Bu olay, aynen
yaşanmıştır.
Gece yarısından
sonra, kız arkadaşımın evine giderken, çevrede kimse yok iken, küçük ormanlık
alan da, ben o iskeleti gördüm. Bakıştık.
Olay günü: Concordia’da,
ben gece sınıfına da giderdim. Geceleri bilgisayar dersine girerdim. İki saat
teorik, bir saat uygulama, o sakinlikte dersler, ara verilmeden, daha iyi anlaşılırdı.
Dersten geç çıkınca,
bazen de, okuldaki yatakhanede odam da yatardım. Çünkü, kız arkadaşımın evinde,
akşam 22.00 de, hayat biterdi. Genellikle, herkes yatağa – odasına giderler,
sabah ta çok erken kalkılırdı. İş hayatında olan aileler, biraz böyledirler.
O gün gece, uyandım.
Yatakta, kız arkadaşımı
arıyorum. Bulsam, hemen sarılacağım.
Elimle, yatağın her
tarafını yokladım. Yanımda kız yok.
Gözümü açtım. Çevreyi
inceledim. Okul yatakhanesindeki odamda olduğumu anladım.
Yataktan kalktım. Pantolonumu,
gömleğimi giydim. Kapıdan çıktım. Kız
arkadaşımın yanına – yatağına gidiyorum. Saatin kaç olduğunu da bilmiyorum.
Haritada bakar
iseniz, Concordia’dan, Bronxville Tren istasyonuna doğru gideceğim. Orada, alt
geçitten de geçtikten sonra, eve ulaşacağım.
Okuldan, o meydana
inişte, çok ağaçlı, çevrede hiç ev olmayan bir yol var.
O yoldan, normal tempoda
yürüyerek, aşağı doğru iniyorum.
Saat kaç ise, çevrede
hiç insan yok. İçinde insan olan bir araçta yoldan geçmiyordu. Benim umurumda
değil. Gidiyorum.
Yolun yarı yerinde,
bir hışırtı duydum.
30-40 metre ilerde, bir
iskelet, ağaçların arasında yürüyerek gidiyor.
Yan bakıp,
çaktırmadan biraz inceledim. Genç bir kişinin iskeleti. Etini, böcekler mi
yedi? Ya da, öleli çok oldu. Eti mi döküldü. Bilmiyorum. Bilemiyorsun.
Düşündüm. O civarda
mezar yok. Uzakta, karşı tepede, o bölgenin mimarlarından birisi, İtalyan bir
mimarın mezarı var. Bir gün oraya, sadece okul arkadaşım, o ailenin son kuşak
torunlarından birisi, çok güzel bir kız
ile birlikte gitmiştik. O bölgenin tarihi, geçmişi, kendi aile tarihini de
anlatmıştı. Villalarının bahçesinde de, frizbi oynamıştık. Çevrede, ondan başka
bir mezar yok. O dip dedesi de, yaşlı iken ölmüş. Bu iskelet, uzaktan mı geldi?
Kim olabilir?
Yan gözle,
çaktırmadan incelerken, durdu. Bana baktı! Ben de ona döndüm. Ona baktım. Kısa
bir süre birbirimizi inceledik. O istikamette, ağaçlar arsında yolun devam
etti. Ben de yoluma, sevdiğim kızın koynuna gidiyorum. O işe odaklıyım. Deprem
olsa, yol yarılsa, o yarıktan atlar, yine odaklandığım yere giderim.
Bir köşe dönüş yerine
doğru, herhalde aramızda 50
metre var idi. Birisi, ağaçlar arasından çıktı, yoldan
geçti ve yine ağaçlı bölgede kayboldu.
O “birisi”, normal
birisi değildi. Sırtında, hırsızlık malzemesi olduğunu, giyiminden tahmin
ettiğim birisi idi. O bir hırsızdı. Başında kasket vardı. Göz çevresi, siyah
bir maske vardı. Sırtındaki torba dolu idi.
Burası, geceleri ne
oluyor! Geceleri buralarda neler oluyor? Ben halen, aynı tempoda gidiyorum.
