Onlar da doğru duracaklar. Kanunlara ve toplumsal yapıya uyacaklar.
Çeşitli neden ve durumlarda, -insanların ellerinde olmayan bazı düzenlemeler vardır.- 1800 lerden sonra, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde, geleceğe yönelik, iç göçler yaptırılır iken, -din değiştirmiş- gözükerek,  ya da kendi isteği ile Müslüman olanlar vardır. Türk – Türkmen diye kendilerini tanımlayan, Ermeni bazı vatandaşlarımız, Osmanlı İmparatorluğu dağılma döneminde, Türkler ile birlikte ‘net-açık’ duruş sergileyenler de vardır.  Cumhuriyetin kuruluşunda (1923) böyle olanlar, Türk Statüsündedirler.  (Askerlik ve nüfus kayıtlarında ise; Müslüman Ermenidirler.)

Olayların farkında olmadan, iki-üç kuşak geçtikten sonra, yaşam değeri, yaşam tarzı olarak ta, yapı değiştirmişlerdir.  Nihayetinde, bunların hepsi de insan. Bu durumu akılcı ve doğru görenler de vardır. 

Geçen sürede, herkes açık etnik kimlikte olsa, birliktelikte, hiçbir sorun da kalmazdı. Bilinerek, evlilikler yine yapılırdı Daha sağlam ve iyi evlilikler de olurdu.  Dış güçler de, onlara dayalı hesaplarda yapamazlardı. Bunların çoğunluğu, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda, savaşlarda, iç olaylarda, vatandaşlık hakkını sağlama – garantiye almış insanlardır.  Senden – benden bir farkları yoktur.  BUNLAR DIŞINDA, BAŞKALARINA VATANDAŞLIK VERMEK, MİSAK_I MİLLİ İLKELERİNE AYKIRIDIR.  Cumhuriyet Kurulduktan sonra ki bazı uygulamalar, aile geçmişi ‘Müslüman Ermeni’ olan, bu ülkenin, asli vatandaşlarının da bir sorunudur. Hepimizin vatanını ve geleceğini tehdit etmek ihtimali olanlar, bu ülkeye ‘Asli Vatandaş’ yapılamazlar.

Daha açıkçasını söyleyeyim mi?
Somut örnek üzerinden gider isek; Eğer ‘Müslüman Ermeni’ aile geçmişinden geliyor ise, Osman Pamukoğlu Paşanın da içinde olacağı bir Komisyon’un, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana vatandaşlığa geçenlerin –grup, grup incelenmesi- belki, vatandaşlık statülerinin değiştirilmesi, hepimizin ihtiyacı ve güvenliği için gereklidir. 

(Bu kadar)
18.05.2017 15:48:00

(*) Üst metinde kullanılan ‘Geçici Vatandaşlık’ deyimi, -geçici ikamet izni- geçici çalışma izni anlamına daha yakındır. Her ülkenin, kendisine has bazı özellikleri vardır. Bu özellikler, Güvenlik Kavramı ile de yakın bağlantılıdır. Oluşum-kuruluş ilkelerine de uygun olacaktır.

Avrupa Birliği (AB) ‘nin, yakın gelecekte, şekil değiştireceği beklentisi vardır. Bölge dışı Ukrayna, Gürcistan, Moldova dışında, AB tam üyesi ülkelerden de, başka ayrılmalar beklenmektedir.  AB’nın, tanım ve amaç değiştirmeye de ihtiyacı vardır.  Belki de, AB üyesi ülkeler de, üç sınıfa ayrılıp, bazı ülkelerin vatandaşlarının serbest dolaşımına kısıtlama – sınırlamalarda getirilecektir.  Sınır kontrolleri, ister istemez artacaktır. Teknolojik kontrol yeterli olmayınca, sınıflandırma pasaport-kimlik değişimine gidilecektir. Kısaca, son 40-50 yıl da, şekil değiştiren, öngörülen, beklenen sistemler değil, daha farklı ve doğru sisteme geçilecektir. Tahmin, son durum tanımlarından – tanımlamalarından sonra, Avrupa ülkelerinin hepsi de, kapalı bir iç çalışma ve yeni düzenlemelere gideceklerdir.

