Translate

23 Haziran 2018 Cumartesi

BLOG YAZILARI – KAPANIŞ 20 Haziran 2018 Çarşamba


New York – Concordia, öğrencilik yılları.

Hafta sonu, Pazar Günü yatakhanedeki odamda dinleniyorum.
Bir arkadaş kapıyı tıklattı. Geldi. 
- Oturmayalım. Biraz dolaşalım. Dedi.

Akşam, 8-10 arkadaş, bira ile, erkek yatakhanesinde, kendi aramızda, eğlence partisi düzenlemiştik. Bu arkadaş biraz düşünceli idi. Bir ara, kız arkadaşı ile biraz sıkıntısı olduğunu da bana fısıldamıştı.

ABD de, üniversite yaşamındaki bazı arkadaşlıkların sonucu, evlilik ile biter. Bu ölçülerde ciddi arkadaşlıklardır. Bizdeki –sözlü- den, biraz daha ileride gibi. ABD nin; Avrupa ülkelerinden daha muhafazakâr olduklarını, Avrupalı arkadaşlarda da söylerler. Durum böyle olunca, çevredeki diğer kişiler de, o çiftlere karşı davranışlarını buna göre ayarlarlar.

Ben- de giyinip, birlikte dolaşmaya çıktık.
Tren istasyonundan, Manhattın’a gidiyoruz.
Sorunlarını anlatıyor.
Ayrılmıyorlar ama o dönem var olan bazı sıkıntılarından söz ediyor.
Görünürde, ciddi bir problemleri yok. Birbirlerine tam bağlı olmaya hazır olup – olmadıkları gibi şeyler… 

Grand Center’dan, yürüyerek Central Park’a vardık.
Önümüzde, 14 – 15 kişilik öğrenci bir grup daha var. Tanıştık. Onlara katıldık. New York Üniversitesi ya da Yale’den olabilirler. O tarihte, benim İngilizcem de çok yeterli değil. Amerikalı o arkadaş daha rahat. İleri de çimenler üzerinde bir yere oturduk. Yol arkadaşım, üçlü bir grup yaptılar. Diğerleri iki gruba ayrıldılar. Bizim grupta, 4 ya da 5 kişi idik. Bir kişi Amerikalı ama geliş yeri Kuzey Avrupa. Daha çok onunla konuşuyorum. O kişinin kız arkadaşı da bizi dinliyor. Türkiye hakkında da, bazı soruları olmuştu.

İlerleyen dakikalarda, kendi aralarındaki sohbette, konu değişimi oldu.
Konu: Hamilelik.
Bizim grupta, kızlardan birisi – daha çok teknik ya da İngilizce tıp deyimlerimi kullanarak – konuyu aktardı. Kuzey Avrupa’lı, Amerikalı arkadaşa; ‘şu işi biraz, benim anlayacağım şekle dönüştür.’ Diye ricada bulundum. O konuyu anlatan kız, olayı şöyle özetledi.

‘Bayan hamile kalınca, çok erken dönemden itibaren, karındaki plazma halindeki çocuk, annesinin üstüne çıkan kişinin, babası ya da başkası olduğunu hissediyormuş. Biliyormuş.’
Bununla bağlantılı olarak, hamilelik döneminde, eşi dışında, başkası ile cinsel ilişkiye giren bayan, doğacak çocuğunun, gelecekte; ruhsal – duygusal ve GÜVENLİK kavramını, gerilimli noktaya götürüp, kişilik oluşumunu etkiliyormuş.  

*     *     *
Çoğumuz, kuvözlerde, erken doğmuş çocukları görüyoruz. Galiba, 7 aylık, 8 aylık olanlar da var. Doktor, kan alıyor. İğne vuruyor. Tedavi görüyorlar!...

Normal doğum zamanı, bazı anneler, vajina genişlemesini önlemek için, sezaryen doğumu tercih ediyorlar. Çocuk, dar bir yoldan, içeriden dışarı çıkmak mücadelesini vermeden dünyaya geliyor.

Geçen bayram, arife günü, bir radyo haberinden duydum.
Mersinde, yeni doğmuş bir çocukta, kalp – damar ameliyatı değil ama ciğerlerimi değiştirilmiş!... İki tane, büyük adamların atlatamayacakları ameliyat geçirmiş.

*     *     *
Eski dönemde, bir arkadaşım: Bizim ailede erkekler, 50 – 55 yaşlarında, kalp krizinden ölürler. Demişti.
Şeker hastalığı da genetik kalıtsalmış. Başka, - benim bilmediğim – doğarken; anne – baba aile geçmişinden gelen, bireyin sahip olduğu hastalıklar da var.
İyi – kötü, daha başka kişilik özelliklerini de, doğumda, aile geçmişi nedeni ile bireyler sahip oluyorlar.

Yukarıda sayılanların hepsi, ÇEVREMİZDEKİ İNSANLARDA VAR.

*     *     *
Bazı kurum ve kuruluşların kreş ve çocuk bakım evleri var.
İşyerinde, çocuğunu emzirmeye gelen kadın, - kendi annesinin haberi yok iken – BAŞKALARININ ÇOCUKLARINI DA EMZİREBİLİYOR!
Çocuğun, emdiği süt güvenliği.
Benzeri şeyler sizler de duymuşunuzdur. Kreşte bir kişi, bakıcı bayan ya da kreş hemşiresini ayarlayıp, - emzirme odaları da müsait olunca – eşine, çocuğuna bağlı bir anneyi, ‘ETNİK OLARAK HEDEF SEÇİP’, onun baştan çıkarılmasına aracılık edenler de varmış.

Süt çocuğunda, Amerika’da da, - normal ailelerde - anne sütü emzirme süresi iki yıldır.
Bu kurala, kesin olarak uyuluyor.

Buna benzer çok nedenler ile, YUNANİSTAN – ATİNA, RUM MAHALLESİ YAPILMAK ZORUNDADIR. O Rum Mahallenin, KREŞ, ÇOCUK, GÜNDÜZ BAKIM EVİ yöneticisi de, etnik olarak Rum olması zorunluluğu.  Bu, doğal bir haktır.

*     *    *

RUSLARDAN bir DİLEK - TALEP:

Yunanistan üniversitelerinden de, kreş – çocuk gündüz bakım evi yöneticilerini yetiştirme eğitim kitaplarını da alarak, Türkiye’de bu konuda ki eğitim veren bölümlerin de bir incelenmesi.

Türkiye’de, Halk İşletmeciliği – Rus Sitelerinde, Rusya’dan getireceğiniz bu tür yöneticiler, Rusça bilirler. Belki Türkçe bilmezler. Onlar, size göredir.
Yeni yapılacak Türk Kasabalarında, yeni kurulacak Kreş, Çocuk Gündüz Bakım Evleri için ise; yenilenme geçişini, Rus Bayan Yöneticilerin yapmaları, Türklere büyük yardım olur. Bu nedenle, bu sene üniversite öğretim döneminde, biraz fazla sayıda Rus öğrencilerin (Türkiye’de) bu bölümlerde de olmaları. Başarılı örgencilere de, gelecekte, Türkiye’de iş güvencesi verilmesi.

*     *    *

VARILMAK İSTENEN SONUÇ:

Bu konular çok yeni değildir. Zaten belli bir bilgi birikimi vardır.
Bunların yeniden, etnik esasa göre düzenlenmesi.
Bunu biraz açar isek; Karadeniz Üçlüsü ülkelerde,
0 – 4 yaş, 4 – 7 yaş, 7 – 12 yaş dönemi
Kişilik oluşumu, değer yargısını kazanma dönemini, her ülkede, her etnik grubun, kendisinin düzenleyebilmesi. 
Bu çalışmanın, büyük konferanslar falan filan değil, küçük çalışma grupları tarafından yapılması.

20.06.2018 22:12

*     *     *

=================

BLOG YAZILARI KAPANIŞINDA, İNGİLTERE’DEN ÖZEL BİR DİLEK:

‘TÜRKİYE’ nin anlamı; İngilizcede ‘HİNDİ’ değildir!
Okunuşta mı yanlış vardır? İngilizce yazılışında mı?

İngiliz Dil Bilimcilerin, bu konuyu bir incelemeleri dileği.
Almanca, Fransızca, Rusça, İspanyolca, Yunanca’da…
Diğer millet – milliyetlerin dilinde:
Bu çeviri normal yapılmış. Hiç birisinde anlam ‘Hindi’ değildir. Başka bir çağrışım da olmuyor.