Kısa keselim. Eve ulaştım.
Bahçeli, Bodrum + 2 katlı, bağımsız villa.
Sadece o evde oturan
aile bireylerinin bildiği bir yöntemle eve girdim. Kız arkadaşımın odasındayım.
Soyundum. Yanına uzandım. Geceliğini düzeltirken, uyandı. Sarıldı. O olanları,
gelirken yolda gördüklerimi anlatmak fırsatım olmadı. Sonra da unuttum, anlatmadım.
Geçen gün bu konu
aklıma geldi.
Yıllar sonra, yaptığım
analizde, o gördüklerimin ‘Polis’ olduklarını anladım.
Bazen konular,
olaylar, sıcağı – sıcağına, tam anlaşılıp, çözülemiyor.
* *
*
Sol kulağımın üst
kısmında, el ile dikkatli incelenince anlaşılacak şekilde bir ısırık yeri var. Orada bir köpeğin diş izi var.
Çok küçüktüm ama
olayı net hatırlıyorum.
Çoban köpeği değil, başka
cins bir evcil köpekti. Kırmızı, sarı tüyleri var idi.
Komşunun köpeği idi
ama ben çok severdim. Oynardım. Sırtını sıvazlardım.
Bana bu derece alışık olan bir evcil köpek, nasıl olmuştu da, o gün beni ısırmıştı!
Bana bu derece alışık olan bir evcil köpek, nasıl olmuştu da, o gün beni ısırmıştı!
Bunu da yıllar sonra
çözümledim. Nedenini buldum.
Bizim yukarı evde, fazla olan yoğurtların konulduğu, yarı süzgeç özelliği
olan yonu taşından yapılmış bir “dorak” var idi.
O gün, o doraktan
çıkarılan, hafif katılaşmış yoğurt, yayık ile dövülüp, bir kaba boşaltılınca,
yüzde biriken yağların, toplanıp; “Yayık Yağı” yapıldığı bir gündü.
O yayık yağını ben severdim.
Taze, o anda yapılan yağdan, ekmeğin üzerine sürüp, bana vermişlerdi.
Köpek, yanımda dolaşmaya
başladı. Ekmeğime uzanınca da, ekmeği geri çekip, köpeğe, diğer elimle vuruyordum.
Bir ara aklıma gelmişti. Elimdeki ekmekten bir parça koparıp, ona verecektim.
İşte bu arada, bana
saldırıp, beni yere yatırdı ve kulağımı ısırdı.
----
OLAYLARIN NEDENLERİ,
YILLAR GEÇTİKTEN SONRA DAHA İYİ ANLAŞILIP, BULUNABİLİYOR.
----
KÜTÜRDETMEK NEDİR?
Alt yazı da bahsi
geçen ‘kütürdetme’ konusu da, bir diğer anlatım ile ‘kuluç kırmak’ tır.
Çok iş yapan,
mutfakta ya da ev işlerinde yorulan eşinizi rahatlatmak, gelecekte, kambur
oluşmasını engellemek için, ara-sıra kütürdetmeniz – kuluç kırmanız gerekir.
Nasıl yapacaksınız?
Eşiniz, ellerini
birleştirip, parmaklarını birbirine geçirip, boyun – ense kısmına koyacak.
Eşinizin sırt
bölümüne geçip, ya bükülmüş dirseklerinden ya da tam meme hizasından
sıkıştırarak, sarılarak, iyice kavrayıp, havaya kaldırıp, silkeleyeceksiniz.
İya kemikleri, sırt
ya da omurilik bölgesinden ‘küt’ sesi gelir.
Bazen ‘küt – küt’ diye,
iki defa ses gelir ve bazen de, o gün, hiç ses gelmeyebilir. Çok fazla
zorlamayınız.
Ayda bir ya da eşiniz
çok yorgun olunca bunu yaparsanız, yorgunluğu kalmaz.
Bu hareketin bir diğer
adı da: ‘Kuluç Kırmak’ tır.
………….
3.02.2019 14:28
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder