Translate

19 Eylül 2020 Cumartesi

EY FRANSA, FRANSA, DAĞLARINA KAR YAĞSA. KARLAR ERİYİP, PARİS’İ, SEL BASSA.

 EY FRANSA, FRANSA, DAĞLARINA KAR YAĞSA. KARLAR ERİYİP, PARİS’İ, SEL BASSA.

SELDEN KURTULMAK İÇİN,

LONDRA BELEDİYE BAŞKANI: İNGİLİZ. -

PARİS BELEDİYE BAŞKANI DA, 

etnik olarak, FRANSIZ OLSA.

 

İngiltere – Almanya,

Yunanistan – Türkmenistan KERVANINA,

FRANSA’DA KATILABİLSE.

Dünya GÜVENLİ BÖLGESİ, ne güzel olur.

 

AMERİKA – RUSYA YÖNETİMLERİNİN, DIŞ BASKI – BAĞLANTILARI AZALINCA, … Ne ise! Size siyasi mesaj olmaz. “NE YAZDIĞINI ANLAMADIK” Deyiniz. Öperim. 27 MAR 20 - 11.08

 

*   *   *

 

BAZEN, BÖYLE YAZILARIN DA YAZILMASI GEREKİYOR!

 

Lise yıllarımdan başlayarak, Kayseri’de olduğum yıllar, Ankara’ya gelişlerimde, Sakarya Caddesi girişindeki – Körfez Lokantası üstünde, daire – ofiste kalırdım.

Bir odası, çekyat, o yıllarda çok az olan, müzik seti, renkli TV vardı.

Maliye Bakanlığında çalıştığım, Ankara’da gazetecilik yaptığım yıllarda da, o tarafa gidince, o ofise uğrardım. Ofisin sahipleri, iki modern, üniversiteyi yakın dönemlerde bitirmiş, iş kurmaya çalışan kişilerdi. Oğlu ve akrabasının kullanımına bu ofisi vermiş olan baba, İstanbul’da üniversitede, öğretim görevlisi idi. Bu ofise çok seyrek gelirdi. Bu nedenle, kendi anahtarımda vardı. O daireyi, onlar olmasa da, çok rahat kullanırdım.

 

Kendi, yakın arkadaş çevrelerinden, 2-3 kişi daha çok seyrek uğrarlardı. Bunlardan, TBMM de görevli Rıfat Beyi de severdim. Nazik, efendi, az konuşan, konuşunca da, daha çok Arap müziğinden bahsederdi. Dış görüntüsü, Balkanlı, TBMM de odasına, işyerine de gitmiştim ama evine gidip, çok övündüğü, Arap Müzik plak koleksiyonunu da görme fırsatımız olmadı. Ben, Arap müziğinden hiç anlamazdım. Buna rağmen, onun bu konudaki anlatılarını dinlemeyi çok isterdim. Arkadaşlar yok ise, canım sıkılınca arardım. Ofise gelirdi. Hep, iyi şeyler konuşurdu.

 

Rıfat var mı idi? bilmiyorum. Daha önce, diğer arkadaşlar ile birlikte, ofise sık gelen birisine de rastlamıştık. Onun yanında, bir kişi ile daha tanıştım. Hep beraber, Sakarya Caddesinde dolaşmıştık. Onlar, ortak bir konuyu konuşuyorlardı. Ben bu yeni kişi ile, biraz daha yakın, yürüyüş sohbetleri etmiştim.

Başka bir gün, Kızılay ana yola yakın bir yerde yürürken, o gün tanıştığım yeni kişiye, eşi ile birlikte yürürlerken, rastlaştık. Beraber yürümeye başladık.

 

Ya onlar davet etmişlerdi, ya da ben, baklavacı da, özel başka yiyecekleri olan bir yere oturduk. Kısa yoldan anlatayım. Genç kız, eşi hanımefendi, bana asılıyor!!!

 

O ofiste, yabancı kimse yoktu. Oraya gelip – gidenlerde, kardeş gibi idiler.

Bırakınız akrabalarını, kız arkadaşı gelince bile, o odaya girilmez, mutfağa bile geçilmezdi.  Aramızda, kesin, tanımlanmamış, geleneksel kurallara, herkes tam uyar!

 

Ertesi gün, ofis sahibi arkadaşlar gelince, o kişi hakkında, detay vermeden bilgi istedim.

Onlar da çok tanımıyorlardı. Yolda rastladığımız kişi, onların arkadaşı ve bu kişi de onun yanında idi. Ofise de, o arkadaşın yanında, bir – iki kez gelmiş. “Babası, çok zengin” diye söylenince de, belki yeni bir iş dalı sohbeti olmuş olabilir ama sonuç alınamayacağı anlaşılınca da, irtibatlar, yok denecek kadar az. ZATEN, ARKADAŞTA DEĞİLLER.

O civarda, Mediha Eldem Sokağı ya da Sakarya Caddesine yakın bir yerde oturuyorlar.  

 

Bir başka gün, akşamüzeri, o kişiye yeniden rastladım. Beraberce, ikimiz dolaşıyoruz. Çok hafif bir şeyler atıştırdık. Vakit geçti. Hanımı, annesinin evine gitmiş. Acelesi yokmuş. O binanın sol yanında, giriş, bahçe ve giriş üstü, temiz, orta halli, içkili, mezeleri – kebapları, hamsi balığı iyi olan bir lokanta daha var. ‘Madem vaktin var. Ben burayı seviyorum. Hem yemek ve hem de, iki duble atalım.”

 

Giriş üstündeki katta, bir masa hazırlattık. Servis çok iyi idi.  

Rakı, birinci bardak bitti. Ağlamaya başladı.

‘Böyle bir yerde, ilk defa rakı içiyorum.’

Benim sandalyem duvar dibi, orada oturanları görüyor. Karşımda, onun arkası dönük. Başlangıçta, galiba biraz da, oradakilere görülemeyecek şekilde oturmaya çalışmış.

 

Sohbet biraz derinleşince,  hanımından söz etti. Evliliklerini anlattı. Hanım tarafı çok zenginmiş! …..

Daha 4 yaşında iken, babasının arkadaşı, buna Kur’an okumayı öğretmiş. Duaları da ezberletmiş. “Dünyam, umutlarım, annem – babam, memleketim, evim, her şeyimiz çok güzeldi. İlkokul derslerimde de çok başarılı idim. İlkokul, 4. sınıfta, annem; ‘dışarı çıktı’ sanmıştı. Bir odaya girdim ki, en çok sevdiğim amcam, annemin üstünde, donları yoktu. Bacakları da çıplaktı. Ben, dışarı kaçtım. İŞTE O GÜN, ÇOK ŞEYİM DEĞİŞTİ. Dünyam yıkıldı. Geceleri sayıklarmışım. Korkar uyanırmışım.

 

Daha önce, annemle, hala’mla beraber okuduğumuz, İNANAN İNSANLAR İÇİN; CİNSEL İLİŞKİYE GİRMELERİ, - KESİN OLARAK YASAK – KİŞİLERİN LİSTESİNİ BERABER OKUMUŞTUK. Annem benimle konuşmak istiyor. Konuşuyor. Ben o bölümü bulamıyorum. Bir-kaç gün sonra buldum. Anneme, yeniden okudum.

– SENİ, BAKKAL AMCA İLE YAKALASAM, ‘terbiyesiz kadın’ der kızardım. Bir daha olmayacağını öğrenince de, belki unutur ve affederdim.”  

SAKİNCE, BİZİM AİLE GEMİŞİMİZDEN BAHSETTİ! Babamın da, kız kardeşi, halamla birlikteliğinden şüphe duyduğunu söyledi.

 

Rakı bardağını yeniden dolduracağını anlayınca,  bardağa yarım değil, daha az rakı koymasını söyledim. Bunun önemini anlattım.

 

“Babama neler söylemiş ise, dini konulardan biraz uzak durmam istendi.

Bir akrabamızın evine misafirliğe gitmiştik. Aynı odada yattığımız, benden büyük, bana ders çalıştıran oğlan, gece benimle cinsel ilişkiye girdi. Artık, cinsel tabularım kalmadı. Arkadaş, çevre sohbetlerimde ise, aynen, eskisi gibi konuşuyordum.

Ortaokul’da, benim ile cinsellik yaşayan akrabamız oğlan, yanlış yaptıklarını, bu işlerin, çocukluk bitince – bitmesi gerektiğini söyledi ve anlattı. O tarihten sonra, o tür ilişkim, başka çocukla da hiç olmadı. ve devam etti: TÜRKLER, YAKIN AKRABALARININ EVİNE DE MİSAFİRLİĞE GİTSELER, MİSAFİRLİKTE, ÇOCUKLARINI, KENDİLERİ İLE AYNI ODADA YATIRIRLAR!!!!!  Bu öğüdü de bana verdi.” Dedi.

 

TÜRKLER!!! diye başlayan cümle, kafamda yıldırım gibi patladı. Demek ki, benim Türk olduğumu bilmiyor! Konuyu geçiştirdim. O cümle üzerinde düşündüm. Türkler de; aile içi cinsel ilişkinin, fiziki şartlarını yok etme geleneği vardır. Cinsel yasak olan akrabalar değil de, çocukluk döneminde oğlanlar-kızlar, bahçede oynarlar iken, gözden kaybedilmezler. Kümeste yakalansalar bile, kızıp, geçiştirilir. Onun ölçüsü de, dolaylı – direk anlatılır.  Çocukluk bitip, belli yaş dönemine gelince de, onlar beraber de seyahat etseler, aynı odada da yatsalar, artık büyük insanlar.

 

O akşamki sohbet, beni çok etkilemiş olsa gerek ki, Amerika’da, ne zaman Güney Amerikalı, Brezilyalı, Perulu, bir arkadaş ile sohbet etsem, Hıristiyan Hayat Tarzı’nı, Türk Hayat Tarzı sanıp, konuyu anlattıktan sonra, Türkler öyle ama biz biraz farklıyız! Demelerine, içten-içe gülerdim.  

 

Sıra geldi evliliğine:

Üniversite de, okul arkadaşı bir kızı sevmiş. Gerçekten sevmiş. “O bir gecekondu kızı idi. Çocukluğumda, annemden yediğim o görüntü tablosunun acılarını unutma noktasına gelmiştim.  Hayat Tarzım da, o kötü görüntü tablosundan önceki döneme uygun olurdu.”

… …. …

Bugün, hanım başkası ile yatmış ise, onu anlattırıp, onu mutlu etmeye çalışacağım! Kayınpeder desteği olmadan, babamın işleri bozulur! Birkaç yıl sonra da, boşanacağım.“ vb.

 

BU OLAYIN, PARİS BELEDİYESİ İLE NE İLGİSİ VAR?

 

Bugünden geriye, yeni bilgiler ile bakınca,

“ARAZİ HIRSIZLIĞI KİŞİLİĞİ” TİPİK ÖRNEĞİ.

 

AİLE YAPISI’NIN ŞARTLARI DA, BÖYLE Mİ OLUŞUYOR?

 

*   *   *

Paris Belediyesinde, 1789 Fransız İhtilalı sonrası oluşturulan yan kuruluşlar. Paris’teki, yeni imar planında, yaratılan – var edilen, görünmez parseller.

Hızla, 1900 yılına geçip, Fransa’dan, İstanbul’a yerleşen, Ermeni Mimarlar!

Türkiye’den Fransa’ya götürülüp, 1900 – 1935 yılları arasında okutulan, İmar Müdürlükleri, Valiliklere, İçişleri Bakanlığı’na, basın’a, iç istihbarata yerleştirilenlerin, isim ve görev listeleri.  

*   *   *

İngilizler ve Almanlar, Fransa’da, etnik olarak tam Fransız olanlar ile işbirliği yapıp, Paris Belediyesinin, Fransızlar tarafından fethini sağlayabilirler ise, işte başarı budur. Tüm Avrupa’nın hayat tarzı, normalleşme sürecine girer. Belediye yan kuruluşları, başka ülkelerden ellerini çekerler. Fransa’da, Fransızlar çıkarlarına İYİ GELİŞMELER OLUR.

 

Bu kadar.

18.09.2020 22:15

 

Kimse duymasın! Fransız Devlet Başkanı da, kaç yıl sonra, ilk defa Fransız olur!

.

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it