Bu YAZIYI, BELKİ
YAYINLARIM.
Çünkü eski yazı
serisi tamamlandı. Hafta sonunu, geçmişten
bazı anılar ve gözlemler ile zaman geçirdim.
30.03.2019 20:05
YAYA
KALDIRIMINDA, ABDEST ALAN BİR ERMENİYE, İŞGALİYE VERGİSİ YAZDIRACAKTIM.
Yıl, benim
lisede öğrenci olduğum yıllar.
Kayseri’nin
eski Belediye Binası Santralini arayınca, telefona bir kız çıkıyor. Sesini
duyunca bir hoş oluyorum. Çok içten ve derinden alooo… dediği an, şaşkına
dönüyorum. Bu kadar genç ve bu kadar güzel bir kızı, santrale memur mu
yaptılar?
Fırsat
oldukça, belediye bina çevresinde turlar atıyorum.
Belediye
bina girişinde, merdivenden çıkarken sağ tarafta, bir gün baktım, bir tanıdık,
Ferruh Ağabey oturuyor. Yanına vardım. Bazı şeyler konuştuk. Laf arasında,
Belediye santralinin nerede olduğunu sordum.
En üst katta dedi. Kendisi, giriş kattaki, elektrik şirketinin nöbetçisi
imiş.
Ertesi
gün, belediyenin en üst katını dolaştım.
Bütün
tabelalara baktım. Bütün odalara baktım. Telefon santrali yok.
Sonraki
günlerde, başkalarına sordum. Yine ‘en üst katta’ diyorlar.
Yok,
bulamıyorum Ayrıntıyı da kimseye söyleyemiyorum.
O kızı
tanıyan bir arkadaş çıktı. Ona tam hissettirmeden, Belediyeye girerken ya da
çıkarken, bana bir gösterir misin? Dedim.
- Uzaktan
akrabamız, gösteririm. Dedi.
O gün
bekledik, denk gelmedi.
Bir konu dikkatimi çekti.
Öğle mesaisi bitimine doğru, bir kişi gelirken, onu bekleyenler,
geldiğini görünce; Önce, 120 derecelik açı ile yere eğilirken, sağ ellerini
göbekleri üstüne koyuyorlar. Doğrulurken, ellerine döşlerine koyup, daha eğik
halde iken önce kafa ile bir selam veriyorlar. Daha sonra, eline döşüne
koyup, o kişinin yüzene bakarken, sağ el
parmaklarını, kafa dik iken, dudaklarına değdirip, kafa hafif eğilip,
alınlarına koyuyorlar. Karşı taraf bu selamı alıyor. Bazen bir şey söylüyorlar.
Bazen de, yanlarına alıp, yukarı çıkarıyorlar.
Çok daha
sonra öğrendim ki, onlar: kapı numarası veriyorlarmış.
Gecekondu
da yapsanız, şehir içinde bir boşluğa bina da yapsanız. Oradan kapı numarası
aldınız mı? İşiniz tamam. Artık, elektrik – su bağlanıyor.
BELEDİYE
ÇEVRESİNDE, BENİ ÇOK GÖRENLER, BENİ; BELEDİYE’DE, İŞE BAŞLATMA KARARI
VERİYORLAR.
Üç – Beş
kişilik, yeni bir ekip oluşturuluyor. Öneri yapıyorlar. O ekip içinde, ben de
olacağım.
Belediye
İktisat Müdürlüğünde, önce üç, sonra beş kişi olduk.
Benim
aklım, santral memuru kız da. Daha santrali de bulamadım. Kızı da göremedim.
Belediye
gelirler müdürü beni çağırdı. Bir fotoğraf istedi, verdim. Bir kart
hazırlandı. Birlikte, Belediye
Başkanının yanına çıktık. Başkan kartı imzaladı. Hem iktisat müdürlüğü adına
kontroller yapacağım. ve hem de Gelirler Müdürlüğü adına. Bakkal, manav, fırın,
lokanta, pastane, sinema, pavyon, tüp gaz bayileri. Bütün ticarethaneler. Bir
eksik gördüm mü? Zabıta memuruna söylüyorum. Zabıt tutulunca, ya ceza kesiliyor
ya da Belediye encümeni, o işyerine – geçici – kapatma, ticaretten men cezası
veriyordu.