Türkiye’de, arazi ve vatandaşlık konuları, hep bir ‘oldu-bitti’ye getirildi!
Büyük Şehirlerde,  imar planına uygun, arazi – arsa düzenlemeleri olan, yer gösterici ‘Çap’ denilen, bilgi ve belgelerin yenileri yapılıyor. Yenileri çiziliyor ve eskisi rafa kaldırılıp, ona uygun,- sanki yasal gibi-  yeni imar izinleri ve tapular veriliyor! Arazi, kâğıt üzerinde, konum ve şekil değiştiriyor ve Devlet arazileri yasal olmayan şekilde, bireylere dağıtılıyordu. Hiç kaydı olmayan yere, ya da yukarıda bahsedilen yeni ‘çap’ düzenlemesine uygun, tek etnik gruptaki kişiler, gösterilen yerlere, apartman – bina yapıyorlar. Belediye, tapu kaydında olmayan yere,  elektrik – su veriliyordu.
Buralara sahip olanların bir kısmı da, hileli yol ile vatandaşlık almış insanlar! Ya da vatandaş bile değiller, belediyelerin korumasında, yemek verilen, ev verilen yeni insanlar!

Başka ne denir ki??? Belediye Meclis üyeleri de (iktidar ya da muhalefet) tek etnik grup. Hepsi bu kadar açık.

Avrupa ülkelerinden, hiç yardım almadan, bazı Avrupa ülkelerini bilgilendirmeden bu işler yapılmalıdır.  Bizleri yanıltırlar. Aldatırlar. Kandırırlar.

DOST, GEÇİŞ DÖNEMLERİNDE BELLİ OLUR.
Amerika- Rusya ve iyi hukukçu ihtiyacı olunca, Ukrayna’dan da hukukçular gelmeyince, bu konuyu tek başımıza çözemeyiz. Uluslar arası, çok güçlü ve örgütlüdürler. Aynı modeli, tüm Türk ülkelerinde uyguluyorlar.

Sadece Irak, Suriye değil, Afganistan ve Pakistan’daki, Balkanlardaki Müslüman Ermenileri de bu ülkelere ve –belki Rusya’ya da- dolduruyorlar. Moldova ve Gürcistan’a da… (Bazıları da ‘Türk’ rolünde) Bunu bilinçli ve sistemli, süreli bir plan çerçevesinde yapıyorlar.

Tüm bunlar ile beraber, mevcut yapılanmada, bu konuda o yanlışları olanlara aldanmış,  arazi – ev konusunda, suç ortağı yapılmış, gerçek vatandaşlarımızdan –az, düşük gelirli olanlarının-, birden mağdur olmalarını önleyici, sahte sahiplikten,-  belki yakınlarda bir başka yerde, süreli kiralamaya – dönüştüren bir yeni düzenleme de yapılmalıdır. Çünkü, devlet; vatandaş, halk için vardır.

============

İNGİLİZLERİN, FRANSIZ ERMENİLERİ ile RUSLARA HAZIRLADIKLARI TUZAK, SONUÇTA BAZI İNGİLİZLERİ NASIL ETKİLEDİ?

Ortaokul yıllarımda, Kayseri Caddelerinde, genellikle yazlık ya da kapalı sinema salonları yakınlarında, eski kitap ve yarı çıplak kız dergileri – eski çıplak kız gazetelerini satan seyyar satıcılar vardı.  O dergiler, ‘PAZAR’ adı ile çıkan bir gazete idi. Apıç arası gözükmezdi ama resimler, renkli - çıplak olurlardı. Buna benzer, ülke içi, eski yayınlar.  Yabancı dergi olmazdı. Bizim yaşımızdaki çocukların ilgileri; onların yanında, TEKSAS, ÇELİK BLEK; TOMMİKS, KİNOVA, RET KİT, eski çizgi romanları satın alır, okur ve aide ederdik. Ucuza mal olurdu.

Bir gün, onların birisinde, 3. hamur kâğıda basılı bir kitap gördüm.  Küçük ebatlı. Cep tipi ve kapağında, yarı beline kadar açık bir kız fotoğrafı olan kitap. Bir-kaç sayfasına baktım.  Günümüzde, ‘cinsel fanteziler’ denilen şeyler yazıyor. Kitap satan – kiralayan adam,  elimden aldı. “O kitaba bakamazsın!” Dedi.  Okumamız yasak mış.  Zaten orada okuduklarımızı, basit çizgi romanları bile,  ev’e de götüremezdik.  İsteyen, kaldırımlara oturur. Okur ve iade ederlerdi.
Lise yıllarımda, ayrıca bekâr evim vardı. İstediğim kitabı alırdım. Okurdum.
Tesadüf bir arkadaşta, benzeri bir kitap gördüm.  Ödünç aldım. İlk kez okuyorum.
Kitabı okuyup – bitirene kadar, sabaha kadar, yatakta, kaç kere kıvrandım.
Breh… Breh… Hiç olmayacak şeyler….
Ondan sonra, o tür kitaplara bakmazdım. İade ettiğim arkadaşa da görüşümü söyleyince, o da bir yol ile, o kitabı kaybetti.

O kitapların ne olduğunu, çok yıllar sonra, aşağıda bir yazıda ‘Tarihi Notlar’ diye adı geçen, küçük kitapçıkta buldum.  O kitapların – bazı çeşitleri- bir ülkeyi işgal etmeden önce, o ülkeyi işgale hazırlama amaçlı yapılan, bilimsel bir çalışma imiş!!!

Sadece, sözü geçen ‘tarihi notlar’ kitapçığında değil, başka eski kaynaklarda da, Fransa, sanki ‘Fransız Ermenileri’ aracılığı ile, İngilizler tarafından, istenilen şekle dönüştürülecek bir ülke ya da toplum gibi bir izlenim ‘daima var’ gibi idi. 

FRANSA – RUSYA arasında bir savaş çıkarılmak isteniliyor.  O dönem İngilizlerinin araştırmalarında, yönetim de ve halk için de, Rus etnik kökeninden gelenler, aile yaşamları, kadın-erkek ilişkileri, beklenilenin üstünde, düzgün ve iyi.  Daha önemlisi, İncil’e uygun yaşıyorlar.

Bu duruma bitirmek ve evlilikler de, evlilik dışı cinsel yaşamı özendirmek, teşvik etmek, akla getirmek için, insanları bu konuda düşündürmek için, Fransızca yazılmış olan birkaç fantezi kitabının yazarlarını araştırıyorlar.  O yazarların, Fransız Ermenileri oldukları öğrenilince, Fransa’da o kitapları basan matbaadan, onlar ile irtibata geçiyorlar.

Küçük kitapçıkların başlığı, “Rus Saraylarında, Güvenli Cinsel İlişkiler.”
Saray yönetiminde, devlet üst kademesinde görevli insanların eşleri, aile değerleri ve eşlerine bağlı kadınlar. Bununla birlikte, sadece bir tane, tek kişi ile de, evlilik dışı, gizli, sürekli ilişkileri var. Konu bu. Bunu anlatan, öğreten, yol gösteren, ayrıntı veren, yeni fantezi kitap siparişleri veriliyor. 

70 – 80 tane gelen kitaplardan, önce 15 – 20 si, sonra 30-35 kitap, Saray Rus kadın isimleri ile,  Rusya Ermenileri tarafından Rusça’ya, Rus Diline çevriliyor.  Rusya’da dağıtımında ya da sonraki aşamalarda, ne oldu – neler oldu? Bunlar verilmiyor ama bir-kaç yıl içinde, İngiltere’de eğitim görmüş ya da İngilizlerden eğitim almış, çok sayıda Fransız Ermenisi bayanlar, Rusya’ya girerler. Alt Ermeni çeşitlerinden bir gruba, sadece eğitim değil, mesleki ya da spor vb. amaçlı yatılı okullar açıldığı, o okullardan kızların, saraya ya da devleti yönetenlere gönderildiği türünde bir ek notta var idi.

İngiltere’de, Rusça’ya çevrilen kitapların aynı ile birlikte, erkek ilişkilerini cazip gösteren başka fantezi kitapların da piyasaya çıktığı sonradan fark edilir. Fransa kaynaklı ama o matbaanın baskısı değil! Bir süre sonra da, bazı İngiliz kızları, Rusya’daki okul türü eğitime tabi tutulurlar. ve o yıllarda, İngiltere’de, normalin üstünde bir oranda, çarpık ilişkiler gelişir. Çok daha sonraki yıllarda, İngiltere’yi çok etkileyen kitapları yazan kişi, Fransa’da tespit edilir.  Ve o kişinin, cinsel yönden iktidarsız olduğu, kadın-erkek ilişkisini başaramadığı – yapamadığı, sürdüremediği öğrenilir.

Bu paragrafın son satırları, bu alandaki düşman saldırılarına hazırlıklı olunulması ile birlikte, insan karakteri, aile düzenlerini bozmaya çalışanların, bumerang etkisi ile, kendilerinde çok daha büyük hasarlar oluşma ihtimalinden söz edilip, savaş öncesi ve savaş durumunda da bu konulara dikkat edilmesinin gereği ve önemi vurgulanıyordu.

Son söz; Savaş Geçicidir. İnsanlar, İnsanlık ve ülkeler kalıcıdırlar. Savaşta bile olsanız, bir gün dost olarak yaşayacağınız bir toplum -ülke özelliğini bozmaktan kaçınma öğütleniyordu.

18.05.2017 18:01:05

EK: Özel Uyarı notu:
Yukarıda anlatılmak istenilen; Çoğu insanın yaşam sürecinde, değişik durumlarda, konumlarda, farklılıklar olabilir. O durumlar bireyi ilgilendirir. Bununla birlikte, günümüzdeki Savaş Mantığı ve modelleri, geçmişten çok çok farklı değildir.  Bir milleti ve ülkeyi, toplumu hedef alıp, geçmişte, yapılan bazı çalışmalardan söz ediliyor. Bunların farklı şekilleri, günümüzde de vardır. Etnik geçmişiniz Rus, İngiliz, Türk ya da başka bir millet olduğu için, özel hayatınıza, aile bireylerine –özel amaçlı- yapılan saldırılardan bahsediliyor. Devletin bu ihtimallere karşı da örgütlenmesinin gereği anlatılıyor.
=============================   

DİN” KONUSUNDA, KORKULAN NEDİR?

Dünyanın dertleri – sıkıntıları bitmez.
Kendi ülkemizde, sınırlı bir alan da, bir korunakta, vatanımızda yaşar iken, bazı konular da, bazı temel ilkelere uyma zorunluluğu vardır.  İster aynı inanç grubunda olalım, ister farklı yaşam tarzında ya da farklı bir inanç sisteminde.

Kutsal kitaplardaki temel esasta, inançlı insanlar; mümindirler.
Aynı inanç grubunda olanlar ile de, ihtilafa düşülebilir. Anlaşmazlıklar olabilir. Farklı inanç grubunda olanlar ile de.  Bir din mensubu olmak, o din’in kurallarına göre yaşadığınız – olduğunuz anlamına gelmez. Başkalarına, din – inanç konusunda, size, ailenize, toplumunuza zarar vermediği sürece konuşma ve tartışma hakkınız yoktur. Özellikle günümüzde, her isteyenin istediği kitabı alıp okuma hakkı vardır.

