Translate

3 Şubat 2019 Pazar

AMERİKA’DA, GECE YARISI, KARŞIMA ÇIKAN İSKELET!


Bu olay, aynen yaşanmıştır.
Gece yarısından sonra, kız arkadaşımın evine giderken, çevrede kimse yok iken, küçük ormanlık alan da, ben o iskeleti gördüm. Bakıştık.

Olay günü: Concordia’da, ben gece sınıfına da giderdim. Geceleri bilgisayar dersine girerdim. İki saat teorik, bir saat uygulama, o sakinlikte dersler, ara verilmeden,  daha iyi anlaşılırdı.

Dersten geç çıkınca, bazen de, okuldaki yatakhanede odam da yatardım. Çünkü, kız arkadaşımın evinde, akşam 22.00 de, hayat biterdi. Genellikle, herkes yatağa – odasına giderler, sabah ta çok erken kalkılırdı. İş hayatında olan aileler, biraz böyledirler.

O gün gece, uyandım.
Yatakta, kız arkadaşımı arıyorum. Bulsam, hemen sarılacağım.
Elimle, yatağın her tarafını yokladım. Yanımda kız yok.
Gözümü açtım. Çevreyi inceledim. Okul yatakhanesindeki odamda olduğumu anladım.
Yataktan kalktım. Pantolonumu, gömleğimi giydim. Kapıdan çıktım.  Kız arkadaşımın yanına – yatağına gidiyorum. Saatin kaç olduğunu da bilmiyorum.

Haritada bakar iseniz, Concordia’dan, Bronxville Tren istasyonuna doğru gideceğim. Orada, alt geçitten de geçtikten sonra, eve ulaşacağım.

Okuldan, o meydana inişte, çok ağaçlı, çevrede hiç ev olmayan bir yol var.
O yoldan, normal tempoda yürüyerek, aşağı doğru iniyorum.
Saat kaç ise, çevrede hiç insan yok. İçinde insan olan bir araçta yoldan geçmiyordu. Benim umurumda değil. Gidiyorum.  

Yolun yarı yerinde, bir hışırtı duydum.
30-40 metre ilerde, bir iskelet, ağaçların arasında yürüyerek gidiyor.
Yan bakıp, çaktırmadan biraz inceledim. Genç bir kişinin iskeleti. Etini, böcekler mi yedi? Ya da, öleli çok oldu. Eti mi döküldü. Bilmiyorum. Bilemiyorsun.
Düşündüm. O civarda mezar yok. Uzakta, karşı tepede, o bölgenin mimarlarından birisi, İtalyan bir mimarın mezarı var. Bir gün oraya, sadece okul arkadaşım, o ailenin son kuşak torunlarından birisi,  çok güzel bir kız ile birlikte gitmiştik. O bölgenin tarihi, geçmişi, kendi aile tarihini de anlatmıştı. Villalarının bahçesinde de, frizbi oynamıştık. Çevrede, ondan başka bir mezar yok. O dip dedesi de, yaşlı iken ölmüş. Bu iskelet, uzaktan mı geldi? Kim olabilir?

Yan gözle, çaktırmadan incelerken, durdu. Bana baktı! Ben de ona döndüm. Ona baktım. Kısa bir süre birbirimizi inceledik. O istikamette, ağaçlar arsında yolun devam etti. Ben de yoluma, sevdiğim kızın koynuna gidiyorum. O işe odaklıyım. Deprem olsa, yol yarılsa, o yarıktan atlar, yine odaklandığım yere giderim.

Bir köşe dönüş yerine doğru, herhalde aramızda 50 metre var idi. Birisi, ağaçlar arasından çıktı, yoldan geçti ve yine ağaçlı bölgede kayboldu.

O “birisi”, normal birisi değildi. Sırtında, hırsızlık malzemesi olduğunu, giyiminden tahmin ettiğim birisi idi. O bir hırsızdı. Başında kasket vardı. Göz çevresi, siyah bir maske vardı. Sırtındaki torba dolu idi.

Burası, geceleri ne oluyor! Geceleri buralarda neler oluyor?  Ben halen, aynı tempoda gidiyorum.

Kısa keselim. Eve ulaştım.  Bahçeli, Bodrum + 2 katlı, bağımsız villa.
Sadece o evde oturan aile bireylerinin bildiği bir yöntemle eve girdim. Kız arkadaşımın odasındayım. Soyundum. Yanına uzandım. Geceliğini düzeltirken, uyandı. Sarıldı. O olanları, gelirken yolda gördüklerimi anlatmak fırsatım olmadı.  Sonra da unuttum, anlatmadım.

Geçen gün bu konu aklıma geldi.
Yıllar sonra, yaptığım analizde, o gördüklerimin ‘Polis’ olduklarını anladım.
Bazen konular, olaylar, sıcağı – sıcağına, tam anlaşılıp, çözülemiyor.
*     *     *

Sol kulağımın üst kısmında, el ile dikkatli incelenince anlaşılacak şekilde bir ısırık yeri var.  Orada bir köpeğin diş izi var.
Çok küçüktüm ama olayı net hatırlıyorum.
Çoban köpeği değil, başka cins bir evcil köpekti. Kırmızı, sarı tüyleri var idi.
Komşunun köpeği idi ama ben çok severdim. Oynardım. Sırtını sıvazlardım.
Bana bu derece alışık olan bir evcil köpek, nasıl olmuştu da, o gün beni ısırmıştı!

Bunu da yıllar sonra çözümledim. Nedenini buldum.
Bizim yukarı evde,  fazla olan yoğurtların konulduğu, yarı süzgeç özelliği olan yonu taşından yapılmış bir “dorak” var idi.
O gün, o doraktan çıkarılan, hafif katılaşmış yoğurt, yayık ile dövülüp, bir kaba boşaltılınca, yüzde biriken yağların, toplanıp; “Yayık Yağı” yapıldığı bir gündü.
O yayık yağını ben severdim. Taze, o anda yapılan yağdan, ekmeğin üzerine sürüp, bana vermişlerdi.

Köpek, yanımda dolaşmaya başladı. Ekmeğime uzanınca da, ekmeği geri çekip, köpeğe, diğer elimle vuruyordum. Bir ara aklıma gelmişti. Elimdeki ekmekten bir parça koparıp, ona verecektim.

İşte bu arada, bana saldırıp, beni yere yatırdı ve kulağımı ısırdı.

----
OLAYLARIN NEDENLERİ, YILLAR GEÇTİKTEN SONRA DAHA İYİ ANLAŞILIP, BULUNABİLİYOR.
----

KÜTÜRDETMEK NEDİR?

Alt yazı da bahsi geçen ‘kütürdetme’ konusu da, bir diğer anlatım ile ‘kuluç kırmak’ tır.

Çok iş yapan, mutfakta ya da ev işlerinde yorulan eşinizi rahatlatmak, gelecekte, kambur oluşmasını engellemek için, ara-sıra kütürdetmeniz – kuluç kırmanız gerekir.

Nasıl yapacaksınız?

Eşiniz, ellerini birleştirip, parmaklarını birbirine geçirip, boyun – ense kısmına koyacak.
Eşinizin sırt bölümüne geçip, ya bükülmüş dirseklerinden ya da tam meme hizasından sıkıştırarak, sarılarak, iyice kavrayıp, havaya kaldırıp, silkeleyeceksiniz.

İya kemikleri, sırt ya da omurilik bölgesinden ‘küt’ sesi gelir.
Bazen ‘küt – küt’ diye, iki defa ses gelir ve bazen de, o gün, hiç ses gelmeyebilir. Çok fazla zorlamayınız.
Ayda bir ya da eşiniz çok yorgun olunca bunu yaparsanız, yorgunluğu kalmaz.
Bu hareketin bir diğer adı da: ‘Kuluç Kırmak’ tır.

………….
3.02.2019 14:28
.

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it