Translate

1 Nisan 2019 Pazartesi

YAYA KALDIRIMINDA, ABDEST ALAN BİR ERMENİYE, İŞGALİYE VERGİSİ YAZDIRACAKTIM.



Bu YAZIYI, BELKİ YAYINLARIM.
Çünkü eski yazı serisi tamamlandı.  Hafta sonunu, geçmişten bazı anılar ve gözlemler ile zaman geçirdim.
30.03.2019 20:05

YAYA KALDIRIMINDA, ABDEST ALAN BİR ERMENİYE, İŞGALİYE VERGİSİ YAZDIRACAKTIM.

Yıl, benim lisede öğrenci olduğum yıllar.
Kayseri’nin eski Belediye Binası Santralini arayınca, telefona bir kız çıkıyor. Sesini duyunca bir hoş oluyorum. Çok içten ve derinden alooo… dediği an, şaşkına dönüyorum. Bu kadar genç ve bu kadar güzel bir kızı, santrale memur mu yaptılar?

Fırsat oldukça, belediye bina çevresinde turlar atıyorum.
Belediye bina girişinde, merdivenden çıkarken sağ tarafta, bir gün baktım, bir tanıdık, Ferruh Ağabey oturuyor. Yanına vardım. Bazı şeyler konuştuk. Laf arasında, Belediye santralinin nerede olduğunu sordum.  En üst katta dedi. Kendisi, giriş kattaki, elektrik şirketinin nöbetçisi imiş.

Ertesi gün, belediyenin en üst katını dolaştım.
Bütün tabelalara baktım. Bütün odalara baktım. Telefon santrali yok.
Sonraki günlerde, başkalarına sordum. Yine ‘en üst katta’ diyorlar.
Yok, bulamıyorum Ayrıntıyı da kimseye söyleyemiyorum.
O kızı tanıyan bir arkadaş çıktı. Ona tam hissettirmeden, Belediyeye girerken ya da çıkarken, bana bir gösterir misin? Dedim.
- Uzaktan akrabamız, gösteririm. Dedi. 
O gün bekledik, denk gelmedi.

Bir konu dikkatimi çekti.
Öğle mesaisi bitimine doğru, bir kişi gelirken, onu bekleyenler, geldiğini görünce; Önce, 120 derecelik açı ile yere eğilirken, sağ ellerini göbekleri üstüne koyuyorlar. Doğrulurken, ellerine döşlerine koyup, daha eğik halde iken önce kafa ile bir selam veriyorlar. Daha sonra, eline döşüne koyup,  o kişinin yüzene bakarken, sağ el parmaklarını, kafa dik iken, dudaklarına değdirip, kafa hafif eğilip, alınlarına koyuyorlar. Karşı taraf bu selamı alıyor. Bazen bir şey söylüyorlar. Bazen de, yanlarına alıp, yukarı çıkarıyorlar.

Çok daha sonra öğrendim ki, onlar: kapı numarası veriyorlarmış.
Gecekondu da yapsanız, şehir içinde bir boşluğa bina da yapsanız. Oradan kapı numarası aldınız mı? İşiniz tamam. Artık, elektrik – su bağlanıyor.

BELEDİYE ÇEVRESİNDE, BENİ ÇOK GÖRENLER, BENİ; BELEDİYE’DE, İŞE BAŞLATMA KARARI VERİYORLAR.
Üç – Beş kişilik, yeni bir ekip oluşturuluyor. Öneri yapıyorlar. O ekip içinde, ben de olacağım.
Belediye İktisat Müdürlüğünde, önce üç, sonra beş kişi olduk.
Benim aklım, santral memuru kız da. Daha santrali de bulamadım. Kızı da göremedim.
Belediye gelirler müdürü beni çağırdı. Bir fotoğraf istedi, verdim. Bir kart hazırlandı.  Birlikte, Belediye Başkanının yanına çıktık. Başkan kartı imzaladı. Hem iktisat müdürlüğü adına kontroller yapacağım. ve hem de Gelirler Müdürlüğü adına. Bakkal, manav, fırın, lokanta, pastane, sinema, pavyon, tüp gaz bayileri. Bütün ticarethaneler. Bir eksik gördüm mü? Zabıta memuruna söylüyorum. Zabıt tutulunca, ya ceza kesiliyor ya da Belediye encümeni, o işyerine – geçici – kapatma, ticaretten men cezası veriyordu.

(İşin bir başka yönü;  o görev dönemimde, bunların hepsi oldu. Ceza yazdırma, işyerini geçici kapatma. Vb. Hiçbir kimse ile de, tartışma ve çekişmem olmadı. O görevden ayrılınca da, aynı kişiler, aynı sevgi – saygı ile, beni karşıladılar. Esnaflar, hiçbir haksızlık – ayrımcılık yapmadığımı halen söylerler. )

İşte böyle bir görev ile dolaşırken, bir konu dikkatimi çekti.
Kayseri Kalesi içinde, sonradan yapılan TARİHİ DÜKKÂNLAR! Yok, idi.  Kale içinde, semt pazarından biraz daha düzenli, sebze – meyve satılırdı.
Kayseri Kalesi girişinde ve dış cephede, duvar yanında, boydan boya, seyyar ama yeri sabit satıcılar var idi. Bir metreye iki metre, bazıları biraz büyük, bazıları biraz küçük, dört ayaküstünde duran, gece, bavul gibi kapatılıp, kilitlenen, seyyar satıcılar. ‘Sizler burada, neye göre, satış yapabiliyorsunuz? Yer alabiliyorsunuz? Diye sordum.
Belediye Gelir Müdürlüğüne, belli dönemlerde, 2 m2, 3 – 5 metre karelik, “ YER İŞGAL VERGİSİ ” ödüyorlar.

Bir tanesi ile özel sohbet ettim.

Hemen yan tarafta, ziraat bankası ile, divan pastanesi arasındaki boşlukta da, ben orta okulda iken, benzeri seyyar tezgahlar vardı. KUZUCU TURİZM diye bir otobüs işletmesinin, seyyar yazıhanesi ve oradan Ankara’ya otobüsler giderdi. Şimdi bu arada, dükkânlar yapıldı. Onlar da mı önceden İşgaliye vergisi belgesi ile o yerlerde barakalar yapmışlardı?

- Onlar, zengin, büyük adamlar. 3 - 5 sene sonra da, oraları, otel, iş hanı yaparlar. Şehir Merkezi, eskiden bazı caddeler, Osmanlı Sisteminde, vakıf dükkânları varmış. Başkasına, izin verilmezmiş.  O dükkânlar da, kiraya verilirmiş. Sonra onlar, her gün, üç – beş taş eksilterek, dikkat çekmeden, onları hep yıkmışlar. Yeni, her Belediye Başkanı, ‘KENSEL DÖNÜŞÜM’ deyince, kendi adamları, buralara; apartman evler, dükkânlar, İş hanı ve oteller yaptılar. Bu nedenle, buralarda, hiç kimsenin tapusu yok. ve var ise de, - sahte – demişti. 

Bunları düşünerek, o caddede, belediyede, aynı işi yapan iş arkadaşım ile, öğle saatine yakın dolaşıyoruz. O barakalardan birisi, sarraf dükkânı olmuş ve o yıllarda döviz yasak ise de,  o sarraf dükkânında, açıktan Amerika Doları, Alman Markı satılıyor. Bazen bizler de, tasarruf olarak, oralardan alırdık.

O sarrafın sahibi, kaldırımda, bir tabureye oturmuş, abdest alıyor. Üç – beş kez rastladık. Önceki yıllardan, göz aşinalığımızda var. Geçmişte de, ona benzer kişiler, cadde de, kaldırımda abdest alır iken görünce gülerdim. Dükkân içinde de lavabo var. NEDEN YAYA KALDIRIMINDA, ABDEST ALIYORLAR?

Abdest aldıkları süre için, KALDIRIM İŞGALİYE VERGİSİ, alıp – alamayacağımızı arkadaşa sordum. Güldü. Olmayacağını söyledi.
Belediye Gelirler Müdürlüğüne gittim. Konu uzmanlarına sordum.’Bizim müdür yok. Gelince, ona soralım.’ Dediler. Sonrada, bir tanıdık bana geldi. “O adam Ermeni ve çok iyi bir insan. İster isen, birlikte gidelim tanıştırayım.” Dedi. Daha sonra da, bu konu kapatıldı.

Benim bu konular ile uğraştığım günlerde, üst katta, temizlik malzemeleri ya da evrak konulduğunu sandığım, pencere kenarı küçük bir yerde, kapı açıktı. Kamuran hanımı, otururken gördüm. Yanına vardım. Otel müracaatlarındaki eski tip, telefon santralleri gibi, küçük bir telefon santrali. SANTRAL MEMURESİ YEMEĞE GİTMİŞ. ONUN YERİNE BAKIYORMUŞ.
Santral memuru geldi ama benim düşlerimdeki gibi değil. Hanımefendi, bana göre o dönem, yaşça daha büyük birisi. O gün tanışıp, oradan ayrıldım. Artık santral memuresini de, görüp – tanışmıştım.

30.03.2019 22:42

ERTESİ GÜN:

Kayseri’de hatırlayabildiğim, yanlış değil ise; İl merkez nüfusu 450.000 ve ilçelerle – Köylerle birlikte, 700.000 kişi idi. şimdiki nüfus sayısını bilmiyorum. 

Daha önceki yıllarda, şimdi Sivas Caddesi, Gültepe, Talas yolu, mezarlık yanlarındaki boş alanları; buralar boş, uygun yerlerde, marul, maydanoz, pırasa, soğan, yeşillik vb. ekip – dikip, satalım. Demişler. Öyle bir geçim yolu diye, buralarda da, SEYYAR TEZGÂH, BARAKA yerine, bu tür bir yöntem ile paylaşmışlarmış. O yıllarda, oralar bahçe idi. Şehir çevresi, gecekondu işgali ama merkez, Kayseri içindeki ‘yerli’ denilenler tarafından paylaşılmıştı. Sonra oralar da parsellenip, apartman yapıldı. KISACA, ŞEHİR İÇİ ve ŞEHİR DIŞINDAN TEK ETNİK GRUP, HERYERE SAHİP OLMUŞLARDI.

Sanıyorum, sonra, Türkiye’de seçimler ve demokrasi var! – O yıllarda, Türkler, Müslüman Ermenileri de, o konuları da (arsa, arazi tahsisi yapılanların hepsinin Ermeni olduklarını) hiç bilmiyorlar. “Kayseri’de, Belediye Başkanı, etnik olarak ‘Türk’ olur ise, bu arsa ve arazilere ne olduğunu anlarlar!!!  Demokrasi, oy, parmak sayısı ise, onu da, yeni insan göçleri ile çözeriz “ diye, Kayseri’ye, yeni bir sürü, ailecek yabancılar geldiler. Kayseri düz ova, arsa – arazi bitmiyor. Hepsine, çok güzel yerler verdiler. Önce, bahçeli, gecekondu ev. Hangi siyasi partiden olur ise olsun, yeni belediye başkanı döneminde, bir sonraki imar aşaması, eski, bilinen yöntemlerle aynen devam. KONUNUN, ETNİK, KAPALI ETNİK KİMLİK HAREKETİ OLDUĞU, HİÇ BİLİNMİYOR.

(Ben, Kayseri’de, Belediye’de eski görevimden ayrılmış, gazetecilik yapıyordum. Sonra, bu kez de, Basın Müşaviri olarak Belediye’de yeniden göreve başladım. Kayseri Saat Kulesi altındayım.  O yıllarda, güvenlik problemi yok. Belediye Başkanının, önce zabıta, sonra Polis koruması da yok. Ben konuları, o yeni yerleşim nedenlerini tam bilmiyorum. Bazı sabahlar, kahvaltı ya da akşam yemeklerine, tek araba, Belediye Başkanının arabası ile, arka koltukta, yanında otururdum. Giderdik. O YENİ – AİLECEK - GELEN KİŞİLERİ, URFA, DİYARBAKIR, ANTEP, ERZURUM’DAN GELEN VATANDAŞLARIMIZ SANIRDIM. Şimdi anlıyoruz ki, onlardan bazıları, Rusya Kafkas ve Karadeniz Ermenileri. Bazıları Ermenistan’dan, bazıları İran’dan, Orta Doğu ülkelerinden, Asya ülkelerinden, yurt dışından gelen Ermenilermiş!!!

Ecevit, Etnik konuları konuşanları, ırkçılıkla suçluyordu. Ermeni dinciler ile el – altı irtibatlarını, Türkler hiç düşünemiyorlardı. MHP’nin Ermenilerden oluştuğu, tüm milletvekillerinin Ermeni olduğu, kimsenin aklına gelmezdi. )

Ev, arsa konularını bırakınız, o yıllarda, Türkiye’ye nasıl gelmişler? ve daha sonra, nasıl vatandaş - seçmen olup, OY KULLANDILAR?  Bunları, kimse düşünemez hale getirilmişlerdi.

Türkler; Urfalıları, Diyarbakırlıları, Erzurumluları severlerdi. Onlara yardımcı olmak, insanı memnun eder. Müslüman Ermeni de olsalar, kendi vatandaşlarımızdı.

DIŞARIDAN GELENLER, YABANCILAR OLMASA. Türkiye, böyle olmazdı!!!!!

31.03.2019 13:16

…….

SONUÇLARIN GEÇMİŞİ:

1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
2 yıl sonra, Ankara’da yönetimi, dış destekli, etnik olarak, ele geçirme kavgası başlıyor.
Ermeni olduğunu yakında öğrendiğimiz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu olabilir. Avrupa’da bazı merkezler destekli Ermeni bir ekip; ‘KADRO DERGİSİ’ çıkarıp, Türk Devletini, etnik olarak ele geçirme bilgi ve bilincini veriyorlar. Kapalı etnik kimlik toplantılarının başlangıcı o yıldır. ve dış göç alma çalışmalarının da temeli o yıllardadır. 10 yıl sonra, Atatürk’ün karşı harekâtı var ama Alman, İngiliz güvencesi devreye giriyor. Fransa dâhil, Avrupa’da önemli üç ülke devletleri, Ermenileri kullanarak, Türkiye’de yönetimi kontrol etmek istiyorlar.  Üç ülkenin de, ayrı ayrı Ermeni grupları var.
Bazı kurum ve kuruluşları, kendi Ermeni grupları ile, bunlar ele geçiriyorlar.
KAPALI ETNİK KİMLİK NEDENİ İLE TÜRKLER, OLAYLARI ve GELİŞMELERİ TAM ANLAYAMIYORLAR.
1938 de, Atatürk ölüyor.  
1945 te ise, daha sistemli bir kapalı etnik kimlik grup oluşturma ve bu çalışmayı yürüteceklere, devlet arsası – arazi veriliyor. CHP nin İl binaları dışında, arazi verilerek eşraf yaratma dönemi. İl binalarının bir kısmı, daha sonra başkalarına geçmiştir.

Bu çalışmalardan tam sonuç alamayıp, karşıya geçecek olan Ermeniler dışında, alternatif siyasi hareketi başlatacaklar – muhalefet yaratacak, Demokrat Partililere de, aynı şekilde, devlet arsası ve arazisi,  kanunsuz olarak veriliyor. İŞLENEN ARAZİ SUÇLARINA GÖZ YUMULUYOR.

Bugünden geriye bakılınca, ERMENİLER, O DÖNEMDE, Almanya, İngiltere ve  Fransa’dan bağımsız, ABD ve RUSYA’da da, yönetimi, - kapalı etnik kimlik ile - etnik olarak ele geçirecek güce ulaşıyorlar.

1965 ten sonra, Fransız Ermenileri ile bağlantılı, Amerikan ve Rusya Ermenileri, Türkiye’yi hedef ülke seçiyorlar. Devlet yönetimlerindeki, sadece Ermeni olanların bildikleri bu hareket, Rusya’yı ve ABD yi, başka şekillerde vurmaktır.  
Rus ve Amerikan halkı, olayları bilmiyorlardı.
Bu durum; ‘BÜYÜK DOĞU’ planı yapan, Almanların işine geliyordu.

Amerikan ve Rus Halkı, ülke yönetimlerinin diğer kanatları, konuya aşina olunca, GLOBALLEŞME BİTİYOR.
Yeni model ve anlayışlar ortaya çıkıyor.

Bir başka açıdan,
1800 lerden beri, Avrupa Merkezli,
1945 lerden den sonra; ABD, Rusya merkezli yürütülen, Global Ermeni Dönemi bitiyor.
Bu ülkelerde, bu bölgelerde, diğer Milletler, diğer etnik kökenlerden gelenler gibi, Ermeniler de, ait oldukları ülkelerin, - AÇIK ETNİK KİMLİK İLE - Milli vatandaşları oldukları oranda, o ülkelerin vatandaşı olarak kalabilecekler.

Tanrıya dua ediniz. Şükrediniz. 3. Dünya savaşı olmadan, her ülkenin kendi iç düzenlemeleri ile bu sorunda aşılsın. Dünyamızda, yeni dönem başlasın.

1.04.2019 00:14

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it