Translate

20 Nisan 2021 Salı

RUSLARIN ARŞİVLERİNDE, 32 SAYFALIK, BÖYLE BİR BİLDİRİYİ ARAMALARI DİLEĞİ.

 

Benim büyüğüm, öğretmen ağabeyimin, ilk öğretmenlik görev yeri, Manisa idi.

Kayseri – Pınarbaşı, Pazarören Öğretmen okulunda,  ‘Türk’ olduğu anlaşılınca, bazı sıkıntıları olur. Hasan Hoca diye bir öğretmen, Hacettepe’de Prof olan, komşu köyden, Mehmet Doğan, Kayserili bir öğrenci daha var. Onun ve ailesinin yardımları ile de, ilk saldırılar, okuldan atma girişimlerinden sonuç alınamaz. 

BU YOK EDİŞ ÇALIŞMALARININ GERÇEK NEDENİNİN, ETNİK OLDUĞUNU, AĞABEYİM DE BİLMEZDİ. BİZLER DE, 5-10 YIL ÖNCE ÖĞRENEBİLDİK.  O parasız - yatılı okullara ‘Türk’ alınmazmış!

 

Başka çare bulunamayınca; ‘iklim olarak, sıcak bölgelerde okula gitmesi gerekir.’ Diye bir rapor verilip, Adana –Osmaniye, Düziçi Öğretmen okulunda,  okulu bitirmesi, öğretmen olması sağlandı. Bu da şunu gösteriyor ki; (Tahmin) Pazarören’de, ‘son sınıf’ öğrencilerinden, -seçilenlere- özel seminerler verilip, özel görüşmeler yapılıp, hepsi birer, bazı konularda uzman! Elemanlar olarak, göreve başlatılıyorlardı.

 

İşte bu şartlarda okulu bitirip, Manisa’da göreve başladıktan sonra, -Ben ilkokuldayım. Bana da, Manisa’dan, sanıyorum alçı, üzeri boyalı bir küçük bardak, hediye’de getirmişti.- Manisa’ya gidip- gelirken, Ankara’da bir tanıdığı – tanıştığı bir bürokrat, İzmir’de görevli, Ankara’ya gelirken tanıştığı da olabilir. Ağabeyimin tayinini-nakil atamasını, Ankara’da bir bakanlığa aldırabileceğini söylemiş. Kendisinin de, ‘Türkmen’ olduğunu, özellikle belirtmiş. Bir sonraki, görüşmesinde, ondan almış olduğu “EHLİNE” isimli bir bildiriden bahsediyorum.

O zaman, neyin ne olduğunu bilmiyorum. Bu bildiriyi okurken, bana da vermişti. Ben de okumuştum.

 

O bürokratın, Ankara’ya tayin-atamasını yaptırtıp, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirmesine, lise öğretmeni olmasına imkân vereceğini de, bizzat bana söylemişti. Espri ile; ‘o okuduğun yazı gizlidir. Herkesin okuması istenmiyor.’ Demişti. Daktilo ile yazılıp, kopya kâğıdı ile çoğaltılmış bir metin.

 

Yıllar sonra, önemini anlayınca, bunu hatırlamaya çalıştım.

 

İlk giriş paragrafları, Türkçe bir metini kaleme alanlar, ‘DAHA KÜLTÜRLÜ’ olduklarını göstermek için, cümlelerin içinde, Arapça ve Farsça, Cumhuriyet döneminde de, Fransızca kelimeler katarlar. Bu doğru değildir. Onlar, Türkçeyi de, Arapçayı da, Fransızcayı da tam bilmeyen insanlardır. ‘HİÇ BİR MİLLETİN DİLİNİ, TAM BİLMEZLER.’ Diye bir giriş vardı. Belki, örneklemelerde.  

 

İşte bu bildiri de, tam Selçuklu demiyor ama o dönemle ilgili, çok somut anlatılar vardı. Rus Milleti hakkında da, çok gerçekçi bilgiler. Ve çok uzun dönem değil, tarihin, insanlık tarihinin başlangıcı ile başlayan, aynı yerde yaşayan bu iki milletin, neden birlikte oldukları ve bunun devamı gibi konulardı.

 

Ve ilk girişten sonra, ekteki notların, yaklaşık belki 100 yıl önce, belki daha önceki asır yazılmış olmasına rağmen, okununca, herkes tarafından anlaşılacak şekilde olduğu da belirtilmişti. Eski Türkçeden, günümüz yazı şekline dönüştürülmüş.  Kısaca, giriş sonrası bölüm, daha önceki dönemlerde yazılmış.

