F-16
Projesinden, Karargâh Teknik Geliştirme bölümüne alındığım günler.
Akşam,
Binbaşı Rütbesinde, Komando Tugayından, bir komando subayının evindeyiz. Bu
subay ile tanışıklığımız eskidir.
Askerlik
dönemimde, subay gazinosunda bir akşam eğlencesi var.
Sahneye
oturmuş bir subay, kaba boydan bir uzun hava türkü okuyor. Orkestra da susmuş. Salonda çıt yok. Herkes
onu dinliyor. Karargâh Destek bölüğünün üsteğmeni.
Ertesi
günlerde, yanında bir güzel kız var. Öğrendik ki, yeni evliler.
Ardahan da,
bir kıza ‘güzel’ demek zor iş! Çünkü, Ardahan’da, Türkiye Standartları üstünde, güzel kız çok
var.
Nöbetçi
subayı olduğumuz günlerden çok, bir plan tatbikatta, kum havuzunda, diğer komutanlar
ölmüş, bizim askeri birliği ben idare ediyorum. Sorulan sorularda, verdiğim
cevaplarda, savunma – taarruzlarda,
sözlerim destekli mi? Karavana mı dır? (=Atışlar boşa mı gidiyor?)
Komutanlara çaktırmadan, onun gözüne bakarak, anlamaya çalışıyorum. Böyle bir
geçmişimiz var.
O yıllarda
ise, Kayseri’de görevli idi. Akşam biraz erken gelmiştim. Yemeği onlarda
yemiştim. ve daha sonra konuk – misafirler geldiler.
Gelenlerden
birisi, genç bir komando teğmen ve eşi. Yeni evliler. Ertesi gün, göreve çıkacağı, -o yıllarda-
güneydoğu’ya gideceğini öğrenince, biraz da saygı ile, her ikisine de, daha
duyarlı ve özenli davrandım. O yıllarda, o bölgede görev, zor işti! Bunların
dışında, galiba bir-kaç ta pilot vardı. Normal sohbet seyrinde, sehpamızın
üstünde, rakı – kuruyemiş, meyve vb. ya da bira da olabilir. Hafif sohbet
içkilerini de yudumluyoruz. O gün den, o
akşamdan aklımda alan, bir pilotumuzun eşi hanımefendi, Suriye’den geldiğini
söyledi. Suriyeli olduğunu…
Detaya
giremedim. Soru sormadım. Ama bu durum,
o günden beri kafama takılır. Neden?
Kara
deniz’li binbaşı arkadaşın, çok sonra – şimdilerde, isminden – Müslüman Ermeni
isim, soyad listesinden- çıkarılan sonuç, ‘Müslüman Ermeni’ olduğudur. Sarışın,
uzun boylu eşi hanımefendi de öyle. Ailesi içerisinde bürokratta var. Ben
tanışmadım. Bazı konularda düşünce ve
uygulamalarını, dıştan biliyorum. Şimdi
halen görevde ise, etkili bir noktada olsam, vali olarak, görev atamasını
yaptırırdım.
Ayrıca,
onun üsteğmenlik yıllarındaki, tanıdığım kişiliği ve görüşleri ile,
güneydoğu’da da beraber olsak, - diyelim, örnek olarak;- Saddam dönemi, ABD nin
açıkladığı yasak bölge kapsamında, Türkiye sınırının hemen karşısında,
Saddam’ın bir silah deposu - cephaneliği olsa idi. Ve depo gelecekte, düzensiz
– başka güçlerin eline geçme ihtimali açık olarak var!
Komutana –
Generale söylesek. Orası, “Güvenlik sınırımızın dışındadır.” Cevabını alsak ve
o depoyu soymaya ya da havaya uçurmaya, General izin vermese bile....
Gündüzden
anlaşıp, o bölgeye bizim bölükten nöbetçiler olmasını sağlayıp, -onlar da daha
iyi paylayıcı uzmanları vardı.- kendi bölüklerinden de, iki-üç patlayıcı uzmanı ile, gece, Irak sınırını geçip, cephaneliğe girip,
orayı havaya uçurma düzeneğini kurup,
eski teknoloji, -uzaktan kumanda
yok- makaradan tel hat döşeyerek, bizim sınıra geçince, basmalı kolu indirip, o
depoyu havaya uçurmaya birlikte gidebilirdik. Kısaca, onun ‘Müslüman Ermeni’
aile geçmişi olması, önemli değildir.
Yine,
neden?
Bildiğim
kadarı ile, Cumhuriyetin kuruluş döneminde (1923) vatandaşımız. Belki, aile içinden de, Osmanlının son dönemi
savaşlarda, şehit olanlar vardır.
Eskiden, (Bu ‘dinciler’ icat edilmeden önce) Karadeniz’den, çürük adam çıkmazdı. Sıkıntı, bunlarda değildir.
Geçen hafta,
radyo dan, bir haber duydum. İstasyon arar iken, yarım işittim. İçişleri
bakanlığımızdan bir yetkilinin açıklaması.
Suriye’den, Savaş dönemi veya son 10 yıl da da olabilir. SURİYE’DEN, 15 BİN KİŞİ, TÜRKİYE
VATANDAŞLIĞINA GEÇMİŞ! İstisnası, tahmin
– onların hepsi ‘MÜSLÜMAN ERMENİ’ dirler ya da, Müslüman etnik kimliği ile
vatandaş olanlardan,
- belki
– de içlerinde, 1910 lar da olduğu gibi;
‘GİDELİM
TÜRKİYE’YE, KIRALIM TÜRKLERİ. OLSUN ERMENİSTAN!’ diyen kişiler de vardır. ve bunların, polis, emniyet üst kademe,
jandarma – ordu, bürokrasi de, en iyi görevlere, 5-10 yıl içinde, çok önemli
görevlere gelmeleri için mi? VATANDAŞLIK VERİLDİ!..
Bu durum,
benim kadar, o subay arkadaşları ve hepimizi ilgilendirir!....
Bu duruma
ve uygulamalara, ülkemizin – hepimizin güvenliği için, -can pazarında- bedel
ödemiş, Karadeniz’li, Rize’li, Osman
Pamukoğlu Paşa’da buna karşı olur.
BÖYLE
VATANDAŞLIK VERİLMEZ!!!!!!!!!!
Ne olur ise
olsunlar, bunların hepsi, teker teker yeniden incelenip, geçici konaklama –
geçici vatandaşlık statüsüne dönüştürülmelidirler.
SAP İLE
SAMANI, BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYALIM.
Gerçekçi ve
doğru olalım.
Bazı dış
güçler, böyle vatandaşlıklar vermemizi isteyebilirler. Bunun ortamını,
gerekçesini hazırlar ve gelecek yıllar için, el ovalarlar. Bunlar, basit değil, geleceğe yönelik, çok
önemli yatırımlardır. Tehditlerdir.
*
* *
Sanıyorum,
önce Gazete Patronu Aydın Doğan’ın yanında yetişmiş, sonra Cumhurbaşkanımız
Başbakan iken, uzun dönem yanında –en önemli – Danışman görevinde bulunmuş;
HAYATINDA, HİÇ DAMDAN DÜŞMEMİŞ! ‘Müslüman Ermeni’ bir Başbakan Yardımcımız
vardı. Bir-kaç yıl öncesine kadar da, TRT den sorumlu idi. Şimdi, bir kenarda
duruyor. Onun şu anlamda bir tabiri -tanımı vardı.
‘Türk
Milleti, asırlar boyu, zor da, dar-da kalanlara vatan kapılarını açmış ve
onlara sığınma hakkı vermiştir.’
Öncelikle,
bu durum, Türk Milletinin övünülecek bir vasfı değil, tüm Kutsal Kitaplar da,
açık talimat olarak verilmiş bir hükümdür.
Bu ayet tanımlarına Türk Milleti de uyacaktır. Çünkü, Türk Milleti, inançlı bir millettir.
Özellikle afetlerde, savaş
durumların da, bir toplum ve topluluğa yönelik toplu kıyımlarda, bunu yapmak –
bu yardımda bulunmak, insani bir görevdir.
Kim olur ise, olsun. Zor da, dar da kalanlara, geçici barınma hakkı
verilmelidir. Bu şartların oluşması çok
zaman alır ise, onlara, anlayışlı davranılmalıdır. Yardımcı olunulmalıdır. Tarihi, geçmiş ve gelecekte, bir risk olmayan millet ya da
grup ise, (Devlet Memuru olma kısıtlaması olan – SSK sözleşmeli çalışma hakkı
olan) geçici vatandaşlıkta (*) verilebilir. (Bu
seçenek, farklı isimlendirmeler ile, çeşitlendirilebilir.)
Onlar da
doğru duracaklar. Kanunlara ve toplumsal yapıya uyacaklar.
Çeşitli neden ve durumlarda,
-insanların ellerinde olmayan bazı düzenlemeler vardır.- 1800 lerden sonra, Osmanlı
İmparatorluğu sınırları içerisinde, geleceğe yönelik, iç göçler yaptırılır
iken, -din değiştirmiş- gözükerek, ya da
kendi isteği ile Müslüman olanlar vardır. Türk – Türkmen diye kendilerini
tanımlayan, Ermeni bazı vatandaşlarımız, Osmanlı İmparatorluğu dağılma
döneminde, Türkler ile birlikte ‘net-açık’ duruş sergileyenler de vardır. Cumhuriyetin kuruluşunda (1923) böyle
olanlar, Türk Statüsündedirler. (Askerlik
ve nüfus kayıtlarında ise; Müslüman Ermenidirler.)
Olayların
farkında olmadan, iki-üç kuşak geçtikten sonra, yaşam değeri, yaşam tarzı
olarak ta, yapı değiştirmişlerdir.
Nihayetinde, bunların hepsi de insan. Bu durumu akılcı ve doğru görenler
de vardır.
Geçen
sürede, herkes açık etnik kimlikte olsa, birliktelikte, hiçbir sorun da
kalmazdı. Bilinerek, evlilikler yine yapılırdı Daha sağlam ve iyi evlilikler de
olurdu. Dış güçler de, onlara dayalı
hesaplarda yapamazlardı. Bunların çoğunluğu, Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşunda, savaşlarda, iç olaylarda, vatandaşlık hakkını sağlama – garantiye
almış insanlardır. Senden – benden bir
farkları yoktur. BUNLAR DIŞINDA,
BAŞKALARINA VATANDAŞLIK VERMEK, MİSAK_I MİLLİ İLKELERİNE AYKIRIDIR. Cumhuriyet Kurulduktan sonra ki bazı uygulamalar,
aile geçmişi ‘Müslüman Ermeni’ olan, bu ülkenin, asli vatandaşlarının da bir
sorunudur. Hepimizin vatanını ve geleceğini tehdit etmek ihtimali olanlar, bu
ülkeye ‘Asli Vatandaş’ yapılamazlar.
Daha
açıkçasını söyleyeyim mi?
Somut örnek
üzerinden gider isek; Eğer ‘Müslüman Ermeni’ aile geçmişinden geliyor ise,
Osman Pamukoğlu Paşanın da içinde olacağı bir Komisyon’un, Cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana vatandaşlığa geçenlerin –grup, grup incelenmesi- belki,
vatandaşlık statülerinin değiştirilmesi, hepimizin ihtiyacı ve güvenliği için
gereklidir.
(Bu kadar)
18.05.2017
15:48:00
(*) Üst metinde kullanılan ‘Geçici
Vatandaşlık’ deyimi, -geçici ikamet izni- geçici çalışma izni anlamına daha
yakındır. Her ülkenin, kendisine has bazı özellikleri vardır. Bu özellikler,
Güvenlik Kavramı ile de yakın bağlantılıdır. Oluşum-kuruluş ilkelerine de uygun
olacaktır.
Avrupa Birliği (AB) ‘nin, yakın gelecekte,
şekil değiştireceği beklentisi vardır. Bölge dışı Ukrayna, Gürcistan, Moldova
dışında, AB tam üyesi ülkelerden de, başka ayrılmalar beklenmektedir. AB’nın, tanım ve amaç değiştirmeye de
ihtiyacı vardır. Belki de, AB üyesi
ülkeler de, üç sınıfa ayrılıp, bazı ülkelerin vatandaşlarının serbest
dolaşımına kısıtlama – sınırlamalarda getirilecektir. Sınır kontrolleri, ister istemez artacaktır. Teknolojik
kontrol yeterli olmayınca, sınıflandırma pasaport-kimlik değişimine
gidilecektir. Kısaca, son 40-50 yıl da, şekil değiştiren, öngörülen, beklenen
sistemler değil, daha farklı ve doğru sisteme geçilecektir. Tahmin, son durum
tanımlarından – tanımlamalarından sonra, Avrupa ülkelerinin hepsi de, kapalı
bir iç çalışma ve yeni düzenlemelere gideceklerdir.
Türkiye’de, arazi ve vatandaşlık konuları,
hep bir ‘oldu-bitti’ye getirildi!
Büyük Şehirlerde, imar planına uygun, arazi – arsa
düzenlemeleri olan, yer gösterici ‘Çap’ denilen, bilgi ve belgelerin yenileri
yapılıyor. Yenileri çiziliyor ve eskisi rafa kaldırılıp, ona uygun,- sanki
yasal gibi- yeni imar izinleri ve
tapular veriliyor! Arazi, kâğıt üzerinde, konum ve şekil değiştiriyor ve Devlet
arazileri yasal olmayan şekilde, bireylere dağıtılıyordu. Hiç kaydı olmayan
yere, ya da yukarıda bahsedilen yeni ‘çap’ düzenlemesine uygun, tek etnik
gruptaki kişiler, gösterilen yerlere, apartman – bina yapıyorlar. Belediye,
tapu kaydında olmayan yere, elektrik –
su veriliyordu.
Buralara sahip olanların bir kısmı da,
hileli yol ile vatandaşlık almış insanlar! Ya da vatandaş bile değiller,
belediyelerin korumasında, yemek verilen, ev verilen yeni insanlar!
Başka ne denir ki??? Belediye Meclis
üyeleri de (iktidar ya da muhalefet) tek etnik grup. Hepsi bu kadar açık.
Avrupa ülkelerinden, hiç yardım almadan,
bazı Avrupa ülkelerini bilgilendirmeden bu işler yapılmalıdır. Bizleri yanıltırlar. Aldatırlar.
Kandırırlar.
DOST,
GEÇİŞ DÖNEMLERİNDE BELLİ OLUR.
Amerika-
Rusya ve iyi hukukçu ihtiyacı olunca, Ukrayna’dan da hukukçular gelmeyince, bu
konuyu tek başımıza çözemeyiz. Uluslar arası, çok güçlü ve örgütlüdürler. Aynı
modeli, tüm Türk ülkelerinde uyguluyorlar.
Sadece Irak, Suriye değil, Afganistan ve
Pakistan’daki, Balkanlardaki Müslüman Ermenileri de bu ülkelere ve –belki
Rusya’ya da- dolduruyorlar. Moldova ve Gürcistan’a da… (Bazıları da ‘Türk’
rolünde) Bunu bilinçli ve sistemli, süreli bir plan çerçevesinde yapıyorlar.
Tüm bunlar ile beraber, mevcut yapılanmada, bu konuda o yanlışları
olanlara aldanmış, arazi – ev konusunda, suç ortağı
yapılmış, gerçek vatandaşlarımızdan –az, düşük gelirli olanlarının-, birden
mağdur olmalarını önleyici, sahte sahiplikten,- belki yakınlarda bir başka yerde, süreli
kiralamaya – dönüştüren bir yeni düzenleme de yapılmalıdır. Çünkü, devlet;
vatandaş, halk için vardır.
============
İNGİLİZLERİN,
FRANSIZ ERMENİLERİ ile RUSLARA HAZIRLADIKLARI TUZAK, SONUÇTA BAZI İNGİLİZLERİ
NASIL ETKİLEDİ?
Ortaokul
yıllarımda, Kayseri Caddelerinde, genellikle yazlık ya da kapalı sinema
salonları yakınlarında, eski kitap ve yarı çıplak kız dergileri – eski çıplak
kız gazetelerini satan seyyar satıcılar vardı.
O dergiler, ‘PAZAR’ adı ile çıkan bir gazete idi. Apıç arası gözükmezdi
ama resimler, renkli - çıplak olurlardı. Buna benzer, ülke içi, eski
yayınlar. Yabancı dergi olmazdı. Bizim
yaşımızdaki çocukların ilgileri; onların yanında, TEKSAS, ÇELİK BLEK; TOMMİKS, KİNOVA,
RET KİT, eski çizgi romanları satın alır, okur ve aide ederdik. Ucuza mal
olurdu.
Bir gün,
onların birisinde, 3. hamur kâğıda basılı bir kitap gördüm. Küçük ebatlı. Cep tipi ve kapağında, yarı
beline kadar açık bir kız fotoğrafı olan kitap. Bir-kaç sayfasına baktım. Günümüzde, ‘cinsel fanteziler’ denilen şeyler
yazıyor. Kitap satan – kiralayan adam,
elimden aldı. “O kitaba bakamazsın!” Dedi. Okumamız yasak mış. Zaten orada okuduklarımızı, basit çizgi
romanları bile, ev’e de
götüremezdik. İsteyen, kaldırımlara
oturur. Okur ve iade ederlerdi.
Lise
yıllarımda, ayrıca bekâr evim vardı. İstediğim kitabı alırdım. Okurdum.
Tesadüf bir
arkadaşta, benzeri bir kitap gördüm.
Ödünç aldım. İlk kez okuyorum.
Kitabı okuyup
– bitirene kadar, sabaha kadar, yatakta, kaç kere kıvrandım.
Breh… Breh…
Hiç olmayacak şeyler….
Ondan
sonra, o tür kitaplara bakmazdım. İade ettiğim arkadaşa da görüşümü söyleyince,
o da bir yol ile, o kitabı kaybetti.
O
kitapların ne olduğunu, çok yıllar sonra, aşağıda bir yazıda ‘Tarihi Notlar’
diye adı geçen, küçük kitapçıkta buldum.
O kitapların – bazı çeşitleri- bir ülkeyi işgal etmeden önce, o ülkeyi
işgale hazırlama amaçlı yapılan, bilimsel bir çalışma imiş!!!
Sadece,
sözü geçen ‘tarihi notlar’ kitapçığında değil, başka eski kaynaklarda da,
Fransa, sanki ‘Fransız Ermenileri’ aracılığı ile, İngilizler tarafından,
istenilen şekle dönüştürülecek bir ülke ya da toplum gibi bir izlenim ‘daima
var’ gibi idi.
FRANSA – RUSYA arasında bir savaş
çıkarılmak isteniliyor. O dönem
İngilizlerinin araştırmalarında, yönetim de ve halk için de, Rus etnik
kökeninden gelenler, aile yaşamları, kadın-erkek ilişkileri, beklenilenin
üstünde, düzgün ve iyi. Daha önemlisi,
İncil’e uygun yaşıyorlar.
Bu duruma
bitirmek ve evlilikler de, evlilik dışı cinsel yaşamı özendirmek, teşvik etmek,
akla getirmek için, insanları bu konuda düşündürmek için, Fransızca yazılmış
olan birkaç fantezi kitabının yazarlarını araştırıyorlar. O yazarların, Fransız Ermenileri oldukları öğrenilince,
Fransa’da o kitapları basan matbaadan, onlar ile irtibata geçiyorlar.
Küçük
kitapçıkların başlığı, “Rus Saraylarında, Güvenli Cinsel İlişkiler.”
Saray
yönetiminde, devlet üst kademesinde görevli insanların eşleri, aile değerleri
ve eşlerine bağlı kadınlar. Bununla birlikte, sadece bir tane, tek kişi ile de,
evlilik dışı, gizli, sürekli ilişkileri var. Konu bu. Bunu anlatan, öğreten,
yol gösteren, ayrıntı veren, yeni fantezi kitap siparişleri veriliyor.
70 – 80
tane gelen kitaplardan, önce 15 – 20 si, sonra 30-35 kitap, Saray Rus kadın
isimleri ile, Rusya Ermenileri
tarafından Rusça’ya, Rus Diline çevriliyor.
Rusya’da dağıtımında ya da sonraki aşamalarda, ne oldu – neler oldu?
Bunlar verilmiyor ama bir-kaç yıl içinde, İngiltere’de eğitim görmüş ya da
İngilizlerden eğitim almış, çok sayıda Fransız Ermenisi bayanlar, Rusya’ya
girerler. Alt Ermeni çeşitlerinden bir gruba, sadece eğitim değil, mesleki ya da
spor vb. amaçlı yatılı okullar açıldığı, o okullardan kızların, saraya ya da devleti yönetenlere gönderildiği türünde bir ek notta var idi.
İngiltere’de,
Rusça’ya çevrilen kitapların aynı ile birlikte, erkek ilişkilerini cazip
gösteren başka fantezi kitapların da piyasaya çıktığı sonradan fark edilir.
Fransa kaynaklı ama o matbaanın baskısı değil! Bir süre sonra da, bazı İngiliz
kızları, Rusya’daki okul türü eğitime tabi tutulurlar. ve o yıllarda,
İngiltere’de, normalin üstünde bir oranda, çarpık ilişkiler gelişir. Çok daha
sonraki yıllarda, İngiltere’yi çok etkileyen kitapları yazan kişi, Fransa’da
tespit edilir. Ve o kişinin, cinsel
yönden iktidarsız olduğu, kadın-erkek ilişkisini başaramadığı – yapamadığı,
sürdüremediği öğrenilir.
Bu
paragrafın son satırları, bu alandaki düşman saldırılarına hazırlıklı
olunulması ile birlikte, insan karakteri, aile düzenlerini bozmaya
çalışanların, bumerang etkisi ile, kendilerinde çok daha büyük hasarlar oluşma
ihtimalinden söz edilip, savaş öncesi ve savaş durumunda da bu konulara dikkat
edilmesinin gereği ve önemi vurgulanıyordu.
Son söz; Savaş
Geçicidir. İnsanlar, İnsanlık ve ülkeler kalıcıdırlar. Savaşta bile olsanız,
bir gün dost olarak yaşayacağınız bir toplum -ülke özelliğini bozmaktan kaçınma
öğütleniyordu.
18.05.2017
18:01:05
EK: Özel Uyarı notu:
Yukarıda anlatılmak istenilen; Çoğu insanın
yaşam sürecinde, değişik durumlarda, konumlarda, farklılıklar olabilir. O
durumlar bireyi ilgilendirir. Bununla birlikte, günümüzdeki Savaş Mantığı ve
modelleri, geçmişten çok çok farklı değildir.
Bir milleti ve ülkeyi, toplumu hedef alıp, geçmişte, yapılan bazı
çalışmalardan söz ediliyor. Bunların farklı şekilleri, günümüzde de vardır.
Etnik geçmişiniz Rus, İngiliz, Türk ya da başka bir millet olduğu için, özel
hayatınıza, aile bireylerine –özel amaçlı- yapılan saldırılardan bahsediliyor.
Devletin bu ihtimallere karşı da örgütlenmesinin gereği anlatılıyor.
=============================
“DİN” KONUSUNDA, KORKULAN NEDİR?
Dünyanın
dertleri – sıkıntıları bitmez.
Kendi
ülkemizde, sınırlı bir alan da, bir korunakta, vatanımızda yaşar iken, bazı
konular da, bazı temel ilkelere uyma zorunluluğu vardır. İster aynı inanç grubunda olalım, ister
farklı yaşam tarzında ya da farklı bir inanç sisteminde.
Kutsal
kitaplardaki temel esasta, inançlı insanlar; mümindirler.
Aynı inanç
grubunda olanlar ile de, ihtilafa düşülebilir. Anlaşmazlıklar olabilir. Farklı
inanç grubunda olanlar ile de. Bir din
mensubu olmak, o din’in kurallarına göre yaşadığınız – olduğunuz anlamına
gelmez. Başkalarına, din – inanç konusunda, size, ailenize, toplumunuza zarar
vermediği sürece konuşma ve tartışma hakkınız yoktur. Özellikle günümüzde, her
isteyenin istediği kitabı alıp okuma hakkı vardır.
Bu durumda sıkıntı, biraz da, Kutsal
Kitapların, tercüme, kelime anlamlandırma, kelime yorumlanma yanlışlarından da
kaynaklanan bazı eksikler vardır. Bu
konuda bile, tartışmak – konuşmak, bana göre yanlış sonuçları ortaya
çıkarıyor. Karşınızdaki kişinin isteyip
– beklediği de bu harekettir. O konularda, böyle bir sezinti olunca, onlardan
uzak durmak gerekiyor. Bir kelimenin,
başka bir kelime ile değiştirilmesi bile, çoğu konuda farklı sonuçlar
doğurabilir. Bunun nedenleri de, kutsal kitaplarda vardır. Bazı konuları,
kısmet olur ise, kişinin – bireyin kendisinin bulması – görmesi gerekiyor. Nihayetinde, farklı isimler ile söylenilen
semavi din mensuplarının, en önemli konuda, birbirleri ile evlilikte bile bir
sıkıntı olmaması çok şey ifade ediyor.
Bunun bir
etnik grup tarafından ele geçirilmesi, gâvurluktur.
Kusura
bakmasınlar ama İmam Hatip Okullarının yatılı bölümlerine, hep Müslüman Ermeni
aile geçmişinden gelenleri alıp, Türkleri uzak tutmak, gâvurluktur. (*) Bu konu,
Üniversitelerde, parasız yatılı okulları ele geçirmeye de benzemez. Tek
Tanrı’lı Din mensupları, kardeştirler. İnanan insanlar kardeştirler. Ortaokul’dan sonra, 4 yıllık lise eğitimini
tamamlayınca, birden – sınavsız, hemen ‘Devlet Memuru oluyorlar’ diye, bir
camiye imam oluyorlar diye, bu ülkenin evlatları arasında, temel de, dini
konuda, etnik ayrımcılık yapmak, din’i; baştan bozmak demektir. Ermeni
örgütlenmesinin, -gerçek olmayan- siyasal, etnik İslam’ın temelini atanlar, o
okula, davet üzerine kayıt yaptıran çocuklar değil, bu organizasyonu
yapanlardır. Bunda Allah rızası yoktur. O eski dönemler de, bir tane bile,
yatılı, etnik olarak Türk öğrenci yokmuş!!!!!
O çocukların bilmeden, ne olduğunu
anlamadan öğrenci olanların arasında benim birkaç yakınım da vardı. İlkokulda
iken, onların arasına gider, okulda yatardım.
Orada, diğer cemaatlerde - dini gruplarda olduğu gibi, kötü bir şey
yapılmıyordu ama amcamın oğlunun annesi bile Ermeni imiş!... (Beni de, tek oğlu
kadar sever. ) Aile de o tür bir
Ermeni olmayanın çocukları da, oraya alınmıyorlarmış!!!!
Bunları açık konuşarak, sakin ve makul bir
şekilde, geleceğe yönelik, normal bir döneme, birlikte girmeliyiz. Gerçek etnik
kimliklerini gizlemek için, “KAPALI ETNİK KİMLİK” kıskacından kurtulup, dış
güçlerin elinden, bu ayrıştırma silahını almalıyız. Türkiye’de sinmiş bekleyen,
başka kötü niyetlilerin hesaplarını birlikte bozmalıyız. DİN, bu kapalı hesapların bitmesinden sonra,
normal seyirde, gerçek yerini almalıdır.
Din ve
inanç konusundan, etnik konular ayrı tutulmalıdır. Dini mesajlar ve kutsal
kitaplar herkesindir. Herkes te, o tür görevlerde olmalıdır.
18.05.2017
20:50:16
….
(*) "gavur" anlamında değil, mecazi anlamdadır.