Translate

23 Haziran 2020 Salı

ALMAN KİLİSELERİNİN PAPAZLARI: “İNGİLİZ”, “FRANSIZ” DEĞİL, “ALMAN” OLACAKLAR!


Amerika’da, okul gösteri salonunda, o akşam olacak gösteride, Amerikan – Alman Papazın, sahneye ‘aslan’ kostümü ile çıkacağı haberini, özel bir kaynaktan aldım. Hiç kimse, o oyuncunun, o oyun süresinde, o papaz olduğunu bilmeyecek!

Oyun başlama saatine yakın, salona girişten sonra, sağ kenarda, kuytu bir köşede, bir “aslan” gördüm. Yanına yaklaşınca, içimden; ‘Ne iyi kostüm yapıyorlar. Gerçek aslan gibi.’ Diye de düşündüm.   

Çok bilmiş olmanın, önceden bilmiş olmamın rahatlığı ile, aslan’ın kulağına: ‘Alman papaza çok benziyorsun.” Dedim.  Yanıtı : “Evet, bu bölge aslanları, Alman Papazı çok beğeniyor ve onu örnek almaya çalışıyoruz.” Oldu.    Daha cümlesini tamamlamadan, bir ara bölmeden, başlığı hariç, bedeni aslan kostümü,  - yapma kostüm olduğu da belli - Alman Papazı görünce, şaşkınlıkla bir kez daha aslana yöneldim. Baktım. Aslan yok.

Burada gördüğüm, sanki kostüm değil, gerçek aslan gibi idi.  

Salona girdim. Ön sıralarda, çok yakın değildik ama biraz sohbet ve yakınlığımız olan, Amerikan bir kız öğrencinin, yanındaki bir boş koltuğun, sahibi olup – olmadığını sordum. Başka gelecek olmadığını söyleyince, oraya oturdum.

Oyun başladı. Alman Papaz başlığı da giymiş ama onun giysisinin “kostüm” olduğu belli. Oyuncular arasında, girişte gördüğüm ‘aslan’ı arıyorum. Oyun bütünlüğünde de, aslan kostümlü, tek bir papaz var. Başka kimse yok. Gülünecek bir bölümde, gülerken salon hareketlendi. Herkes kahkaha atıyorlar. Yerlerinde duramıyorlar. Hafif yan döndüm. En arka köşede, kuytu bir yerde, tek başına, kapıda gördüğüm aslan duruyor. Aynen, gerçek aslan gibi…

Yanımdaki Amerikan kız arkadaşa, elimle dürttüm. Aldırış etmiyor. Sahnedeki Alman Papaz, kostüm kuyruğunu sağ eline aldı. Daireler çizerek sallıyor. Bir şeyler söylüyor. Yine, herkes bir kahkaha attı. Ben, bir kez daha dürttüm. Kız arkadaş: “Sen o kelimeyi tam anlayamazsın. Onu anlamaya İngilizcen yeterli değil!” diye, beni atlattı. “Bak sana bir şey göstereceğim. Arka köşede bir aslan var. Sanki gerçek gibi.” Arkaya baktı. O köşede hiçbir şey yok! Ben de bakıyorum. Ben de göremiyorum. Durumu tam açıklayamadım.

Oyun bitiminde, beraberce çıkıyoruz. Girişte o aslanı gördüğümü, oyun anında da arkada gördüğümü, o aslanı bir aramamız gerektiğini söyledim. Biraz da gülerek, her tarafa baktık. Gördüğüm aslanı bulamadık.

Durumu tam açıklayamadım. Bununla birlikte, aslanın söylediği şu cümleyi arkadaşa söylemeden,  birbirimize “iyi geceler” dileyip; yatakhanelerimize doğru gittik.

Yanıt : “Evet, bu bölge aslanları, Alman Papazı çok beğeniyor ve onu örnek almaya çalışıyoruz.” Olmuştu. 23.06.2020 01:13

*   *   *

AVRUPA DÖRTLÜSÜNÜN, GELECEK AY YAPACAĞI TOPLANTIYA, -KAPALI- BİR GÜNDEM MADDESİ ÖNERİSİ.

Bu madde, gizli ve konuşulanlar, dışarıya kapalı olacaktır. Her ülke, tüm detayı vermeden, bazı konuları, yüzeysel geçebilir.  Dört ülke temsilcileri de, bu konuda birbirlerini zorlamayacaklardır. Verilen bilgi ile yetinilecektir.

KONU BAŞLIĞI: Her ülke temsilcisi, kendi ülkesindeki Hıristiyanlığın durumundan bahsedecek.
Mezhepler ve farklı grupların, farklı yaklaşımları. Bunda, etnik ya da kapalı etnik çalışma yapan grupların, inançlarını, ne oranda ‘Hayat Tarzı’ ya da başka şey olarak görüp – görmedikleri.

Geçmişten bu yana, papazların eğitimi ve etnik dökümleri.
Dini konularda, her etnik grupta ya da her milliyette, - belki – kabul edilebilir oran da ‘Millilik’ normaldir. Bunun aşırısını yapanlar –var ise- analizleri.
Bu daldaki kurum ve kuruluşların, geçmişten günümüze bir değerlendirmeye alınmaları.

Gelecek ay yapılacak bu toplantının ilk bölümüne,
Etnik olarak İngiliz,
Etnik olarak Alman,
Etnik olarak Fransız,
Etnik olarak Rum,
Dört Papaz da katılacaklardır.
Dört ülke temsilcilerinin izin verecekleri ölçülerde,  konuyu; ilk izlenim, anlatıp – anlayacaklar.
Toplantı sonrası, karar alınır ise, dört papaza, kendi ülkelerinden, kendi milliyetlerinden, dörder inançlı araştırmacı verilecektir. Bunların bir kısmı, başka mesleklerden de olabilirler.
ÜÇ AY SONRAKİ TOPLANTI İÇİN, HER üLKE, denetimli, kontrollü, her ülkenin kendi güvenliğini etkileyecek özel bilgileri sınırlı, gizli birer rapor hazırlayacaklardır.

Bu kadar.   
23.06.2020 01:56

………….

  ANKARA STAD OTELİ, “DEVLET KONUK EVİ” OLACAK.

Bu yazının, Türkiye İmar Komitesi (TİK), Ankara – öneriler - Dosyasına alınması dileği.

Gazeteci olunca, çok farklı otelleri tanıdım. Gördüm. Konakladım.
Bunların arasında, Ankara Stad Otelini beğenirdim.
Bu oteli, -sanıyorum- Türkiye Emekli Sandığı yaptırmıştı. Milletvekilleri indirimli kalırlardı. Eski dönem, çok katlı otellerin içinde, en sade, odaları da en iyi düzenlenmiş, lokantası çok temiz ve iyi, giriş ve ikinci kat plan – projesi de çok iyi idi.

Şu anda kullanılan, Eski Devlet Konuk Evi, yan caddede, bu otelin hemen yanındadır.
TİK, o bölgedeki taş binaları yıkar iken, eski devlet konuk evini yıksa da artık önemli değildir. Orası ortak kullanılabilir de.  Karar TİK’indir. TİK’in Ankara’daki bu incelemesine katılıp, orada başka gerekçeleri de söylemek isterim.

Yeni dönem, bu binanın, BAŞKENT ANKARA’DA ‘DEVLET KONUK EVİ’ olarak işletim sisteminde, yönetim dışında, sadece Amerikan ve Rus Elçi sekreterlerinin, direk rezervasyon hakkı da olacak. Dünya Güvenli Bölgesi (DGB), Yönetim Konsey üyeleri, Ankara’ya gelişlerinde, elçiliklerde konaklarlar. DGB ve komşu bazı ülkelerin, Danışma Kurulları üyeleri ise, ailecekte bu konuk evinde kalabilecekler. Ya da, davet edilen, resmi bir heyet.  
Taksi plakalı olmayan, konukların hizmetinde olacak, oto sistemini nasıl kuracağımızı, Amerikalılara soralım. Onlar daha iyi bilirler.

(Türkiye’de, Devlet Konuk Evi işletim sisteminde, temel masraflar, konuk ya da bağlı kurum – kuruluşundan alınır. Kısaca, ücretli ama pahalı değildir.)

23.06.2020 10:48
-------------

ÇOCUKKEN, ORTAOKUL DÖNEMİMDE, -kendi kazandığım para ile - ANKARA’DA SATIN ALDIĞIM ARSANIN, TAPUSU SAHTE ÇIKTI!

Ankara – Çankaya ilçe sınırları içerisindeki (OR-AN Sitesi semtine varmadan sola dönünce, ana yoldan Yakup Abdal Köyüne inişte, Küçük Bahçeli bir TÜRK EVİ yapılabilecek büyüklükte bir arsa.
Bundan önceki Çankaya Belediye Başkanı ile de, oraya gittim. Büyükelçi de olsanız, bürokratta olsanız, orası ev olarak –günümüzde-  kullanılabilirdi.  
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TBMM – TRT memuriyet atamamı engelleyince, tapu gerçek iken, o arsayı satmıştım. Maddi sıkıntım, bir süreliğine yok olmuştu.  SATIŞTAN BİR SÜRE SONRA,  O BÖLGENİN TAPUSU İPTAL EDİLDİ. Hey Büyük Allahım! -J

Bu arsayı satın alırken kullandığım, ilk parayı nasıl kazanmıştım?

İlkokul, ilk yıllarım. 3-5 gün, gündüz çalıştığıma göre, yaz tatil dönemi.

Köyün orta kısmı. İrebiye Teyzenin evi önünde, komşu köyden gelmiş bir adam, eşekten indirdiği bir düzeneği, kapının önüne bırakmış. Daha önce oradan geçerken, gelişini de görmüştüm. Merakla incelemiştim.

Giriş üstü, merdiven çıkışı ev giriş balkonunda onlar oturuyorlar. Yol üstü, yerdeki Körük düzeneğini inceliyorum. Kalaycı adam, adım ile bana seslenip; ‘bir yere ayrılma, birazdan ineceğim. Alt – tandırlı eve, onu kuracağım. Bana yardım et.’ Dedi.

Beraberce, evi eştik. Köydeki Bakır Kapları kalaylamak için gerekli olan, körük düzeneğini kurduk. Bir torba da kok kömürünü, ocak yanına koyduk.
Körükteki delikler ve körük çekme denemesi çok hoşuma gitmişti. Hevesli olduğumu görünce; “Sabah işe gel. Ben kalay yapayım. Sen de körük çek. Sana 2.5 lira yevmiye. “ demişti.

Ertesi gün, daha o yatakta iken, erkenden işe gelip, onun alt eve inmesini bekledim.
İş bitiminde değil, her gün, akşam 2.5 liramı verdi. O paramı temel yapıp, verilen harçlıklar ile de biraz besleyip, bir altın yaptırmıştım. O arsayı alırken, o altını bozdurur iken, o günleri hatırlamıştım.

Türkmenler de, eş – kadın çalışması olmazdı. Erkek, hangi işi yapar ise yapsın. Evi, eşi, geleceği için çalışıyor. TOPLUMCA KABUL GÖREN, Bilinen iş dallarında, YAPTIĞIN İŞİN,  AYIBI OLMAZ. Aileler de, bunu teşvik ederlerdi.

Annemden de biraz borç para alıp, o para ile –küçük olduğum için, tapu dairesine annemin vekâletini – olur belgesini de ilave ederek -, posta havalesi ile parayı, evrakları gönderip,  tapulu diye, Ankara’ya gelmeden, Ankara’da bir arsa satın almıştım.

O arsanın hikâyesi de böyle idi.

TRT de iken, o haksızlık yapılmasa, o yıllarda, o arsama, bahçeli bir Türk Evi yaptırabilirdim. Çünkü TRT ana binası da, o bölgeye taşınmıştı.

Önümüzdeki yıllarda, bu tür hikâyeler çok olacak.

23.06.2020 11:52

-----------------------


Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it