 

ESKİ TÜRKÇE yazıyı, günümüzde, aynen yazıp-okuyanlar, günlük işlerinde kullananlar, sadece UYGUR TÜRKLERİDİR.

Rusya’daki arşivlerde olan eski metinleri de, okuyup, çok kolayca, günümüz yazı karakterine dönüştürebilecek olanlar, Uygur Türkmenleridir.

 

Babam, eski Türkçeyi okur ve yazardı. Ondan sonraki nesil, hiçbir Türk’ün, bunu öğrenmesi istenmedi. Onları okuyup-yazanlar, etnik olarak Türk değillerdir.

 

“RUSLAR, YALNIZ FİZİK OLARAK DEĞİL, İNSAN OLARAKTA GÜZELLER.” Bu deyim, biraz benzeri de olabilir. O bildiriden, aklımda kalanlardandır. O dönemlerde, insanların temel ihtiyaçlarını bilen, en iyi buluşları yapan millet olarak örneklemeler vardı.

 

AVRUPA ÖRNEKLEMELERİNDE, herhangi bir grup ismi verilmeden, savaş çıkarmak isteyenlerin,  hem Avrupa Milletlerini, Türklerden kuşkulandırdıklarını, hem de Türkleri onlardan kuşkulandırdıkları anlatılıyordu.  Bunların, Avrupa’da nerelerde oldukları,  bu işten hem para kazandıklarını, hem de o ülke yönetimlerinde kabul gördüklerini, aynı oyunları Türklere de yaptıkça, askere girip, iş bulduklarını, …

 

Metni yeniden okuyunca, acaba, son iki cümlede, anlam yanlışı var mıdır? Diye düşündüm. İngiltere, Almanya ve Fransa’da, kendi milletlerinden olmayanların askere ya da istihbarata alınmaları konularını bilmiyorum. Türklerde, başka milliyeti, askere almak yok idi! Tarih kitaplarımızda, başka isimlerle, yeni oluşturulan bazı yeni askeri birliklerin, Türk dışı, yeni askeri birlikler oldukları söylense de, bunların, gerçek olup –olmadığı şüphelidir. Bununla birlikte, etnik olarak Türk olmayan bölgeler fethedildikçe, o bölgenin yerel halkından bazılarının, yerel – bölgesel güvenlikte yer almaları da normaldir. Sanıyoruz, ilk girişte böyle olmuştur. O küçük guruplar; yeni öğrendikleri din konusu ve İslami deyimler ve yaşam tarzını, biraz abartarak, tam yaşadıklarını göstererek, bulundukları yerlerde, kendi gelecek güvenlikleri için, çevredeki başka yerler ile sorunlar çıkarmaları. Kendilerine yönelik riskleri, Türklere yönelik olarak göstermeleri sonucu, her iki taraf ülkeleri iyi tanıyanların, kendilerine, her iki tarafta da, iş bulma yolu arayışları da olabilir.  Çünkü bu durumu anlayan Türklerin, oralardan, Misak-ı Milli sınırlarına çekilme sonucunu ve gereğini ortaya çıkarmıştır.  Bunun somutlaştığı bir örnekte,  sorunları artırdıkça, Türkleri de huzursuz edip, ta Viyana’ya götürmeleri gibi beklenilmeyen, tahmin edilemeyen işler yaptıklarını, varlıklarını böyle devam ettirme gayretleri. Bu gayretler sonucu, ortaya çıkan yeni durumlarda,

SAVAŞ OLMAZSA; RUSLARLA DA SAVAŞILMAZ İSE, YOKEDİLECEKLERİNİ BİLİYORLAR. Gibi anlatılar.

Ruslara düşmanlığın perde arkasının, Rusların kötülükleri değil, Rus bölgelerini alırlar ise, GERÇEKÇİ OLMAYAN, HAYALİ KAZANIMLARIN çok çok abartılması…  Bunu küçük yazayım. Ruslara sahip çıkmazlar ise, Türkleri bekleyen ek büyük tehlikeler!..

  

……  …..   ….

Ankara’da bir bakanlığa, naklen tayin bekler iken, ağabeyimin tayin – ataması Samsun’a yapıldı.

Yeni evlendiği günlerde, bir haftalık, boşanma krizi yaşanmıştı. O zaman çok yakındık. Beraber, gezer – konuşurduk. O bildiriyi sormuştum. Galiba, Samsunda kaybetmiş. (Şimdi düşünüyorum. Belki de, ‘Türk’ sandığı birisine verdi ya da ona okuttu. Sonrada kaybetmiş olabilir!)

 

Ankara’ya, yeniden taşınalı, sanıyorum 20 yılı geçti. Ve halen, Kayseri’de iken paketlediğim, çoğu kutu, bir odada, hiç dokunulmadan açılmayı bekler.

 

Yakın aylarda, ordudan atılmış ama halen, ordu içindeki bazı kesimlerle irtibatlı olan, bir Bulgar Astsubayın, onların hepsini açıp, inceleyip, eski fotoğraf filmlerimi bile, eski kitaplarımı bile, bir yerlere verdiğini öğrenince, yüreğim sızladı. Ağabeyimin başına gelenleri hatırladım. Belki MİT, belki Rus Elçiliği, onları bana verince, kendisini de yanıma çağırıp, görüşeceğimi söyledim. 

 

SONUÇ:

 

Avrupa’da, İngilizlerden daha sonra, bölgesel güç olmaya soyunan Almanların, çok daha önceki geçmişlerini, Almanlardan dinlemiştim. Normal bir kavim. Normal bir millet. İngilizler de öyle. Fransızlar, Rumlar da bilinen milletler. Dünya Güvenli Bölgesi (DGB) Avrupa Yakası katılımcıları, anlaşılabilecek milletler. Birlikte olunulabilecek milletlerdir.

ABD-RUSYA Nükleer Savaşını Önleme Komitesi’nin, Ankara’da kuruluşu sonrası, birbirlerinin vatanlarına, füze fırlatmalarını önleme anlaşması sonrası, İngiliz, Alman, Fransız arasında da, şayet olur ise, kademeli savaş sorumluluğunu, güvencesini, ABD&RUSYA verebilir ise, çok konuda, Avrupa’da farklı ülkelerde yaşayan çok kişi için de, yeni ve iyi dönemin başlayacağına inanıyoruz.

 

İşte bundan sonra, ya da bu geçiş döneminde, Eski Türkçeyi, aktif olarak, halen kullanan,  Uygur Türklerinden, Ankara, Dil – Tarih Coğrafya Fakültesi mezunu Türkmenlerin, İngiliz, Alman ve Fransız arşivleri, Türk bölümlerinde, yeni bir gözden geçirme – araştırma, incelemeleri iyi sonuçlar verebilir. Belki de, yeni tarih kitapları yazılmasına neden olacak, bazı önemli bilgilerin ortaya çıkması da beklenebilir. Yukarıda bahsi geçen Milletlerin Hayat Tarzları da, geçmişten geleceğe, olumlu etkilenebilir. 

 

Türkiye’de, Roma İmparatorluğu ile ilgili, tarihi bir film sahnesi hatırlıyorum.

İmparator rolünde, o yıllarda, Irak Türkmen’i olarak bilinen, sonra Ermeni olduğu anlaşılan, Mehmet Ali Erbil, saraydan – halktan bazı kişileri kabul ediyor. Sıra, yeni evlenecek kişilere geliyor. Kabul ettiği çiftten bayan olana; “Dizini sandalyeye koy. Masaya dirseklerini” deyip, eteğini kaldırıyor. Cinsel ilişkiye giriyor. Zamanının az olduğunu söyleyip, eşi olacak erkeğe de, evlilik tavsiyeleri veriyor. Sanıyorum iş hayatında da yardımcı oluyor. (Bu sahne, TRT ya da Show – Star TV olabilir. Akşam yemeği sonrası, normal –AİLECEK- TV İZLEME SAATİNDE, yayınlandı. Ben de, izledim. Şaşırmıştım.)

 

Eski Avrupa, bu değildir.  Orası da, Roma İmparatorluğu…. Avrupa Milletleri değil!.... Avrupa Milletlerinin de, iyi tarihleri, iyi geçmişleri vardır. Böyle şeyler yok…. BUNLARI DA YAZMAK GEREKİR. O GERÇEKLERİN DE FİLMLERİNİN YAPILMASI GEREKİR. Geçmiş, sadece savaş değildir.

 

18.04.2021 00:44 -  1136

.

…..

RUSLARA ÇOK GİZLİ NOT:

 

Avrupa’da çok çok önemli, üç millet, kademeli savaşa ikna edilebilir ise, neler olacak?

Öngörülen, DGB’nin kuruluş tarihi: 2030 olacak.

O tarihten önce, Avrupa Dörtlüsü, Avrupa’da yeni düzenlemeler yapacaklar. Belki, Almanya İsviçre’yi alacak. İngiltere, başka yeri. Belki, bu el değiştirmeler olmayacak. Sınır değişiklikleri ile yetinilecek.  Sonuçta, Avrupa ülkelerinin yeni ve kalıcı sınırları, 2027 de, tam netleşecektir.

(Geleceğe yönelik, pürüzlü sınır problemleri var ise, bunun yazılıp – yazılamayacağı, tanımlanıp, tanımlanamayacağını, ABD ve Rusya’ya sormadan, yazmayım. )

 

ABD, yaklaşık 30 yıl önce, Yunanistan’a; ülke bütünlüğü ve sınır güvencesi vermişti. Bu işlem, NATO dışı idi.

Türkiye, Avrupa Dörtlüsünün ortak kararlarına saygılı olacaktır. Bu durumda, Yunanistan’ın, başka bölgelerde, küçük-büyük sınır problemleri var ise, onlarda açıkça konuşulacak ve çözümlenecek.

Eğe Adaları – kayalıkları, konusunda çözüm, önceden yazıldı. O ilkeye aynen uyacağız. US EUCOM, Eğe Denizi haritası üzerinde, ABD&RUSYA ne der ise, tartışmasız, aynen kabul. Bu durumda, belki Rusya ve Yeni, Anadolu Türk Devleti de,  ABD, Rusya ile birlikte, Türkiye’de, Yeni Rum Devleti’nin, sınır güvenliğine, garantör olacaklardır.  

 

Türkiye’nin ya da yeni, Anadolu Türk Devleti’nin ‘MISAK-I MİLLİ’ sınırları, aynen kabul ve devam edecektir. Ordumuzun yeniden kuruluşu sonrası, diyelim 50 yıl sonra, ortam ve durumlar oluşsa bile, bu sınırlar; MİSAK-I MİLLİ SINIRLARI GENİŞLEMEYECEKTİR. Orada, başka ülke kurulur.

Orta Doğu ya da yakın çevrelerde, DGB ülkelerinin,  yeni sınır düzenlemelerine, ülke artırma, ülke eksiltme çalışmalarına,  hiç katılmayacağız. Saygılı davranacağız. Sadece bilgi sahibi olacağız. DGB, Askeri bir pakt değildir. Başka bir şekilde, İkili üçlü çalışabilirler. Bağlayıcı, ortak karar alamazlar.

 

Merkezi, Washington ya da New York’ta olacak olan, Dünya Ortak Güvenlik Teşkilatında,  -bilmiyorum- belki 15, belki de 30 ülke olabilir. Bu yeni, ortak güvenlik teşkilatında, ABD nin yanında, açık yer alacağız. Rusların görüşü dışında, elbette, DGB ülkelerinin de, ortak diyalog ve katılımlarını da kabulleneceğiz. Karadeniz üçlüsü ülkelerde ise; ciddi durumlarda, onlarla da, açık işbirliği yapacağız.

 

Anadolu Türk Devleti’nin yeni rol ve konumu;

ABD-RUSYA arasında, Nükleer Savaşı Önleme Komitesinde aktif, karşılıklı olarak birbirlerinin vatan topraklarına füze fırlatmalarını önleme çalışmalarında görevli olanların, rahat çalışmalarına ortam sağlayacaklardır.

Bunların tamamlayıcısı, sanayi de işbirliğidir.

İlaç sektörü başta, kendi belirleyecekleri konular da, Anadolu Türk Topraklarında, serbest, rahat ve güvenli çalışmalarına imkân ve uzun dönemli gelecek güvencesi verilecektir.

 

*****

ABD-Rusya uygun görürler ise, İngiltere, Almanya, Fransa’da, kabul ederler ise, gelecekte, bu üç millet arsındaki savaşlarda, Anadolu Türkleri ve Rumlar, kademeli savaş gözlemciliği yapacaklardır. Bu konunun detayları, 2027 de konuşulacaktır. Sanıyorum bu dalda da, askeri personel yetiştirilmesi gerekebilir.

*****

19.04.2021 12:29 - 386

.

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it