Alman dilinde, ‘Türkiye’ :
Fransız dilinde, ‘Türkiye’ :
Rusça’da;  . İspanyolca’da;   . Yunanca’da:

Türkiye Cumhuriyeti kurulur iken, o dönem psikolojisi İngilizler; Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki, açık ABD - AMERİKAN ve RUS yardımlarını görünce,  biraz da kinaye ile, İngilizce yazılışında – bilerek - yanlış yapmışlar.

Türkiye = ‘TURKIYA’ ya da ‘TURKQIA’ vb. bir İngilizce yazılış değişimi ile, o yılların psikolojisi ile yapılmış bir yanlışta giderilmiş olur.

‘TURKMENYA’ = ‘TURKOMENIA’ vb. seçenekler dışında, İngiliz dilinde, bir başka alternatif kelime – adlandırma nasıl olabilir?

Bu konuda bir ya da bir-kaç öneri kelimeyi – hem bizlere ve hem de, İngilizce kayıtları değişecek olan ABD ye verirseniz, bu hata da düzeltilmiş olur.

KONU ÜZERİNDE, İNGİLİZ DİL BİLİMCİLERİN SOHBETLERİ VE KISA YOL BİR ÖNERİ YAPMALARINI UMAR VE DİLERİZ.

Yeni dönem de, bu sorun da giderilmiş olur.

Saygılarımızla, 

21.06.2018 08:23

============================ 

BİR ÖZEL TALEPTE, AMERİKADAN OLSUN!

Üretken Amerikalılar:
Yeniden, Amerikan Kültürüne dönmenizi bekliyoruz.  

Amerikan Kültürünün temeli İncil’dir.
Dürüst olmayı öğütler, gösterir.
Cesur insanın vasıflarını verir.
Ailen (Annen – baban, eşin, çocukların, komşuların), vatanın, yaşadığın bölge insanları için fedakârlık – özveriyi anlatır – öğretir.
Tanrı inancını öğretir. Sabır, umut, kazanınca; sevinci, şükretmeyi öğretir. 
(Bazı Tv dizileri ve Amerikan filmlerinde olduğu gibi ) Bunu başkalar yapar ise, işin özünü veremiyorlar! Bu tür film ve dizilerin senaryosunu da bir Amerikalı yazmalıdır. O filmin yönetmeni de tam Amerikan olmalıdır. )

1970 li yıllardan bu yana, Amerika’nın Türkiye Büyükelçilerinden etnik olarak Ermeni olanların, Senaryosu ve yapımcısı Ermeni olan Tv dizilerini, Türkiye Tv leri ve TRT ‘de yayınlatmak için baskı yaptıkları söylentileri – iddiaları.

Türk Milleti, Amerikan Filmleri ve Amerikan Dizilerini severler – beğenirler ve izlerler.
Her şey iyi de, 1970 li yıllardan bu yana, Amerikan Tv dizilerini – sizlerin de – izleyip; SENARİST, YÖNETMEN ve YAPIMCILARININ bir etnik dökümünü çıkarmanızı dileriz. Onlar Amerikan mıdır? O filmler, Amerikan Kültürümüdür?
Bunlar arasında bir etnik denge sağlanmalı mıdır? Buna ihtiyaç var mıdır?

Yeni dönem de, Senarist, yönetmen ve yapımcıların, hatta şirketlerin bile etnik dökümlerini istiyoruz. İyi bir film ise, yapımcı, yönetmen, senarist, şirket, Amerikan Ermenisinin ise de, satın alınır. İzlenir. Bununla birlikte, diğer etnik kökenlerden gelen Amerikan yapımcıların filmleri de, bu pazar da yerlerini alıp, onların yapımlarının da,  Tv lerde gösterilip,  sinemalarımızda oynaması şansının - onlara da verilmesini istiyoruz.

Günümüzde, gerçek aşk ve sevdanın çok güzel tanımları, Amerikan Müziğinde vardır. 
Biz onları, Türkiye’de izleyip – dinleyemiyoruz. Türkiye’deki Tv ve radyolarda onlar yok. BU KONU ÜZERİNDE ÖZEL OLARAK DURULMALI ve Dünyada popüler yapılacak sanatçıların, söyledikleri – söyleyecekleri parça sözleri üzerinde de, kim oldukları bilinen, etnik geçmişleri açık, her etnik geçmişin temsilcileri olan, küçük bir komisyon çalışmalı mıdır?