(İşin bir başka yönü; o görev dönemimde, bunların hepsi oldu. Ceza
yazdırma, işyerini geçici kapatma. Vb. Hiçbir kimse ile de, tartışma ve
çekişmem olmadı. O görevden ayrılınca da, aynı kişiler, aynı sevgi – saygı ile,
beni karşıladılar. Esnaflar, hiçbir haksızlık – ayrımcılık yapmadığımı halen
söylerler. )
İşte böyle
bir görev ile dolaşırken, bir konu dikkatimi çekti.
Kayseri Kalesi içinde, sonradan yapılan TARİHİ DÜKKÂNLAR! Yok, idi. Kale içinde, semt pazarından biraz daha düzenli, sebze – meyve satılırdı.
Kayseri Kalesi içinde, sonradan yapılan TARİHİ DÜKKÂNLAR! Yok, idi. Kale içinde, semt pazarından biraz daha düzenli, sebze – meyve satılırdı.
Kayseri
Kalesi girişinde ve dış cephede, duvar yanında, boydan boya, seyyar ama yeri
sabit satıcılar var idi. Bir metreye iki metre, bazıları biraz büyük, bazıları
biraz küçük, dört ayaküstünde duran, gece, bavul gibi kapatılıp, kilitlenen,
seyyar satıcılar. ‘Sizler burada, neye göre, satış yapabiliyorsunuz? Yer
alabiliyorsunuz? Diye sordum.
Belediye Gelir
Müdürlüğüne, belli dönemlerde, 2
m2 , 3 – 5
metre karelik, “ YER İŞGAL VERGİSİ ” ödüyorlar.
Bir tanesi
ile özel sohbet ettim.
Hemen yan
tarafta, ziraat bankası ile, divan pastanesi arasındaki boşlukta da, ben orta
okulda iken, benzeri seyyar tezgahlar vardı. KUZUCU TURİZM diye bir otobüs
işletmesinin, seyyar yazıhanesi ve oradan Ankara’ya otobüsler giderdi. Şimdi bu
arada, dükkânlar yapıldı. Onlar da mı önceden İşgaliye vergisi belgesi ile o
yerlerde barakalar yapmışlardı?
-
Onlar, zengin, büyük adamlar. 3 - 5 sene sonra da, oraları, otel, iş hanı
yaparlar. Şehir Merkezi, eskiden bazı caddeler, Osmanlı Sisteminde, vakıf
dükkânları varmış. Başkasına, izin verilmezmiş. O dükkânlar da, kiraya verilirmiş. Sonra
onlar, her gün, üç – beş taş eksilterek, dikkat çekmeden, onları hep yıkmışlar.
Yeni, her Belediye Başkanı, ‘KENSEL DÖNÜŞÜM’ deyince, kendi adamları,
buralara; apartman evler, dükkânlar, İş hanı ve oteller yaptılar. Bu nedenle,
buralarda, hiç kimsenin tapusu yok. ve var ise de, - sahte – demişti.
Bunları
düşünerek, o caddede, belediyede, aynı işi yapan iş arkadaşım ile, öğle saatine
yakın dolaşıyoruz. O barakalardan birisi, sarraf dükkânı olmuş ve o yıllarda
döviz yasak ise de, o sarraf dükkânında,
açıktan Amerika Doları, Alman Markı satılıyor. Bazen bizler de, tasarruf
olarak, oralardan alırdık.
O sarrafın
sahibi, kaldırımda, bir tabureye oturmuş, abdest alıyor. Üç – beş kez
rastladık. Önceki yıllardan, göz aşinalığımızda var. Geçmişte de, ona benzer
kişiler, cadde de, kaldırımda abdest alır iken görünce gülerdim. Dükkân içinde
de lavabo var. NEDEN YAYA KALDIRIMINDA, ABDEST ALIYORLAR?
Abdest
aldıkları süre için, KALDIRIM İŞGALİYE VERGİSİ, alıp – alamayacağımızı arkadaşa
sordum. Güldü. Olmayacağını söyledi.
Belediye
Gelirler Müdürlüğüne gittim. Konu uzmanlarına sordum.’Bizim müdür yok.
Gelince, ona soralım.’ Dediler. Sonrada, bir tanıdık bana geldi. “O adam
Ermeni ve çok iyi bir insan. İster isen, birlikte gidelim tanıştırayım.”
Dedi. Daha sonra da, bu konu kapatıldı.
Benim bu
konular ile uğraştığım günlerde, üst katta, temizlik malzemeleri ya da evrak
konulduğunu sandığım, pencere kenarı küçük bir yerde, kapı açıktı. Kamuran
hanımı, otururken gördüm. Yanına vardım. Otel müracaatlarındaki eski tip,
telefon santralleri gibi, küçük bir telefon santrali. SANTRAL MEMURESİ YEMEĞE
GİTMİŞ. ONUN YERİNE BAKIYORMUŞ.
