Translate

23 Nisan 2017 Pazar

Özel konulu son yazı – yayınlar


Alttaki yazıyı yayınlamadan önce, bir kez daha okumak istemedim!
Okur isem, biraz düzeltmeler yapınca, orijinalliğinin bozulacağı, yazıldığı andaki akışın bozulacağını düşünerek, aynen yayınlıyorum. Yayın sonrası, sizler ile birlikte, bir kez daha okuyacağım.


Bir kişinin, doğar iken, etnik geçmişini, milliyetini, doğuş yerini seçme imkânı yoktur. İnsanın elinde olmadan o geçmişten dünyaya gelmek, bir suç değildir. Kaldı ki, her insan günahsız doğar.

Bir kişiyi, nedensiz yere, ‘Ermeni’ ya da ‘Müslüman Ermeni’ diye suçlamakta, insanlık suçudur. Kaldı ki, benim yetiştiğim çevrede bunlardan çok vardı. İçlerinde çok sevip – güvendiğim kişiler de var. Yakın akrabalarımızın da bir kısmı, eşlerinin ‘Müslüman Ermeni’ ailelerden geldiklerini bilmeden evlenmişler. Kısaca, haberimiz yokken, bilmeden… TEHLİKE BURADADIR.

Türkiye’nin Lozan Anlaşmasında, azınlık olarak kabul ettiği, açık etnik kimlikli, sanıyorum 60 bin civarı,  ‘Hıristiyan Ermeni’ Vatandaşları ile de bir sorunu yoktur. Onlar, etnik geçmişlerinin – açık – sorumluluğunu taşıyorlar. Sahtekârlık yapmıyorlar!

Tabanda, vatandaşlarımızın bir suçu yoktur. Bunu söylemeyi bile yasaklayanlar vardı.

Sanıyoruz - Bu yasakları koyanlar: Ankara’da, İstanbul’da, büyük şehirlerde az bir gruptur.

Genelden bakınca, Türkiye’de, sadece iki etnik grup varmış: Türkler ve Müslüman Ermeniler!

Sayılan diğer etnik grupların da rolünü yapıyorlar. Öyle olduklarını söylüyorlar. Onlardan değiller! Yeni etnik gruplar da oluşturuyorlar.
Gerçek Kürtler ve gerçek Lazların sayıları çok azmış. Kürt ve Laz olmadıkları halde, onların kimliği ile de, onların yerine geçenler daha çok.

Sayılar tam doğru olmayabilir – yanlış olabilir- ama ortaya çıkan tablo şudur:
Türkiye’de, Toplam 7.5 milyon civarında, Müslüman Ermeni var!
(Türkiye’nin toplam nüfusu 80 milyon kişidir.)
Ortalığı karıştıranlar, onlar ile bir sonuca gitmek isteyenler ise, tahmini 50 ya da 100.000 kişidir. Bütün mesele bunlar. 3 – 5 milyon vatandaşlarımızda, ufak-tefek çıkarları olduğu için, kapalı etnik kimlikte ses çıkarmıyorlar. Ses çıkarıp, söylemelerini yasaklayanlar da başkaları. Onlar da bu durumda ne yapsınlar? Ortak evliliklerden olanlar da var.  Onlar ne yapacaklar?

7.5 Milyon Müslüman Ermeni’den, Türkler ile birlikte, aynı bölgelerde yaşayanlardan,  Kayseri’de, eski dönemlerden kalanlardan çoğunu tanırım. ‘Müslüman Ermeni’ olduklarını öğrenince de çok şaşırdım ama açık etnik kimliğe geçince de, hiçbir sorunumuz olmadan birlikte yaşayacak kadar da iç – içeyiz.
Açık etnik kimlikte sorun olmadı ama Türklerde, büyük şaşkınlık oldu.
Onların da elinde olmadan, olaylar böyle gelişmiş. Bana göre, bundan sonra da böyle devam eder. Onlarda, açık kimlik sorumluluğunu taşırlar. Bu bilgi ve bilinçte olan vatandaşlarımız çoktur.

Sıkıntı, onları kapalı etnik kimlikte tutup, bunlar ile Türkiye’de başka işler yapmak isteyenler…. Yaklaşık 50 bin kişi. Türkiye’ye dağılmış 30.000 kişi diyelim. 

Önce Öğretmen yetiştiren okulları, sonra İmam yetiştiren okulları ve sağlık kurum – kuruluşlarını, diğer meslek grupları organize edip, üniversiteleri siyasi partileri de ele geçirenler, toplam bu kadardır. İş hayatının da önemli kısmı ve Hazine Arsalarını  - arazilerini satışa hazır hale getiren, büyük paralar kazananlar da bunlar.

Hiç kimsenin suç işleme, bütün bir ülkeyi teslim alma hak ve yetkisi yoktur.
Hepimizin devleti, hepimizin ülkesinin imkânlarını ve yönetimini ele geçirenlerde bunlar.

İşte, sistemi yenileme formülü: her vatandaşımızın ülkemiz imkânlarından eşit yararlanmasını sağlama ortamı, suçsuz vatandaşlarımızı ayırarak, toplam 20-30 bin kişiyi, yargı önüne çıkarmaktır.

Ondan sonra, AÇIK ETNİK KİMLİK ile, yeniden bir başlangıç yapacağız.
Benim tespitim ve görebildiğim çözüm budur.

Bu işte görev alanlara, Allah yardım etsin. Doğru kararlar ile, asıl suçluları  - organizatörleri bulsunlar.

Türkiye’nin, bir bütün olarak kalkınıp, gelişmesini engelleyenleri, düşman işgalinde bile görülmeyecek, insanların tarihine geçecek baskı zulümleri, haksızlıkları – kanunsuzları yapanları, yargı önüne çıkarma zorunluluğu vardır.

Ülkemiz yöneticileri, yeni bilgiler ile, yeni fark edilen, ortaya çıkan durum ile, yeni oluşan ortama göre, görevlerini yapmak zorundadırlar.

Ülkemizin bütün meselesi bundan ibarettir.

Sanıyorum, son aylarda yapılanlar da bunlardır.

Biraz sabır ile, izleyip – gözleyelim.
….. 
22.04.2017 19:24:46
…………………………………..  ….


Rusya Rusları ve Orta Asya Türklerine, Anadolu Türklerinden – özel mesaj –

Rusya Rusları ve Orta Asya Türklerine, Anadolu Türklerinden – özel mesaj –

Özellikle, geçen 20 yıl, tüm yazı ve mesajlarımı, günü gününe takip edenleriniz vardır. 

Bu süre, yeni doğan bir çocuğunuzun, üniversitede okuma dönemine geldiği yıla eşittir.
Ya da, o yıl üniversiteyi bitirmiş bir kişinin, mesleğinin en olgun ya da iyi dönemine ulaşması, gelir düzeyinin arttığı, çocuklarının yetişkin birer delikanlı – genç kız olmaları, aile yuvasının oturması, eşiniz ile tam bütünleşme süresine eşittir.

Bu kadar sürede, Anadolu’da, Türkiye’nin başkenti Ankara’da, bir Türk’ün, iş hayatından uzak tutulması, sevdiği – sevebileceği bir kız ile evlenmesinin önlenme nedenleri, hepinizin kafasına takılacak şekilde, bazen yüreğiniz sızlayarak, bazen gülerek okuduğunuz, çok –somut- olayı, sizlere aktardım.

Bu konuların hepsini, günü gününe, Avrupa’da çoğu ülke liderlerine, meşhur kurum – kuruluş yöneticilerine, hatta Birleşmiş Milletler de çalışan bazı gazeteciler aracılığı ile, oralardaki etkili kişilere aktardım. ABD Dış İşleri Bakanlığı resmi webinde, ‘yasal hakkımın ne olduğunu ve verilmeyişini’ dünyaya duyurdum.

İşte sizlere, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki – özgürlük dünyası!...

Eğer, mevcut var olan politikalardan – sistemlerden, birliklerden birisine yamaklık yapar iseniz, uluslararası bazı kurum ve kuruluşlar devreye giriyorlar. Yoksa, bize ne?  Ya da; “Biraz daha sıkıntı çeksin. Biz teslim alalım. Şurada işimize yarar!”

Bu durum, benim kendi ülkemde, sıradan bir yasal hakkımın verilmeyişi…
İster dış güç olsun, ister içerideki politikacılar, bazı askerler olsun. Beni, kendi vatanımda, başka yere teslim etmek için, bilmediğim bir –yabancı- sisteme girmem için kullanıldı.
O sistemlerden birisine girince, -belki- çok para alırdım. Belki, ülkemde ve/
 veya bölgemde çok etkili konum ve göreve gelebilirdim ama sevdiğim kızı alamazdım!...

Sevdiği kızı alamayanların, alsa bile o sistemde, başka yaşam tarzına kaymak zorunda olanların, ya da belki, sevdiği oğlana değil, uygun oğlana vardığı – verildiği için, o uygun oğlanı, mevcut sistemlerden birisine baş yönetici yapmış –yoldan çıkmış, avratların dünyası!...
……..
Mevcut sistemlerden birisine girmek, - baştan - onların çıkarlarına gibi gözüküyordu. Bu geçen süre sonunda ise, o sistemin dâhil olduğu proje ve fikirlerinin, yanlış temele dayandığı, yanlış olduğu anlaşıldı.

Günümüzde artık, o eski politikaları – projeleri yapanların, bölge ülkelerini, Türkleri de, Türklerin geçmişlerini de, Türkiye’yi de bilmedikleri anlaşıldı. Onlar da, doğruluğunu – yanlışlığını tartışıyorlar. Yanlışlarını çıkarıyorlar.

Bölgemizdeki eski politikaların bazıları da, Rusya, Türk Dünyası ve Amerikan Düşmanı idiler!
Türklerin ülkelerinde, yönetimlerini ele geçirerek, savaş çıkartıp, Rusya ve Amerika’yı yok edeceklerdi. Varılacak sonuç bu idi. 

Yine, sağ da – sol da, Rus – Türk ve Amerikan kalırdı ama o girdaba girilse, kendileri tam yok olurlardı. Avrupa’da bazı merkezler, bunu göremeyecek kadar körleşmişlerdi.

Daha fazla detaya girmeyim. Bu risklerin ne olduğunu, o eski projelerin ne olduğunu –görebildiğim kadar-  yazmıştım.

Kontrol altında tuttuklarını sandıkları yöneticiler, -kısa sürede-  yok edilirlerdi.  Karar organları değişirdi. Bu kadarı yeter….

*     *     *

Avrupa ülkelerindeki o merkezler, belki de, kendi plan – projelerine uygun, bir esir Türk arıyorlardı.  O beklentilerine uygun Türk’ü, bugün değil geçmişte de, tarihte de bulamazlar. Belki, Tarihte de olmayan bir Türk’ü, günümüzde var etmek için de,  kendi vatanımda, basit bir tayin-atama konusu, bu hale getirilmiştir. BUNLAR, ESKİ DÖNEME GİDİYORLAR. ESKİ KAFALILAR ve ESKİ SAVAŞ ALET – EDEVATLARINA SAHİPLER.

US EUCOM, ALMANYA’DA KALMALIDIR: Avrupa ülkelerinin, silah kontrolü sıkı tutulmalıdır.  Biraz daha güçlenseler, Rusya biraz zayıflar ise, yine bu tekrarlanır.

ABD nin gelecek yönetimleri de, daima, Avrupa’daki bazı merkezlerin, Amerika’daki yönetim –karar organı-  bağlantılarını, kontrol – gözlem altında tutmalıdırlar. AVRUPA ÜLKELERİNİN, sadece Ruslara, Türklere değil, birbirlerine karşı da, eski silahlar ile neler yaptıklarını, II. Dünya Savaşı, gerçek Asker – gerçek Sivil –insan kaybı- listelerini önlerine koyup, bu bölgelerdeki herkes, üç kez, üç - beş boyutlu düşünmelidirler. Özellikle Ruslar, o listeleri çok dikkatli incelemelidirler. 

-
Yukarıda söylenilenlere bakınca, konulara-duruma bir de şöyle bakmak gerekiyor.

Bu yaşadıklarımızı, hepimizin fark etmesi – görmesi gerekiyordu ki, o büyük savaşı yaşamayalım.

Ben bunu bazen, bahsi geçen ülkeler ve bölgeler de, Tanrı’ya dua edenlerin fazlalığı ve iyiliği ile bağdaştırırım. Onlar, dua ve iyi dileklerine devam etsinler. Tehlike daha geçmiş değildir. 
-

Amerika Birleşik Devletleri, çok büyük ve güzel bir ülkedir.
Çok iyi insanları vardır. Üreten  - çalışkan, gelişmiş beyin insanları da çok olduğu için, süper bir güçtür. Dünya Tarihinin en güçlü, teknolojik – ordu gücüne de sahiptir. İnançlı insanları da çoktur.

Düşman, kötülükleri görür. Biz, Amerikan halkı ile dost bir ülkeyiz. İyileri görürüz.
Bununla birlikte, ABD de, bundan önceki son bir-iki yönetim – anlayış zafiyeti yaşadı. Yeni yönetimden önceki iki yönetim, yani üç – dört seçim dönemi öncesinden beri, Türkiye’ye uygun gördükleri yönetim ve kendi ülkelerindeki bazı sosyal duyumlar geçicidir. 
İç sorunlarını onlar aşarlar.  Yönetim sorunlarını da aşarlar.
Amerika’nın, Toprağı geniştir. Mevcut Nüfus oranına oranla da çok yeterlidir. 
-

Yakın Asya ülkeleri ve Rusya, bizlerin; Anadolu Türklerinin, geliş yerleridirler.

Bir Türkmen, İstanbul Boğazından rahat geçiş için, Akdeniz’i ele geçirmenin doğru olacağını düşünür. Rusları da ikna ederler. Onlardan bir grupta alarak, ailecek - beraberce, bu bölgelere gelirler. Birbirlerinin yönetiminde olmaktan gocunmazlar. Birbirlerine haksızlık yapamazlar. Türklerin sevdikleri bir ulustur. Güvendikleri bir ulustur. Kader birliktelikleri çoktur.

Yalnız II. Dünya Savaşına değil, tarih boyu, bölgelerindeki, Avrupa ülkeleri ile başka savaşlarda da, birlikte vatanlarını savunmuşlardır. Japonya ile de savaşları vardır.

Bazı dönemlerde,  yönetim yıpranması, yönetimlerin başkaları tarafından ele geçirilmesi sonucu, Anadolu Türkleri ile de savaşmışlardır. Bu Savaşlarda, Ruslar ile birlikte can veren Rusya Türkleri de, Ruslar ile yan yana gömülmüşlerdir. Onları birlikte gömmek zorunda kalanlar, ağlayıp, ortak kahramanlıklarına gözyaşı döküp, bu şehitlerin mezarları başında, yüksek ses ile, kıraatine uygun, Fatiha okumuşlardır. Aynı millet, birbirleri ile çarpıştırılmışlardır. Aynen, geçtiğimiz yıllarda – yeniden - tekrarlanmak istenmesi gibi…

“Bilmeyen ne bilsin bizi. Bilenlere selam olsun! “

*     *     *

Bundan 20 sonra.

Rusya ve Türkiye’de yönetim, yine çok etnikli olacaktır. 
Herkes, açık etnik kimlikli olacaklardır.

Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde ise; Devlet Başkanları, etnik olarak Türk olacaklardır. Yönetimler de Türkler olacaklardır. Tacikistan Devlet Başkanı Rus olabilir. Rusya ve Türkiye’nin güvenliği için bu gereklidir.  Bu ülkeler, bağımsız ülkeler olarak kalmaya devam edeceklerdir.

Orta Asya Türk ülkelerinde, yönetimi Türk olmayan kalır ise; Yerel Halk, Rusya Rusları ve Rusya Türklerinin, - Amerika izin verir ise - Anadolu Türklerinin de ortak katılımları ile, ortak müdahaleleri ile, o ülkeler de Yönetime Türkler getirileceklerdir. Buradan anlaşılan, 20 yıl sonra da, Türkiye, Amerikan Silahları kullanan, Amerikan Müttefiki olmaya devam edecektir.

Başkentlerinde, tepe – dağ var ise, o dağın bir yamacı Rus Mahallesi, bir Yamacı da Türk Mahallesi.  Özbek, Tacik, Türkmen, Kazak, Azeri, Kırgız Mahallesi olacaktır. Tepe – dağ yok ise düz alana da olabilir.  Bunların önündeki ‘HALK İŞLETMECİLİĞİ’ Yönetim Binasında çalışanlar,  o ülkeye, yukarıda sayılan ülkelerden, herhangi bir neden ile gelenler de orada oturacaklardır. Kısaca Mülkiyet yoktur. Bu amaca yönelik konutlar.

Dünyanın 40 çeşit hali vardır.  O durumlara hazırlık ve önlem olarak;

Moğolistan, (1970 lerden itibaren, ülkeye dışarıdan gelenler - yerleşenler incelendikten sonra) herkes eşit, halkının refah ve gelir düzeyi artmış, daha çok işyeri olan, kendi ihtiyacını üreten bir ülke olacaktır. 

Çin - Sincan, Uygur bölgesinde,  Çin Devleti – hükümeti ile anlaşılıp, izin verirler ise, Uygur Türklerinin, her durum ve şartta, Çin Devleti - Çin Halkı aleyhine bir faaliyetleri olmayacağı güvencesi verilip, o bölgedeki başka etnik gruplar ile –yerleşim yeri - ayrıştırması yapılıp, onların da net olarak, bir köşede durmaları çalışmaları yapılacaktır. Adet, kültür ve geleneklerini –geçmişten beri olduğu gibi-, Çin Şemsiyesi altında, aynen yaşamaya devam edeceklerdir.

Yukarıda adı geçen ülkelerden ve Ukrayna’dan mallar; nakliye uçakları ile, Akdeniz Sahili, Türk-Rus Tatil Köyleri, ortak kullanım alanındaki Halk İşletmeciliği – Satış Mağazalarına gelecektir.

Aynı mağazalarda satılacak Amerikan Malları ise, nakliye uçağı ile mi? yoksa gemi ile mi getirilecekler? Buna, Amerikan Yönetimi karar verecektir.

İşte, bu işler ile uğraşıp, kalan boş zamanlarda da, Allah nasip eder ise, Rus kızından olacak çocuklarım ile oynayacağım.

Bu kadar.
…………….

21.04.2017 03:07

==================================

ACABA, İŞİME BAŞLAYINCA, BÖYLE BİR KONUŞMA YAPSAM MI?

İyi de, Almanya bölümü çok sert.

İşin gerçeğini söyleyim mi? Politikacılar sorun yaratsalar bile, sorun yaratmaya devam etseler bile… Almanya’nın Ankara elçiliğinde ya da bağlı – ilgili kurum kuruluşlarının birisinde – o yıllarda- işe başlayacağımdan emindim.

Diş konusunda, Almanya’dan mezun olmayı, güvence olarak görüyordum.
İki konu daha var! Onları da yazmayım.

İyi de, tüm Almanları !....?...
Öyle bir savaş olmaz – olmayabilir ama benim bildiğim, 7-8 kriz de… o amaç, açık olarak vardı. Geçen sürede şunu gördüm. Almanlar artık Türkleri hesaba katmıyorlar!
Rusya’nın, “kısas-a kısas” boyutunu geçmemesi için, elimden geleni yaparım. İkna etmeye çalışırım.  Almanlar iyi bir millettir. ..de, ….   Tüm bu olanlar, onların gözleri önünde oldu.  Bu durumu tüm Almanlara da yüklemiyorum. O nedenle, özel bir mektupta, -dipnot- normal Almanlara çağrı yapıp, bir not bıraktım. Almanya’nın Ankara elçiliğinde var.
(Galiba geçen aybaşı tarihlerinde. Başbakanımızda onun kopyası var.
……
…….
Bu konuşma nerede olacaktı?
Eski Orman Bakanlığı binası var ya… Şimdi TBMM Ek binası.
Onun damına hoparlörler koyup, balkona çıkıp, yoldan geçenlere…
Bundan böyle nutuk yok. Politik hayat yok. Kâğıttan okuyacaktım.
.
Ayrıca, bazı insanların kaderi, başka bazı çok insana çok şey öğretir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde yaşayan Türk Milletine, bu anlatıların, iyi bir ders olması dileği.
…….
21.04.2017 16:06



….

ERTESİ GECE, SABAHA KARŞI, EK NOT:

Şu anda, Türk Milleti, içten ve dıştan, muhasara-kuşatma altına alınmıştır.
Sevdiğimiz kız ile evlenemiyoruz.
Bunun; ekonomik, sosyal ve güvenlik koşulları – alt yapısı yok edilmiştir.
Burada ana amaç, Türk Milleti’nin kaynağı, Yakın Asya ve Rusya’yı, Rusları yok etmektir.

Bu yaşanılan durum ve durumlar, yeni değildir. Eskiden de bunlar olmuş ve yaşanmıştı.

Milletleri millet yapan, millet olma bilinci veren bu şartlardır. Olması gerekir. Yaşanması gerekir.

Avrupa Milletleri, Türkler; Viyana Kapısına gelince, birbirleri arasındaki çıkar ve duygusal çekişmeleri bir yana bırakıp, akılcı ve gerçekçi bir yönetim modeline geçme kararı almışlardır. İncil’i, Kutsal Mesajların var olduğunu hatırlamışlardır.

Türklerin bu görevleri bitince, biraz inzivaya çekilince, yine Avrupa Milletleri, birbirlerine girmişlerdir.

Bizler, Anadolu’da, vatanımızda inzivaya devam edeceğiz.
Bu sefer, sizlere, diğer kutsal kitapları da hatırlattık. Türklerin sırrı, bunların hepsini birden okurlar.  Onları da okuyunuz. “İnsanlığın, sadece bir periyodu – dönemi değil, genel özetlere de bakınız.” Dedik.

Avrupa Milletleri, iyi tanıdığımız, bilgi birikimi yüksek – iyi anı ve ilişkilerimiz daha fazla olan yakınlarımızdır.

Günümüzde, direk savaşlardan kaçıyorlar. 
Başka şeyler yapmaya çalışma değil, yaptılar!!!
Kendileri için, başkalarını savaştırmak istiyorlar. İnsan bu, her şeyi ister.
…..
Görebildiğimiz bölgesel tehlikeyi önlemek için; ‘KARADENİZ ÜÇLÜSÜ + ABD “ çözümüne yöneldik. Burada amaç, yeni bir savunma paktı değil, yeni döneme uygun, insanlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik, yeni bir ekonomik yapılanmadır.

Sadece bizim başarılı olmamız yetmez.
Avrupa Devletleri, Milletleri, Avrupa ülkelerinin de, belli bir temel ihtiyaç karşılama düzenlerinin olması – mevcut iyi sistemlerinin devamı bazılarının- yenilenmesi ile mümkündür. Bu tür yardımlaşma- dayanışmalar, elbette olacaktır.

Tarihte olduğu gibi, bölgemizde başka şeyler denemek istediler.
Bizler de, kaşı önlem aldık. Bu dönem bitince, yeniden birlikte olacağımız, bildiğimiz ülkeler, bildiğimiz milletler.

Tüm mesele budur.
…..   
22.04.2017 05:42:47 

-------  

SONUÇ:

İmparatorluklar dönemi bitmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti, kendi geleceği için, geleneksel bazı önlemleri almak ile birlikte, sınırları belli, bu bölge de, kendi temel ihtiyaçlarını karşılayan bir yeni ekonomik modele geçecektir. Bu sistem, Amerikan Modelinden, başka şekilde yararlanmaktır.

Dünyada, ülkelerde, çeşitli amaçlar ile ziyaretlerde, - konaklama – başka bir şekil ve boyuta ulaşmıştır.
Belki, ek – ayrı blok ile, YAKIN ASYA - KONAKLAMA TESİSLERİ, Amerikan Halkının da, çeşitli amaçlar ile bölge ziyaretlerine uygun şekilde yapılacaktır.
Buna benzer, bazı konu başlıkları belirlenip, Rusya ve Amerika Devleti ile küçük çaplı, iddialı olmayan bazı alan ve dallarda da, - YAKIN ASYA İLE SINIRLI - yurt dışı yatırım – işletme işbirliklerimiz olacaktır.  İş ortaklarımız da, o bölgelerde, yeniden eğitilmiş, yerel halk olacaktır.

Ülkemizi, Türkiye’yi nasıl yeniden yapılandıracağımızı da, Amerikan ve Rus Milletlerinin anlayacakları şekilde yazdık. Söyledik. Avrupa Halkı ve Milletlerine karşı da bir oluşum değiliz. Kendi bölgemizde, kendi işimizi, kendimiz yapmak istiyoruz. Onlardan, Avrupa ülke ve milletleri de yararlanacaklardır.

Barış ve istikrar dönemine böyle geçilir.

22.04.2017 07:52
…………

YAKIN ASYA İÇİN:
ŞU ANDA ACİL – ÖNCELİKLİ İHTİYAÇ ve geleceğe hazırlanma.:
İlk Yapılanmalardan birisi: Moskova Merkezli bir Etnik Çalışma Grubu.

RUS, TÜRK, AMERİKAN, MİMAR MÜHENDİSLER BİRLİĞİ

(Burada bir yanlış anlaşılma olmasın. Elbette, Rusya Mimar ve Mühendisler Birliği, yakın gelecekte,  ana – temel kaynak olacaktır. Birlikte çalışacaklardır. Bu dalda en yetenekli olanlar, yeni dönemde, eşit şansa sahip olacaklardır.
İlk temel yapılanmanın; Rusya, yerine, ‘Rus’ olmasının da, bunun gelecek güvencesi olduğunu düşünüyoruz. Ruslar, bu konuda denenmiş bir millettir. Güçlü olunca, başkalarına imkân verirler. Paylaşırlar.
Uzun hikâye, yazmayım. Bu işin böyle, etnik başlaması gerekiyor. )

Rusya ve Orta Asya Türk ülkelerinde, bu birlik üyelerine, devletlerin, bakanlıkların, mevcut inşaat işleri, (Savunma Bakanlığı İşleri hariç tutulabilir.)  “HALK İŞLETMECİLİGİ” modelinde yapmaları için, ihalesiz verilecektir.

Şu anda, o inşaatlarda, olabildiği kadar, deneyim kazanacaklar. “İş Ortağı” olarak, Para kazanacaklar. Ortak çalışma sonuçlarını, yapılmış binalar olarak göreceğiz.
Gerektiği an, iş aldıkça, fırsat oldukça, ABD de de, eğitim, tamamlayıcı kurslara ve gözlem gezilerine de katılacaklardır.

İnsan Kaynakları; Rusya, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Amerika olacaktır.
(İş alındıkça, çok az sayıda da, Türkiye’den, seçilmiş Mimar – Mühendis. – Başlangıçta, “Geçici İş Ortağı” olarak.  Türkiye’den iş alınır ise, elbette bu sayı yüksek oranda olacaktır. Ukrayna’dan, Gürcistan ve Moldova’dan da bir-kaç ‘geçici iş ortakları ya da ara elemanlar. )
Yabancı katılım yok. Olmayacaktır.

22.04.2017 08:44:22

………….   …..


19 Nisan 2017 Çarşamba

Göreve başladığımda,yeni-yazı böyle olacak. (Eskiyi kaldırıyorum.)

GÖREVE BAŞLADIM.

“HALK İŞLETMECİLİĞİ - ÜST YÖNETİMİ” kurulana kadar, günlük, rutin işlerim ile uğraşacağım. Bunun dışında fazla bir aktivitem olmayacaktır.

HALK İŞLETMECİLİĞİNDE, işin ne olduğu tanımı sonrası, Ankara Genel Merkez’de, sistemi; Rus ve Amerikan arkadaşlar ile birlikte kuracağız. Aynı zamanda, tanım sonrası, bu sistemin altyapısı, kanunlara uyumu, güncellenmesi, belki tek başına yenilenmesi vb. hükümet ile de, bu noktada birlikte çalışmalar. O güne gelene kadar, özel hayatımda bir düzenleme yapabilmiş, sonuç alabilmiş isem,  “normalleşmişim” demektir. Bakalım, kısmet. Hayırlısı…

Halen, şu anda bile, uzun dönemde, başıma gelenlerin, iş-çalışma hayatından uzak tutulmanın gerçek nedenlerini bulabilmiş değilim.

Daha öncesine bakıyorum.
Kanunlarımızda da görev tanımları çok açık-net olarak yapılan, kendileri de bu tanıma uygun olan Generallerimizin önemli kısmı ile sorunum yoktu.  Her dönem ve durumda, istemeyen bazıları olabilir.

TRT de bile, o döneme göre lüks sayılan Golf GLS arabamın olmaması gerekirdi. Kayseri’de de, spor araba… Bu bile, haset – istemez kazandırabiliyor.  Buna benzer başka şeyler de, bir başka neden olabilir mi?

(Burada anlatmaya çalıştığım, - o yıllarda, öyle olsa bile, günümüzde de- bulunduğunuz yer ve bölgede, arabanız çok yeni ve dikkat çekici, farklı olmasın!
Ev konusu da böyledir.  Bahçeli eviniz, dıştan çok iyi gözükmesin!
Akdeniz Sahili, Türk – Rus Tatil köylerinde, buna dikkat edilmesi… )

Yine de makul olanlar, şu anda aktif görevde olan çoğu kişi, konuyu anlamışlardır. Nedenleri ve o kişileri biliyorlardır. Onlar ile uğraşacak zamanım da yoktur. (Rus Kızına, çok zaman ayırmam gerekiyor. Hamile bırakmak, kısmete kalmış! Ortalama 6 ay. Çocuk kişiliği gelişimi, duygusal bağ, anne karnında kurulur. Babanın, anne göbeği ile, gerilimden uzak, rahat bir ortamda uğraşması gerekiyor. Elini üstünde dolaştırır iken, ruhunun da rahat olması gerekiyor. Günlük rutin işler de var. Başkaları ile, geçmiş ile uğraşacak zamanı bulmak imkansız.  Daha çok ‘beyinsel’ yoğunluk isteyen Halk işletmeciliği dönemine varmadan,  hanımın doğurması gerekiyor. ) Bu nedenledir ki, detayları bana aktarılmadan, ben bilmeden, -geç te olsa- bu sıkıntıları yaşatanların,  başka uygulama ve alışkanlıklarının da gözden geçirilmesini, başkalarına da yaptıkları benzer uygulamalardan, başlarının belada olmasını dilemekten başka bir diyeceğim yoktur. 

Geçmişimde, bazı iyi anılarım da vardır. . F-16 Projesinden, karargâh teknik geliştirme bölümünü geçtikten sonra da, kaynağı bilinmeyen, gönderenini bilmediğim bazı ‘Hizmete Özel’ kitaplar, broşür ve kitapçıklar masama konulurdu. (Bu kitapları, bir başka General de, evime gizlice adam sokup, inceletir ve bazılarını geri alırdı. Adam General ama o kitaplar herhalde onlarda olmazdı! Yoksa, böyle yapmasının nedenini bulamıyorum!)

O askeri kitapların birisinde, Avrupa kaynaklı, İngilizce bir eski harita vardı. Anadolu’yu; ‘TURKMENIA’ olarak gösteriyorlardı.  Bunun, Rumlardan önce, sonra veya aynı dönemde olup – olmadığını da bilmiyorum. Hatırlamıyorum.

İş sözleşmemin fesih işleminden sonra da, ben yine, kendimin olarak gördüğüm, Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezine gider – gelirdim. Kütüphanesinde de, gün boyu kitaplara bakardım.

(“Kütüphane” deyince, bir anı aklıma geldi. Ankara, TBMM Kütüphanesinde, rastgele kitaplara bakıyorum. Baktım ki, bir dönemin meşhur Generali Faik Turunç ya da Türünç, milletvekili iken, bir köşede oturup, gazete –yada kitaba bakıyordu. Ortada sehpa var. Karşısına oturdum. Beni tanımıyor. Bir kelime ya da cümle söyledim. İrkildi ve ondan sonra, kısa bir sohbetimiz olmuştu.) 

Aynı durum, askerlik dönemimde ya da hayatımın bazı dönemlerinde, bana bazı kaynak kitaplar da gelirdi. Gönderenlerin kim – kimler olduğunu araştırmaz ve bilmezdim.

Hava İkmal de iken, bana gelen bir başka askeri kaynak kitap, şimdi elimde olsa, yeniden değerlendirmeye alsam, Ankara Polisi, eski dönem, Siyasi Şube Müdürünün, 12 Eylül Askeri dönemi, Kayseri’deki – Ankara’daki sorgulamalarında öğrenip, bana aktardıklarını, Akdeniz Sahil Bölgesi ile ilgili –somut- itiraf ve düzenlemeleri daha iyi anlardım! Belki o da; ‘Milli Müslüman Ermeni’ idi. Ve benim, etnik olarak Türk olduğumu bilirdi. O bölge ile ilgili, bana verdiği bilgileri yapanların da, ‘Müslüman Ermeniler’ den bir grup olduğunu bilebilecek konum – durum ve geçmişe, bilgi birikimine sahipti. Ortak vatanımızı, birlikte koruma sorumluluk – görev bilinci de vardı. Bu kişi, o dalda, bilgi – görev geçmişi olarak, önemli bir insandı. Eski dönem, kritik dönem Başbakanlık Müsteşarı ve daha sonra, Turgut Özal’ın Milli Eğitim – Dış İşleri Bakanı, Müslüman Ermeni, Hasan Celal Güzel’i sorguya alanın da, bu kişi olduğunu sanıyor ya da öyle hatırlıyorum.

O dönemlerde, daha eski dönemlerde de, etnik konuları yeterince bilmiyordum. (Müslüman Ermeni Vatandaşlarımızın,  birbirlerini hemen tanımalarını sağlayan, isim – soyad listesi dağıtılmadan önceki yıllar.)

*   *  *
Eski Türkçe bir kitaptan alıntı, tarihi notlar da, askerlik dönemimde, ya bulacağım yere konulmuştu ya da orada idi. Ben, önceden görmemiştim. Asya, yakın Asya, Türk ve Rus topraklarından, Selçuklu Devleti öncesi Anadolu’ya inenler arasında, Türkmenler ile beraber, ailecek; ‘Rus Silah Ustaları’ nın da olduğunu –yazılı bir kaynaktan da - okuduktan sonra, başka kaynakları da, dönem dönem araştırmıştım. “Eski anlatılardan duyumlarımızın bir kısmı, günümüz kaynak kitaplarında neden yok?” Bunu hep düşünürdüm. 

O tarihi notlardaki eski bilgiler, bazen çağrışımlar yapıyor.

Yine, Kayseri’de iken olabilir; ‘İTALYAN BİR GRUBUN, KARADENİZ’ geçmiş bağlantısı ile ilgili, bir gazete haberi çıkmıştı.
Matbaa baskısı, ortadan zımbalı, sadeleştirilmiş Türkçe o kitapçığı çok aradım. Ev de bulamamıştım. Oradaki bilgilere göre, çok geçmiş dönem de, Hindistan’da, bir Salgın Hastalık olur. Herkes, o bölgeden kaçarlar. Çevredeki Türklerin oldukları bölgelere, ülkelere, sınırlardan giremezler. Sınır güvenlikleri yüksektir.

(Bunun için olsa gerek, New York’ta, Rus Kızına âşık olduğumda; ‘Sınır Güvenliği’ ile ilgili, o dönem de, Türkiye’de bilinmeyen bir sistemin temsilciliğini alıp,  Rus Kızının; ekonomik gelecek - güvencesini – güvenliğini sağladıktan sonra evlenmek telaşı ile, bu işe sıkı sarılmıştım.)

Belki hastalık nedeni ile başka yerlerde de sınır güvenlikleri artırılınca, Gürcistan bölgesi, - Kafkas Bölgesi dağlara gelirler ve oralardan da Deniz Yolu ile Avrupa’ya geçerler. Kısaca, İtalya içinde bir grubun, Karadeniz Sahili ya da Kafkasya ile bağlantısı vardır. Bu nedenledir.  Sanıyorum, çok tehlikeli bir yolculuk. Basit deniz araçları ile. Dedelerinden, atalarından duydukları “Karadeniz’den gelmişiz!’ Demelerinin kaynağı burasıdır. 

Daha sonra Türkler, o bölgede anti bakteriyel, -belki kireç- gibi, bir madde ile bölgeyi temizlerler. Dezenfekte ederler. Bulaşıcı mikropları öldürürler. Yeniden, orada yaşam başlar. 

Kısaca, bazı bilgi kaynaklarımın bir kısmı; Askerlerimizdir ve Polislerimizdir. Bunların arasında, ‘Milli Müslüman Ermeniler’ etnik kökenli olanlar da vardır.

1970 ler de, Türkiye’de bir Personel Kanunu değişimi olmuş.
MİT Mensubu olduğu sanılan – söylenilen, bazı emekli Müslüman Ermeni Albaylara, her bakanlıkta bir oda ve görev verilmiş te olabilir!  Emekli maaşları iptal edilmeden, bakanlık kadrosu ya da dış destekli ek gelir alanların da olduğu söylentisi vardı. Gerçeği bilmiyoruz. Bunların bir kısmının da, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ile bağlantıları. Sanki onların, bilincinde olarak- olmayarak, bir merkezce, yönetimin –bakanlıkların, etnik olarak Türk olanlardan temizlenmesinde görev alma ihtimalleri araştırılmalıdır.

Bu tür kişilerin, makul, ‘Müslüman Ermeni’ geçmişi olanları da, belki,  ‘Milli Müslüman Ermenileri’ de, istemediklerini – harcamış olabilecekleri - gibi bir sonucu da, bugün düşünebiliyoruz.  Yine de, bilmeden – bilincinde olmadan, bağlı oldukları yer – kişi, merkezin yanlışlarını onlara yükleyemeyecek kadar, aynı dili konuşuyorduk. Aynı duyguları paylaşıyorduk. Bunlardan bazıları ile, bugün samimi olarak konuşulup – görüşülse, yönetimde, etnik denge sağlanmasında, kalıcı- iyi katkıları olabileceğini düşünüyoruz.  Türkiye, iyi bir ülke idi. Subaylarımız da iyi yetiştirilirlerdi.  1980 ler den sonra verilen hasarı bilmiyoruz!  Polis seçme ve eğitme sisteminin de… o tarihten sonra, bozulduğunu, etnikleştiğini sanıyoruz…

Daha gerçeğini söyler isek – dış, yüzeysel bakış- bu işin içinde olanların önemli kısmı da, konuları, küçük çaplı bir etnik dayanışma olarak görüyorlardı.  Bizler de öyle düşünüyorduk. Önemsenmiyordu.

Fetullah örgütlenmesinin ise, -Amerikan FBI’ da aynı sonuca varmıştır.- Tam etnik ve başka bir örgütlenme modeli idi. Eski dönemler ile karıştırıldığı için, amacın anlaşılmasında geç kalındı. Bu kadar katı bir karşıtlığa, ihtimal de verilmiyordu. Eski sistem ve çalışmalarda, etnik olarak Türk olanlara bir karşıtlık, -kesin olarak yoktu- ya yakın, az idi!

O dönemlerden önce yetişenler, aile etnik geçmişleri, Müslüman Ermeni de olsalar, ülkemizin, halkımızın, bununla birlikte, etnik geçmişi Türk olanların da bir güvencesi idiler. Onlar emekli olduktan sonra, bazı uygunsuz – olmayacak işler oldu! Bir başka anlatım ile, bundan sonraki çalışmalar, bu ortak geçmişimiz bilinerek, onlar arasındaki makul – aklı başında olanlar ile de birlikte yürütülmelidir. Çünkü, üzerinde çalışılacak bakanlıklar, kurumlar; sadece Emniyet değil, Maliye, Dış İşleri, Savunma, Milli Eğitim Bakanlıklarıdır. Diyanet İşleri Başkanlığıdır. TRT dir. Bu tür etnik uygulamaları artıranlar da, asker – polis değil, siyasetçiler ve onların atadıkları bürokratlardır. Bu bakanlıklara bağlı il temsilciliklerinde, özel kalem de çalışanlar da, özel ofisler de, yeni görevlendirmelerde; -bayan değil, erkek personel- atamaları yapılmalıdır. Etnik dengelenmeye gidilmelidir. Son 20 yılda olduğu söylenilen, devlet dairesi – devlet memurluğuna yakışmayan  - olmaması gereken bazı uygulamalar, söylentiler de bitirilmelidir.

İkinci adım, yönetimlerde – yöneticilerde etnik dengeleme, şu üç bakanlıkta, -bana göre- Başbakan’a bağlı, Güvenlik Müsteşarı ya da Müsteşar Yardımcısı başkanlığında, Gençlik Spor, Kültür ve Çalışma Bakanlıklarının, bilinen, sürekli, belli temsilcilerinden bir komisyon tarafından yapılmalıdır. Çünkü bu bir ‘Güvenlik Sorunu’dur. Genel Müdür yardımcıları, illerde Müdür yardımcıları, başka ülkelerde olan ‘Yunus Emre Kültür Merkezleri’nde de, hiç olmazsa Müdür Yardımcıları, etnik olarak Türk olmalıdırlar.
 
*   *  *
Bütün illerimizde, valiliklerde, ilçe kaymakamlıklarında, giriş katta bir oda –İlan Odası  - olmalıdır. Dış bahçe girişinde de, önemli ilanların asıldığı, ön duyuruların yapılacağı bir camlı kutu. Uluslararası burslar, İş ve İşçi bulma kurumundan talep edilen, -o bölgede-  açık işler listesi, sınav duyuruları,  personel arayan –akredite edilmiş-  özel şirketler listesi vb. İlan – Bilgi Odası. O oda da oturacak bir personel yeterlidir.   

Tüm bunlar, bireysel görüş, anı - sanı ve önerilerdir. Ben bu çalışmaların ve iç güvenlik konularının hiç birisinin içinde olmayacağım.

Bu dallarda çalışacak olanlara yardımcı olacak bir-kaç paragraf, notlardır.

17.04.2017 13:32


EK: üstte bir giriş paragrafı var.

“Halen, şu anda bile, uzun dönemde, başıma gelenlerin, iş-çalışma hayatından uzak tutulmanın gerçek nedenlerini bulabilmiş değilim.”

Aynen benim gibi, beni yakından tanıyan, aile geçmişi ‘Müslüman Ermeni’ olan, Kayseri ve Ankara’daki  –normal-, konulardan habersiz-, çoğu kişi; Türkiye’de, etnik olarak Türk olanları, devlet yönetimi ve toplumu etkileyecek iş hayatından uzak tutmak için, bula bula seni mi buldular?’ diye şaşkındırlar.

Benim gibi onların da, bu konunun detaylarını bilmediklerini tahmin ediyorum.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra, hepimiz ‘Türk’ idik. Yalnız kâğıt üzerinde değil, uygulamada da, hepimizin ortak vatanında, ortak geleceğe yönelmiştik. Rusya ve Amerikan yatırımları, hepimizi, tüm vatandaşlarımızı, Türk Halkını, bir yaşam seviyesine ulaştırmıştı.

Yukarıdaki paragraf, 1923 -1945 dönemi için doğrudur.
Aklı başında herkeste, ortak atanımızda, ortak geleceğimize, günlük işlerimize odaklanmıştık. Çanakkale Savaşında, Sakarya Meydan Muharebesinde, yan yana – omuz omuza çarpışan, tek bir millet, o yıllarda, Almanya ve Japonya’dan bile ileri idi. İngiltere ise, kan kaybediyordu. Sistemimiz güçlü, moral değerlerimiz yüksekti.

Osmanlı İmparatorluğunu batırma-dağıtma dönemindeki uygulama ve modeller, yeniden yürürlüğe girdi. Türkiye’yi, içeriden ayrıştırmak, içeriden yıkmak!

Bunun için yapılan hazırlıkları, çoğu vatandaşlarımız bilmiyorlardı.
Sizlere bir örnek vereyim:
Benim adım ‘Cafer’ i, hem aile geçmişi Türk olanlar kullanır, hem de aile geçmişi Ermeni ya da Alevi olanlar da…  ‘Müslüman Ermeni’ oldukları hemen belli olan, sadece o grubun kullandıkları isimler dışında, bazı isimler de, bilerek – bilmeyerek, başka gruplar tarafından da kullanılıyor.

Eski tip, el yazısı ile, mürekkepli kalemle doldurulan, nüfus hüviyet cüzdanımda, ismimin baş harfi altında, küçük bir, noktadan geniş – yatay çizik vardı. Ortak kullanılan bazı isimlerde,  eğer o kişi, aile geçmişi olarak ‘Türk’ ise, ilk baş harf altında, buna benzer bir işaret olduğunu çok sonra, birisi bana söylemişti. Nüfus İdaresi, kuruluşundan itibaren, o yıllarda Türklerin unuttuğu ya da –Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaptırılan iç göçler nedeni ile –etnik geçmişlerini bilmedikleri, ‘Türk-Türkmen’ sandıkları, aile bireyleri; Nüfus İdaresi, Jandarma ve Askerlik Şubelerinde yeniden –kapalı- örgütlenmeye başlanılıyor. Geçmişte İngilizlerin, bu sefer ise, Cumhuriyet döneminde, Almanların bu işi başlattıkları sanılıyor. Ayrıca içeride de, bu konuda çalışanlar olduğu duyum ve iddiaları var. Ana kayıt sistemi ise, ‘İngiliz’ imiş!

Eski Nüfus Kayıt Defterleri, Askerlik Şube Defterlerinin bir köşesinde, -kopya kalemi ile- o ailenin etnik geçmişini belirten bir işaret olduğu söylenilir. Bu sistemin,1945 ten sonra yeniden başlaması, 1960 Askeri Yönetiminden sonra da, İngilizlerin; ‘Türkiye’de Kürt yok!’ tartışmalarını başlatmaları ile, yalnız Kürtler değil, bizlerde şaşırdık. Mesele, kapalı etnik kimlikli ‘Müslüman Ermenileri’ gözden uzak tutmak! Başkaları konuları anlamadan, dış kaynaklı bir yeni örgütlenme. Bu kez konuyu anlayan başka merkezlerde - ülkelerde işe karışırlar. Herkes, kendisine göre bir plan yapıp, sonuçların, kendi çıkar ve amaçlarına uygun gelişmesini isterler.  İşte o yıllardan itibaren, Türkiye’de; etnik konuların konuşulması – yazılması yasaklandı. 

Tv ‘lere, gazeteciler çıkıyorlar. Hepsi de, Müslüman Ermeni. ‘Kürtçülük’  konusunu tartışıyorlar. Açılım ne zaman? Nasıl olmalıdır? (Bu konuda, onlara bir kısıtlama hiç yok. Olmadı!!!)

İnsanın, bireyin aile geçmişi, Kürt, Ermeni, Laz ya da başka bir etnik kökenden olabilir. Türkiye Cumhuriyetini kuranların ortak vatan anlayışı ile, herkes kendi etnik kimliğini de açık söyleyerek, o kültürü yaşayarak, yaşatarak, geleceğe birlikte yürürler. Kanunlarımızda da, etnik geçmişin söylenmesi yasak değildir.

Böyle bir karmaşa dönemini yaşadık.
Konular ile hiç ilgisi olmayanlar da, tek suçları, etnik olarak ‘Türk’ oldukları için, bazı görev ve konumlardan, ekonomik yapılanmalardan uzaklaştırıldılar. Bunu, böyle bir sonucu, Kürt’te istemez. Aile geçmişi Müslüman Ermeni olanlar da… Bizleri, birbirlerimize düşürmek için, -belki- de, çok sistemli, kapsamlı bir oyunu sahnelemek isteyenler, bizleri mağdur ettiler.  Bu işin içinde olanlar da, konuyu tam anlayamıyorlar gibi…

…ki böylece, Türkiye, güçlü bir ülke, güçlü bir toplum olmasın!

18.04.2017 10:08

İlave: II)

Türkiye’deki nüfus kayıtları, sağlam ve açıktır. Herkesin aile ve etnik geçmişleri, 3-5 yerde kayıtlıdır. Bununla birlikte, bu durum vatandaşlardan saklanıyordu. Böylece, kendi ülkemizde, Türkiye Cumhuriyetini birlikte kuran insanlarımız, birbirleri aleyhine kullanılma yol ve yöntemleri araştırılıyordu. Cumhuriyetin kuruluşunda var olanların çok az bir kısmı hariç, birbirleri aleyhine kullanılmaları da, 1970 lere kadar çok zordu.

Türkiye’nin, tüm farklı etnik geçmişlerden gelen vatandaşlarımızın ana sorunu ise, bölgemizdeki gerek Savaşlar ve gerekse başka nedenler ile, Anadolu’ya sonradan gelen insanlar!... Gerek bütçeden ve gerekse başka kaynaklardan, onlara harcanan paralar… İç istikrar için gerekli olan, iş – aile yaşamındaki, son 15 – 20 yılda giderek artan sıkıntılar vb. Geçim sorunu.

Özellikle, son 40 – 50 yılda gelenlerin, TOPLU OLARAK SINIR DIŞI EDİLMELERİNİ SAĞLAYICI BAZI KATI ÖNLEMLER GEREKİYOR. Bu konu konuşulmuyor. Hatta onlara ev veriliyor. Her Türkçe konuşan, ‘Türk’ değildir. O yerleşimler, ‘Misak-ı Milli’ ilkelerine aykırıdır. 

1970 lerdeki kapalı etnik çalışmalar, Özallı yıllarda,  kendisine has özel bir sistem ile, etkili devlet görevleri,  daire başkanlıkları, danışmanlıklar dâhil, Genel Müdür, üst yönetimler, illerde, bakanlık temsilcisi müdürlüklerin hepsine birden ‘Müslüman Ermeni’ aile geçmişi olanlar atanınca, bir duraklama ve şaşkınlık yaşandı. Süleyman Demirel dönemi, yine biraz esneklik, etnik denge vardı.
Bir atama-tayin de, bireyin anne-baba, eş’i, etnik geçmişini belirten o özel sisteme artık günümüzde gerek yoktur. Bu işin kapalı – gizli yapılması da yanlıştır. Artık, Ankara’dan, herkesin anne-baba, eş’inin aile geçmişi ve etnik bilgilerine ulaşılıyor.  Bunun, kapalı – gizli değil, (isim-soy-ad listesinden zaten hemen anlaşılıyor.) bundan sonra açık yapılmasının, şu tür yararları olacaktır:

Özal’ın Partisi ANAP’ın kuruluş yıllarında, her il deki Ticaret ve Sanayi Odalarında, o yöreyi iyi bilen bir-kaç ‘Müslüman Ermeni’ iş adamı destek, yönlendirmeleri, organizasyonları ile, siyasi parti kurulmuştu. Kapalı etnik kimlik olduğu için, vatandaşlar bu durumu bilmiyorlardı. Açık Etnik kimliğe geçilince, Siyasi Parti Yönetimleri, İl Genel Meclis ve Belediye Meclis Üyelikleri, Milletvekilleri adaylık ve seçimlerinde, il müdürlüklerinde, üniversitelerin yönetimleri ve akademisyen seçimlerinde,  bir etnik denge gelecektir. HÜKÜMETTE, YÖNETİMDE, TEMSİL ADALETİ!...

………….  


18.04.2017 12:26

Katkıda bulunanlar

Share it