Bu kadar.
21.06.2018 21:50

==========================

DÜNYA KLASİKLERİ  (Roman – Hikâye – Şiir, Tiyatro, Yazılı edebiyat eserleri ) LİSTELERİNİ KİM – KİMLER DÜZENLEDİLER?
GELECEKTE, KİMLER DÜZENLEYECEKLER?

“RUS KLASİKLERİ” , “FRANSIZ EDEBİYATININ ÖNEMLİ ESERLERİ”
Bunlarda da benzeri bir durum vardır.
O listeden, bazı durumlarda, Fransız’ın haberi yok.
AMERİKAN EDEBİYATININ SEÇME YAZARLARI… Bu listeyi kim yapacak?
Hiç ilgisi olmayan bir kişi, yayınevi yada bir kurum kuruluş, …. Bu listeyi yayınlıyor.
İnternette de, bu başlık ile çıkıyor. 

Yakın geçmişte, bir Amerikan Generalinin, son dönemlerde okuduğu kitaplara baktım.
Orada bir ‘Türk Romanı’ deyimini görünce, kitabın ismi ve yazarına baktım.
Roman, önce Türkçe yazılmış – yayınlamış ve sonra İngilizceye çevrilmiş.
Yar tanıtımında, özgeçmişinde de, “Türk bir Yazar.”  Deniliyor.
O kişi, İstanbul’da yaşamış, Türkleri de bilmeyen birisi… Çevresi, aşkları, arkadaşları da, hep Ermeni.
Bu yazarın romanındaki Türk karakterleri, davranış, bakış, yaklaşım ve görüşler…. Bir Ermeniye aittir.  Orada Türkler ve Türk karakterleri hakkında, …. O kitabı okuyan kişi, günümüz Türklerinden çok çok farklı algılar…

Öncelikle, her yazarın ülkesi ile birlikte, etnik geçmişi, açık ve dürüstçe, kitabın arka kapağında açık olarak yazılmalıdır.
Eski dönem eserlerinde de, yazar tanıtımları, özgeçmişlerinde, giriş bölümünde bu bölüm olmalıdır. Bunun bir şekli – kalıbı ortak tanımlanmalıdır.

ÜLKE ADI verilerek yapılan listelerde;
Örneğin: AMERİKAN EDEBİYATI, RUS EDEBİYATI…
Amerikan Romanları – Şairleri… Listelerinde de, bu etnik geçmişlerin biraz detaylı verilmesi,  o yazarın, daha iyi anlaşılmasını da sağlar.

Amerikan Generalin okuduğu o roman da; ‘Son dönem Türkiye Romanları’ listesinde, ad ve etnik geçmiş ile birlikte yayınlanır.

KARADENİZ ÜÇLÜSÜ ülkeler ve  + ABD ‘de bu işi bir sisteme bağlanabilir mi?

Geçmiş, AMERİKAN KLASİKLERİ listesini, Kongre Kütüphanesi mi, ya da Washington Üniversitesi mi? O ölçütlere uygun yayınlayacak?

Türkiye’de, Milli Kütüphane mi, ya da Kültür Bakanlığı mı?

Bunda bir model geliştirip, ortak bir sisteme geçmek mümkün müdür?
Eski eserlerde, belki bu olabilir.

Yeni baskı eserlerde de, kitap girişinde, “yazar tanıtım sayfası tanımı” bir model !!! Olabilir mi?

.
22.06.2018 21:00
……………….
Şu an aklıma geldi. Geçen gün yolda, korsan baskı kitap satan birisinin önünde, yeni, ucuza satılan kitaplar arasında, yazarı bayan olan ‘TÜRK HAREMİ’ diye bir kitap gördüm.  Roman türü…  O kitap, yabancı, üç – beş dil’e çevrilmiştir. Kitabı satın almadım. Okumadım ama gerçekler ile hiç ilgisi olmadığından eminim.
O YAZAR,  AİLE ETNİK GEÇMİŞİNİ, İlk sayfada – ya da, fotoğrafının olduğu son kapak yüz sayfasında, açık olarak yazması zorunluluğundan bahsediyorum.

Onu okuyan kişi. Değerlendirmesini ona göre yapar.

“Türk Haremi” demek, “Türk’ün – özel - aile yaşamı” demektir.
Konuyu bilmeyenler, kendi düşlerini harem de gerçekleştiriyorlar.
Belki de, iyi şeyler yazmıştır. Kim olduğunu bilir iseniz, ona göre okursunuz!
.
22.06.2018 21:14
…………………………

İŞTE; BU BİZİM HİKAYEMİZ…

Sabit evi olmakla birlikte, hayvancılıkla uğraşıp, daha çok koyun – keçi yetiştiriciliği nedeni ile hayvanları besleme amaçlı, mevsiminde yaylaya göçenlere “Türkmen” denilir.
Sabit evi var. Tarım, daha ön plana çıkmış. Büyükbaş hayvan da besleyen, çoban tutup ya da aileden birileri çoban olu, diğerleri, yerleşik yer de, tarımla uğraşanlara, başka bir deyim ile, yerleşik düzen de, Türkmen’in biraz daha organize olmuşuna ‘Türk’ denilir.

Akdeniz’i kontrol için, Rusya’dan; Türklerin ailecek, yine ailecek ‘Rus Kılıç Ustaları’ ile birlikte, göç yapanlara da, yolda gidiş dönemlerinde ‘Yörük’ diye adlandırılırlar.
Onlar Şam’a konaçlandıkları dönemde, yeniden Türk – Türkmen olurlar. Rusya’dan Şam’a gider iken, o bölgede ve yolda Türkmenler yerleşik düzende oldukları için, -Güzergâhta, dağınık yaşayan Ermeniler ve düzenli yaşayan Rumların dikkatlerini çekmek istemeyen Ruslar -, geçici olarak, ailecek ‘Yörük’ oluyorlar. Şam’a varınca, yerleşik düzene geçince; Ruslar, yeniden Rus oluyorlar.

Türklerin yaşam alanları: Kuzey Avrupa, Rusya, Yakın Asya (Kuzey Asya ve Orta Asya) dır.

Denizciliğin gelişeceğini anlayan Ruslar ve Rusya Türkmenlerinin ortak bir – geleceğe yönelik – strateji toplantılarında, İstanbul Boğazından geçiş serbestliğine bir kısıtlama gelir ise… vb. konular konuşulur isek, bir Türkmen: Bizans ve İstanbul ile uğraşmayalım. Akdeniz’i kontrol eder isek, gemicilik çok gelişince, İstanbul Boğazından geçişte bir sorun olmaz!’ deyince, Akdeniz’in Nasıl kontrol edileceğini sorarlar. “Şam Bölgesine inerek.” Cevabı üzerine Ruslar gülerler… Espri ve şaka sanırlar. 

Bölgesel olaylar farklı gelişince, eski espri, zaman içerisinde gelişir. Birlikte, o bölgeye iniş kararı alırlar.  Ortam müsait olunca da, hem Akdeniz’in o bölgesini kontrol ederler ve hem de Selçuklu Devleti ve sonra Selçuklu İmparatorluğunu kurarlar. O devletin arması, bugünkü Rusya’nın arması olan, tek beden, çift başlı kartaldır.
Ruslar, yapı olarak, Türklerden biraz farklıdırlar. Buna rağmen, binlerce yıldır, birlikte yaşarlar. Herkes kendi farkını korur. Sorun olmaz. ‘Farklıyız’ deseler de; Hayat Tarzı, yaşama bakış ve vatan güvenlik anlayışları aynıdır. Birbirlerini tamamlarlar.

Bu bölgeye yeni gelen Rusya Türkmenleri ve Ruslar; 1050 li yıllarda, Rumların hâkimiyetinde olan Anadolu’yu gıdıklamaya başlarlar.
Rumlar ile birlikte yaşayan, yerel Türkmenler, bunlara pas vermezler. Konu dışı kalırlar.
Büyük Bizans İmparatoru, bu bölgede dağınık yaşayan ve Rumlara da baskı yapan, onları taciz eden Ermenileri yok etmek ve Şam Bölgesinden Anadolu’ya girmek isteyen Türklere bir ders vermek için, büyük bir ordu ile Anadolu’yu tararlar.
O dönem Anadolu’da, Rum, Türkmen ağırlıklı nüfus dışında, mülkiyet ve yerleşme hakkı olmayan Ermenilerin, Anadolu Bölgesinde yaşayanların, hepsinin (üç milletin) toplam nüfus sayıları 2 milyondur.  (Ben bu sayıyı, Türkeş’in ağzından da duydum. )
Büyük Bizans Ordusu, bu tarama da – sadece Ermeni nüfusu - yok ederler. Rumlar ile birlikte yaşayan Türkmenlere dokunmazlar.

Anadolu’ya, bölgeye girmek isteyen yeni Türkmenler ve Ruslar; 1071 Malazgirt Savaşında, -özel savaş yöntemleri ile - Bizans İmparatoru Konstantin’i esir alırlar. Bundan başka şansları da yoktur. Çünkü; 500.000 kişilik ordu karşısında, 25 – 30 Bin kişi!

Selçuklu Türkmenlerinin Komutanı Alpaslan, esir İmparator’dan bazı şehirler ve bölgeleri ister. O talebi kabul edilince, tutuklu olduğu bölümde, imparator banyo yapar. İmparatorluk kıyafetini giyer. Kılıcını kuşanır. Birlikte yemek yerler iken, zafer kazanmış komutan Alpaslan’ın, kendi tecrübe, deneyim ve geçmişine gösterdiği saygıdan etkilenir.  Alp Aslan’a verdiği bölgeleri idare etmekte, nelere dikkat etmesi gerektiğinin öğüt – tavsiyelerini verir. BU ÖĞÜTLERİN, TÜRKLER İÇİN BÜYÜK ÖNEMİ VARDIR. Halen, bu bölge yönetilir iken, bu öğütlerin ara sıra hatırlanması gerekiyor.

Daha sonraki yıllarda, Bizans İmparatoru Konstantin’in güzel kızını, Alpaslan’ın, saygın eşlerinden birisi olarak görüyoruz. Anadolu’ya girişte, Türkler ve Rumlar arasından bu tür bir düşünce, anlayış, aile birliği de vardır.

*     *     *

Anadolu’ya böyle girişten, yaklaşık 100 yıl sonra, Osmanlı İmparatorluğunun temeli atılır. Daha sonraki aşamalarda da, Ruslara verilen söz yerine getirilir. Akdeniz’i kontrol için, üç kıt’a, kontrol ve denetime alınır. Akdeniz çevresi fethedilir. Böylece, Rus Kızlarının yüreklerine girilmeye çalışılır.

Burada adı geçen “Rus Kızı”, Rus Kadınıdır.
Vefakâr, Cefakâr, eşi, çocukları dışında, onları rahatı ve iyiliği, güvenli geleceği dışında,  beyninde – yüreğinde – bedeninle bir kötülük bulunmayan Rus Kızlarıdır. İncil’deki, iyi kızlar, bunlardır.  İyi bir eştir. İyi bir annedir. Onların oldukları yerlerde, Türkler rahat ederler. Bu bir gönül rahatlığıdır. Aile güvenlik rahatlığıdır.  İyi örnek rahatlığıdır.

Günümüzde, Atina’da, yeni yapılacak Rum Mahallesinde, mutlu bir Rum Aileyi var edecek Rum Kızlarını görünce de, yatağımızdaki Türk Kızına daha bir güvenle sarılırız. Türklerin yapısı da böyledir.

Önce 1600 e sonra 1800 lü yıllarda, bozulmalar – dağılmalar olmuştur.
Çok çok geniş bir alan da, kontrol güçleşmiştir. - Bize göre – şu anki değerlendirmelere göre, kapalı etnik kimlik, Türkleri bu bölgede korkutmuş, yıldırmış, şaşkın etmiştir. Çünkü, din – inanç, bir yaşam tarzı iken, başka şey olmuştur. Bunun nedeni – nedenlerini, o yıllarda bulamamışlar. Anlayamamışlar.

1880 deki toplantı da, önce Rusya’dan, sonra Yakın Asya bölgelerinden buralara gelen, iki imparatorluk kuran Türkmenler, sayıları çok az kalan Selçuklu Rusları ve Türkmenler için, bugünkü sınırlarımızı çizmişlerdir. Buna ‘Milli Yemin’ – ‘Misak-ı Milli’ denilir.  Bu bölgenin toprak alt yapısı ve yeri, kendi ihtiyaçlarını, kendisinin üretmesine elverişlidir.  

Bazı Avrupa ülkeleri ve milletlerinin başka hesapları var iken, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya, bizleri anlamış, açık amacımızı görmüşler. Bizlere destek olmuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti böyle kurulmuştur.

*     *     *

GEÇMİŞTEN BU GÜN’E ANLAYAMADIGIMIZ; GÖREMEDİĞİMİZ BİR KONU :

II. Dünya Savaşında, neden o kadar Rus e Türk, birlikte öldüler?

Daha önce, II. Dünya Savaşında milletlerin insan kayıpları listelerine bakıyorduk ama sayıların anlamını anlayıp, kavrayıp, göremiyorduk. Sevdiğimiz kız ile evlenemeyince, bunu fark ettik – gördük.

ACABA?

Lenin, söylendiği gibi Ermeni ise, 1917 Ekim Devrimi, Bolşevik İhtilal’ı döneminde, Lenin, Almanya’dan Rusya’ya sokulmuş.
Acaba, o tarihten sonra, Ruslar ve Türkler, Rusya yönetiminde ve ekonomik alanlarda dışlandıkları için mi? 1945 te bu kadar çok zayiat verdiler?  
BU KONUYU ve NEDENLERİNİ HİÇ BİLMİYORUZ.  Eksik bilgiler ile, sanılar ile, YANLIŞ TEŞHİS ve YANLIŞ SANI, YANLIŞ SONUCA, YANLIŞ GELECEĞE YÖNELTİR. İşin kolayını kaçıp, başkalarını suçlama yerine, dikkatli olmalıyız. Ruslar ve Türkler, bunun nedenlerini birlikte bulmalılar.

*    *    *

TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ:

Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyetin kuruluşunda olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya ile yoluna devam edecektir.  Ekonomik kaynaklar ve ham medde konularında, bu iki ülkeye – hak ettikleri – kolaylıklar ve öncelikleri, açık olarak, parlamentolarında okuyarak verecektir.  Bunun detayları, aşağıdaki sütunlarda, yazılarda vardır. Bu çerçevede, üzerinde özel çalışma dönemine geçişte, ben de o çalışmaların içinde olmak istiyorum.

UKRAYNA HALKI, bu bölgenin ‘KONAKLAMA TESİSLERİNİN İŞLETMECİSİ OLACAKTIR. Belki, Atina ve Macaristan’a da bu tesisler, -Avrupa ülkelerinin izinleri olur ise- yapılacak. Çünkü, Avrupa bölgesinin kendi sistemleri ve düzenlerine karışmayacağız.

Eski – yeni İpek Yolu hattında ise, Ukrayna’nın uygun göreceği, yerel halklar, yerel ülke yönetimleri ile işbirlikleri olacaktır.  Gerek konaklama tesisleri ve gerekse Oto Bakım İstasyonları, lüks olmayan, temiz, ihtiyacı karşılayan güvenli yerler olacaktır.

Bu güvenlik – ayrım yapmadan- herkes – her yolcu için olacaktır.

Gerçekte, insanlarda birer yolcudur. Dünya’da bir Han’dır.  (Han = eski sistem konaklama tesisi anlamındadır.)

Allah nasip eder ise, o dönemler gelene kadar da, ortalarda fazla gözükmeyip, ben de Rus kızının koynunda olacağım.

Bu kadar.

…….
23.06.2018 11:41
…………………………………..

========
EK NOT :


1071 Malazgirt konuşması, ALP ARSLAN’a ait değildir!

Amerikalı – Rus Tarihçiler, şunu anlayıp, bilirler.
Türkiye’de, çok ciddi kurumların tarih dokümanları bile, Ermeniler tarafından hazırlanmıştır.
Bilgiler tıraşlanmıştır. Bazen İngiltere ve bazen de Almanya tarafından değiştirilmiş olurlar.

Bunların dışında, en önemli konu, Savaşların oluş şekli, o savaşlara girer iken ya da savaş bitimi – sonradan ilave – metinlerin arasındaki nutuklardır.
Türkler; her zaman topluma – askerlere, nutuk atmazlar. Gerekte duymazlar. Herkes olayın bilincindedir.
Cephede namaz, çoğunlukla göz ile kılınır. ,

Ermeniler, savaş anlatım metinlerini, böyle süsler iken,
DİNİ ve MİLLİ KONUŞMA METİNLERDE, belki bilmeyerek, belki de bilerek,
çok büyük hatalar yaparlar.
Türkler, o bölümleri okumazlar.

1000 li yıllar, Türklerin eğitimde, bilim de, sosyolojide,  stratejide geliştiği yıllardır.
BUNLARIN GERÇEK DOKÜMANLARI, SAVAŞ GÜNCELERİ, NOT DEFTERLERİ, ASKERİ LİTERATÜRE UYGUN, saklı kayıtları kesin vardır.

Avrupa’da bazı merkezler, bazı ülkeler, Osmanlı – Türk ordusunu yenileme hareketlerinde, ilk el attıkları konu, Ermenilerden bir kısmını Müslüman yapıp, yönetimde görev almalarını sağlamaktır. Avrupa’da bazı ülkeler, bazı merkezler ile işbirliği yapmak istediğinizde, karşınıza çıkan, çıkacak konu budur.

Avrupa Birliği’nin, Türklere, hiç iş, – öğrenim bursu - vermeyip, hep Ermenileri tercih etmelerinin nedeni – kökeni geçmiştedir.

Aynı uygulamayı, Rusya’ya da yapmış olmaları gerekir. + Büyük Hedef, ABD uygulamaları da aynen böyledir. Amerika’da, bunu yeni anlıyor.

1071 Malazgirt Savaşı, gerçek dokümanlarının, Osmanlı İmparatorluğunda olduğundan eminiz. Bununla birlikte, Avrupa ile işbirliği artınca, o arşiv bölümlerde, hiç Türk bırakılmadığını DAHAYENİ ANLIYORUZ!!!!

Ermeniler, biraz daha gelişip, NUFUS ORANLARI DA FAZLALAŞINCA, başlarına bela olunca, şimdi de onları, hem Türkiye’de ve hem de kendi ülkelerinde ( Avrupa’da) yok etmek istiyorlar.

Bizde şöyle diyoruz:
Her Ermeni kötü değildir. Onları kategoriye ayırınız.
Misak-ı Milli Sınır belirlemede, bizimle birlikte olanlara dokunmayınız. Bizim ile uyumlu olanları değil, sonradan Türkiye’ye, sahte etnik beyan ile soktuğunuz Ermenileri size verelim!  Dıştan bakış, tahmin : sanki bizim Ermenileri alıp, onların yerine; ne olduğu belirsiz yenilerini koymak istiyorlar!!!  Gibi….

Bu işler karışık… işin özeti: geçmiş tarih kronolojilerinde de büyük eksiklerimiz var.  Kaybolan savaşlar ve maddeler var.  Geçmiş Savaşları anlatan bazı metinleri okur iken, filmleri – belgeselleri izler iken, bu not ta aklınızda olsun.
……..
28.06.2018 11:46
.
Türkiye Müslüman Ermenilerinin,
en son Türk Tarihi çalışmaları….

Bunları hazırlayan komitenin, tamamının Müslüman Ermeni olduklarını yeni öğrendik.  

Geçen Ay Rahmetli olan Hasan Celal Güzel tanıtımını yaptı.
Galiba, 12 – 13 Cilt, yeni bir Türk Tarihi yazıldı.
Kuzey Avrupa, Rusya ve Yakın Asya Türkleri şunu bilsinler.
Biz onlara bakmıyoruz. Önemsemiyoruz. İnanmıyoruz. Sizler de biliniz.

Hazırlama komitesinde, Ak parti kurucusu, şimdi CHP milletvekili olan Abdul Latif Şener de – belki -  Akademisyen olarak vardır. Hillary Clinton’un çok sevdiği Meral Akşener de… olabilir. Böyle kişilerdir….

Ana dokumanlar kayıp olunca, Mevcut dokümanlara güvenmeyince, biz de şöyle bir yol takip edeceğiz.

Örneğin Malazgirt Savaşı:

Ukrayna’dan ve Türkmenistan’dan, birer Türkmen General,
Rusya’dan Eskrim sporu yapan, saf kan Rus bir General.
Savaş alanı, yerinde duruyor. Orası sabit. Arazi tüccarları, daha oraya giremediler.
Bu üç Generali sahaya bırakıp; ‘Anlatın bakalım. Bu savaş nasıl olmuş?’ diyeceğiz.

Bu yöntemi yeni bulduk.  
..
28.06.2018 12:39

…..

Hiç yorum yok:

Katkıda bulunanlar

Share it