Bu durumda sıkıntı, biraz da, Kutsal Kitapların, tercüme, kelime anlamlandırma, kelime yorumlanma yanlışlarından da kaynaklanan bazı eksikler vardır.  Bu konuda bile, tartışmak – konuşmak, bana göre yanlış sonuçları ortaya çıkarıyor.  Karşınızdaki kişinin isteyip – beklediği de bu harekettir. O konularda, böyle bir sezinti olunca, onlardan uzak durmak gerekiyor.  Bir kelimenin, başka bir kelime ile değiştirilmesi bile, çoğu konuda farklı sonuçlar doğurabilir. Bunun nedenleri de, kutsal kitaplarda vardır. Bazı konuları, kısmet olur ise, kişinin – bireyin kendisinin bulması – görmesi gerekiyor.  Nihayetinde, farklı isimler ile söylenilen semavi din mensuplarının, en önemli konuda, birbirleri ile evlilikte bile bir sıkıntı olmaması çok şey ifade ediyor.

Bunun bir etnik grup tarafından ele geçirilmesi, gâvurluktur.
Kusura bakmasınlar ama İmam Hatip Okullarının yatılı bölümlerine, hep Müslüman Ermeni aile geçmişinden gelenleri alıp, Türkleri uzak tutmak, gâvurluktur. (*) Bu konu, Üniversitelerde, parasız yatılı okulları ele geçirmeye de benzemez. Tek Tanrı’lı Din mensupları, kardeştirler. İnanan insanlar kardeştirler.  Ortaokul’dan sonra, 4 yıllık lise eğitimini tamamlayınca, birden – sınavsız, hemen ‘Devlet Memuru oluyorlar’ diye, bir camiye imam oluyorlar diye, bu ülkenin evlatları arasında, temel de, dini konuda, etnik ayrımcılık yapmak, din’i; baştan bozmak demektir. Ermeni örgütlenmesinin, -gerçek olmayan- siyasal, etnik İslam’ın temelini atanlar, o okula, davet üzerine kayıt yaptıran çocuklar değil, bu organizasyonu yapanlardır. Bunda Allah rızası yoktur. O eski dönemler de, bir tane bile, yatılı, etnik olarak Türk öğrenci yokmuş!!!!!

O çocukların bilmeden, ne olduğunu anlamadan öğrenci olanların arasında benim birkaç yakınım da vardı. İlkokulda iken, onların arasına gider, okulda yatardım.  Orada, diğer cemaatlerde - dini gruplarda olduğu gibi, kötü bir şey yapılmıyordu ama amcamın oğlunun annesi bile Ermeni imiş!... (Beni de, tek oğlu kadar sever. )  Aile de o tür bir Ermeni olmayanın çocukları da, oraya alınmıyorlarmış!!!!

Bunları açık konuşarak, sakin ve makul bir şekilde, geleceğe yönelik, normal bir döneme, birlikte girmeliyiz. Gerçek etnik kimliklerini gizlemek için, “KAPALI ETNİK KİMLİK” kıskacından kurtulup, dış güçlerin elinden, bu ayrıştırma silahını almalıyız. Türkiye’de sinmiş bekleyen, başka kötü niyetlilerin hesaplarını birlikte bozmalıyız.  DİN, bu kapalı hesapların bitmesinden sonra, normal seyirde, gerçek yerini almalıdır.

Din ve inanç konusundan, etnik konular ayrı tutulmalıdır. Dini mesajlar ve kutsal kitaplar herkesindir. Herkes te, o tür görevlerde olmalıdır.

18.05.2017 20:50:16

….
(*) "gavur" anlamında değil, mecazi anlamdadır.

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it