Santral
memuru geldi ama benim düşlerimdeki gibi değil. Hanımefendi, bana göre o dönem,
yaşça daha büyük birisi. O gün tanışıp, oradan ayrıldım. Artık santral
memuresini de, görüp – tanışmıştım.
30.03.2019
22:42
ERTESİ
GÜN:
Kayseri’de
hatırlayabildiğim, yanlış değil ise; İl merkez nüfusu 450.000 ve ilçelerle –
Köylerle birlikte, 700.000 kişi idi. şimdiki nüfus sayısını bilmiyorum.
Daha
önceki yıllarda, şimdi Sivas Caddesi, Gültepe, Talas yolu, mezarlık
yanlarındaki boş alanları; buralar boş, uygun yerlerde, marul, maydanoz, pırasa,
soğan, yeşillik vb. ekip – dikip, satalım. Demişler. Öyle bir geçim yolu diye,
buralarda da, SEYYAR TEZGÂH, BARAKA yerine, bu tür bir yöntem ile
paylaşmışlarmış. O yıllarda, oralar bahçe idi. Şehir çevresi, gecekondu işgali
ama merkez, Kayseri içindeki ‘yerli’ denilenler tarafından paylaşılmıştı. Sonra
oralar da parsellenip, apartman yapıldı. KISACA, ŞEHİR İÇİ ve ŞEHİR DIŞINDAN
TEK ETNİK GRUP, HERYERE SAHİP OLMUŞLARDI.
Sanıyorum,
sonra, Türkiye’de seçimler ve demokrasi var! – O yıllarda, Türkler, Müslüman
Ermenileri de, o konuları da (arsa, arazi tahsisi yapılanların hepsinin Ermeni
olduklarını) hiç bilmiyorlar. – “Kayseri’de, Belediye Başkanı,
etnik olarak ‘Türk’ olur ise, bu arsa ve arazilere ne olduğunu anlarlar!!! Demokrasi, oy, parmak sayısı ise, onu da, yeni
insan göçleri ile çözeriz “ diye,
Kayseri’ye, yeni bir sürü, ailecek yabancılar geldiler. Kayseri düz ova, arsa –
arazi bitmiyor. Hepsine, çok güzel yerler verdiler. Önce, bahçeli, gecekondu ev.
Hangi siyasi partiden olur ise olsun, yeni belediye başkanı döneminde, bir sonraki
imar aşaması, eski, bilinen yöntemlerle aynen devam. KONUNUN, ETNİK, KAPALI ETNİK
KİMLİK HAREKETİ OLDUĞU, HİÇ BİLİNMİYOR.
(Ben, Kayseri’de,
Belediye’de eski görevimden ayrılmış, gazetecilik yapıyordum. Sonra, bu kez de,
Basın Müşaviri olarak Belediye’de yeniden göreve başladım. Kayseri Saat Kulesi
altındayım. O yıllarda, güvenlik problemi
yok. Belediye Başkanının, önce zabıta, sonra Polis koruması da yok. Ben
konuları, o yeni yerleşim nedenlerini tam bilmiyorum. Bazı sabahlar, kahvaltı
ya da akşam yemeklerine, tek araba, Belediye Başkanının arabası ile, arka
koltukta, yanında otururdum. Giderdik. O YENİ – AİLECEK - GELEN KİŞİLERİ, URFA,
DİYARBAKIR, ANTEP, ERZURUM’DAN GELEN VATANDAŞLARIMIZ SANIRDIM. Şimdi anlıyoruz
ki, onlardan bazıları, Rusya Kafkas ve Karadeniz Ermenileri. Bazıları
Ermenistan’dan, bazıları İran’dan, Orta Doğu ülkelerinden, Asya ülkelerinden, yurt
dışından gelen Ermenilermiş!!!
Ecevit, Etnik
konuları konuşanları, ırkçılıkla suçluyordu. Ermeni dinciler ile el – altı irtibatlarını,
Türkler hiç düşünemiyorlardı. MHP’nin Ermenilerden oluştuğu, tüm milletvekillerinin
Ermeni olduğu, kimsenin aklına gelmezdi. )
Ev, arsa konularını bırakınız, o
yıllarda, Türkiye’ye nasıl gelmişler? ve daha sonra, nasıl vatandaş - seçmen
olup, OY KULLANDILAR? Bunları, kimse
düşünemez hale getirilmişlerdi.
Türkler; Urfalıları, Diyarbakırlıları,
Erzurumluları severlerdi. Onlara yardımcı olmak, insanı memnun eder. Müslüman
Ermeni de olsalar, kendi vatandaşlarımızdı.
DIŞARIDAN GELENLER, YABANCILAR OLMASA.
Türkiye, böyle olmazdı!!!!!
31.03.2019 13:16
…….
SONUÇLARIN
GEÇMİŞİ:
1923
yılında, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
2 yıl
sonra, Ankara’da yönetimi, dış destekli, etnik olarak, ele geçirme kavgası
başlıyor.
Ermeni olduğunu
yakında öğrendiğimiz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu olabilir. Avrupa’da bazı
merkezler destekli Ermeni bir ekip; ‘KADRO DERGİSİ’ çıkarıp, Türk Devletini,
etnik olarak ele geçirme bilgi ve bilincini veriyorlar. Kapalı etnik kimlik toplantılarının
başlangıcı o yıldır. ve dış göç alma çalışmalarının da temeli o yıllardadır. 10
yıl sonra, Atatürk’ün karşı harekâtı var ama Alman, İngiliz güvencesi devreye giriyor.
Fransa dâhil, Avrupa’da önemli üç ülke devletleri, Ermenileri kullanarak,
Türkiye’de yönetimi kontrol etmek istiyorlar. Üç ülkenin de, ayrı ayrı Ermeni grupları var.
Bazı kurum
ve kuruluşları, kendi Ermeni grupları ile, bunlar ele geçiriyorlar.
KAPALI
ETNİK KİMLİK NEDENİ İLE TÜRKLER, OLAYLARI ve GELİŞMELERİ TAM ANLAYAMIYORLAR.
1938 de, Atatürk
ölüyor.
1945 te
ise, daha sistemli bir kapalı etnik kimlik grup oluşturma ve bu çalışmayı
yürüteceklere, devlet arsası – arazi veriliyor. CHP nin İl binaları dışında,
arazi verilerek eşraf yaratma dönemi. İl binalarının bir kısmı, daha sonra
başkalarına geçmiştir.
Bu çalışmalardan
tam sonuç alamayıp, karşıya geçecek olan Ermeniler dışında, alternatif siyasi
hareketi başlatacaklar – muhalefet yaratacak, Demokrat Partililere de, aynı
şekilde, devlet arsası ve arazisi, kanunsuz
olarak veriliyor. İŞLENEN ARAZİ SUÇLARINA GÖZ YUMULUYOR.
Bugünden geriye
bakılınca, ERMENİLER, O DÖNEMDE, Almanya, İngiltere ve Fransa’dan bağımsız, ABD ve RUSYA’da da, yönetimi,
- kapalı etnik kimlik ile - etnik olarak ele geçirecek güce ulaşıyorlar.
1965 ten
sonra, Fransız Ermenileri ile bağlantılı, Amerikan ve Rusya Ermenileri, Türkiye’yi
hedef ülke seçiyorlar. Devlet yönetimlerindeki, sadece Ermeni olanların
bildikleri bu hareket, Rusya’yı ve ABD yi, başka şekillerde vurmaktır.
Rus ve
Amerikan halkı, olayları bilmiyorlardı.
Bu durum; ‘BÜYÜK
DOĞU’ planı yapan, Almanların işine geliyordu.
Amerikan ve
Rus Halkı, ülke yönetimlerinin diğer kanatları, konuya aşina olunca, GLOBALLEŞME
BİTİYOR.
Yeni model
ve anlayışlar ortaya çıkıyor.
Bir
başka açıdan,
1800
lerden beri, Avrupa Merkezli,
1945
lerden den sonra; ABD, Rusya merkezli yürütülen, Global Ermeni Dönemi bitiyor.
Bu
ülkelerde, bu bölgelerde, diğer Milletler, diğer etnik kökenlerden gelenler
gibi, Ermeniler de, ait oldukları ülkelerin, - AÇIK ETNİK KİMLİK İLE - Milli vatandaşları
oldukları oranda, o ülkelerin vatandaşı olarak kalabilecekler.
Tanrıya
dua ediniz. Şükrediniz. 3. Dünya savaşı olmadan, her ülkenin kendi iç
düzenlemeleri ile bu sorunda aşılsın. Dünyamızda, yeni dönem başlasın.
1.04.2019 00:14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder